Bütün hamdler, Allah’a olsun ki erenler, onun muhabbetiyle
manevi makamlara vasıl olmuşlardır. Salat ü selam arifler, kendisine
mütabeat etmekle maksuduna ermiş olan Allah’ın Resulüne, (Sallallahu aleyhi
ve sellem) İslam dini onların vasıtalarıyla tamam olup Müslümanlar hidayete
kavuşmuş olan aline, ashabına, zevcelerine ve zürriyetine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, alem kutbu kaymakamının (Kuddise
sirruh) perverdesinden Allah yolundaki kardeş ve dostu, şerefli, öğülen
ahlak sahibi, Molla Ahmed’edir. Allah onu makbul kullarından eyleyip, dünya
ve ahirette onu dost ve ahbablarının yoluna dahil eylesin!
Bazı meseleler hakkındaki mektubunuz, perverdeye ulaştı. Size
vereceğim cevabları dinle! Çünkü bu cevaplar, mektubdaki suallere
mutabıktırlar. Şöyle ki, Şeyh Muhammed El Hani ile oğlu, (Kuddise sirruh)
şeklini hayale getirmekle olur, dedikleri sözlerin sebebi, zan edildiği
üzere Şeyh Muhammed’in, Mevlana’ya karşı olan şiddetli muhabbeti olup, oğlu
dahi bu hususta ona mütabeat ettiğindendir. Yoksa, bu dedikleri sabit ise,
Mevlana’nın (Kuddise sirruh) noksaniyetine sebeb olur. Çünkü rabıta hakkında
rivayet olunan bu kavilleri, Mevlana’nın halifeleri arasında çok kâmil
halifeler olmadığı, başkalarını da kemale erdirmek makamına, fanilik
mertebesine ulaşmadıklarına delalet eder. Bu ise, Mevlâna Halid (Kuddise
sirruh) cenabının hakkında ne kadar büyük bir noksanlıktır. Çünkü tarikat
sadatı açıkça demişler ki, mürşid, tabilerini, kendi manevi makamına
ulaştırması, onun kemaliyetindendir. Bu fakirin zannına göre, Mevla’nın
eşiğinde mümkün olduğu kadar birçok olgun zatlar yetişmiştir.
Haşa ki, mezkûr her iki zat, dedikleri bu kavillerinden
tarikat kitablarına muhalif bir şey irade etsinler. Çünkü tarikat
kitablarının sahibleri açıkça ve işaretle, herkes kendi mürşidinin
rabıtasını yapacaktır, diye buyurmuşlardır. Nitekim Mevlâna Cami (kuddise
sirruh) rubaiyat şiirinin şerhi olan Levami adlı kitabında, Farsça dediği
sözlerin tercümesi şöyledir. "Sadatın manevi nisbetleri şu şekilde muhafaza
edilir. O nisbetle meşgul olmak isteyen talib, ilkin kendisinden tarikat
aldığı mürşidin şeklini tasavvur edecektir." Burada Mevlâna Cami’nin
dedikleri sözleri sona erdi. Ey kardeş! Mevlâna Cami’nin buyurduğu bu sözünü
düşün. Ki, rabıta mürşidin sureti olmasına nasıl kesin bir karar vermiştir. Hace Masum’un (Kuddise sirruh) mektubatında da böyle açıklanmıştır. Hatta
Mevlâna Halid, (Kuddise sirruh) ölülerin rabıtası, hayatta olanlara menfaat
vermez. Ancak hayattaki salik, vefat eden sadatın ruhlarından nisbet
alabilecek bir makam kavuşmasıyla rabıtalarından istifade eder. Daha sonra
buyurmuş ki: Şayet vefat eden mürşidlerin, hayatta kalanlara faydası
olsaydı, Hazreti Peygamber (Allah ona, aline ve ashabına salat ü selam
eylesin!) rabıtası kâfi gelirdi.
İşte Muhammed El Hani’nin, hayattaki mürşidin rabıtası caiz
değildir, dediği sözlerin cevabı bundan anlaşılmaktadır.
Muhammed hani ile oğlu, evradın adabına, ölümü mülahaza
edinmesi şart koştukları ise, bu şart, ilk tarikata giren kimse hakkında
ise, biz de o fikirdeyiz. Yoksa, birçok zamanlarda yapılmasını şart
etmişlerse, Üstad-ı azam da hayatının sonunda öyle emr eyledi. Eğer bu şart,
virdlerin çekilmesi zamanına mahsus ise, yine de zarar yoktur. Çünkü ölümün
mülahaza edilmesi, dünyayı akıldan çıkarıp Allah’a (Celle ve ala)
yönelmesine sebeb olur. Bu şart hususi olarak, birinci sınıfa yani tarikata
dahil olanlara mahsus olduğu da mümkündür. Nitekim, Üstadı azam, müridlere
baş arkasından vird çekmesini emr ederdi. Lakin bu dedikleri güzel bir şey
olduğu da bilinmelidir. Fakat mürşidin emrine imtisal etmek layıktır.
Muhammed El Hani ile oğlu, "Hacegan hatmesinin vakti, sabah
namazından sonradır." Dediklerinin sebebi, zan edildiğine göre, bu onların içtihadlarından peyda olmuştur. Çünkü açıkça tarikat kitablarından
anlaşıldığı gibi hatmenin vakti, muayyen değildir. Hatta Nefahat kitabında
Şah ı Nakşibendi’n (Kuddise sirruh) tarikatı sabah namazından sonra,
mürakabadır, buyurmuştur.
Taylasının giyilmesi ise, Tuhfetül Muhtac kitabının sahibinin
beyan eylediği keyfiyete göre, sünnettir. O şekilde giyen kimse için, bir
mâni yoktur. Belki sevimlidir. Bu keyfiyetten başka, yine Tuhfetül Muhtac
sahibi, giyinmesi mekruh olduğunu açıklamıştır. O şekilde giyinmesinden men
edilmesi lazımdır. Giyinmesi tarikatın adabından olduğu rivayet
edilmemiştir. Taylasan hakkındaki bu iki keyfiyet, Tuhfetül Muhtac kitabının
Babü Salatül Havfi’den sonra gelen Faslü’l-Libası sonunda zikr edilmiştir.
Şeyh Muhammed El Hani ve oğlu (Kuddise sirruhüma) Mevlâna
Halid (Kaddesallahü sirreh) saliklere erbainiyat (kırk gün bir yere kapanıp
çile çıkarmak) ile, bazı tarikat mensubları (Kuddise sirruhüm) arasında
meşhur olan halvet (yalnız başına kalmakla, ibadet etmek), adetlerin
yapılmalarıyla emr etmiştir, dedikleri sözler ancak bazı kimselerden başka
hiçbir kimse kendisinden rivayet etmemiştir.
Bununla beraber, Üstad ı azamın asitanında bir hikmete
binaen, bu adetin ismi yoktur. Sebebi de falan salik kırk günlük çilesinde
oturdu, diye bununla şöhret sahibi olur. Halbuki şöhret afettir,
denilmiştir. Fakat bu adetin hakikatı manen mezkûr asitande vardır. Zira
nefs ve şeytanın müride saldırmaları korkusundan, mürşid, müridin haberi
olmadan, halvette yapılan ibadetleri ona yaptırır. Hem de bu hususta mürşid,
Şah ı Nakşibend’in (kuddise sirruh) makamlarına riayet etmiş olur. Allah
bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlayıp, mütabeatı üzerinde sabit eylesin!
Nitekim Herat Sultanı Melik Hüseyin, Şah ı Nakşibendi’den (Kuddise
sirruh) tarikatınızda zikre cehri ile sema, halvet var mıdır? Diye ondan
sorulduğunda, hayır yoktur, diye cevab verdi. Sonra ya tarikatınız nedir?
Diye sorunca, tarikatımız, cevlette halvettir. Yani zahirde halk ile temasta
bulunmak, batında Hak Teâlâ’nın manevi huzurunda bulunmaktır. Farsça beyit:
"İçten alim, arif ol! Dıştan Allah’tan ecnebi gibi ol! Bu
güzel vasıf dünyada az olur."
Her ne vakit sizden ayrılmak vaki olsa, hayal ve murakabemde
bir gevşeklik hasıl olur, dediğin haletin sana hiçbir zararı yoktur. Çünkü
mürid için, en mühim olan şey, mürşidin emir ve nehiylerine imtisal
etmektir.
Alauddin El Attar ile Muhammed El Ruci ve diğer başkaları da
(Kuddise sirruhüm) "müride, mürşidin emrinin imtisalinde çalışması lazımdır.
Zira dünya mükafat evi değil, ancak çalışma evidir. Öyle ise, dünyada amelde
çalışmak matlubdur. Ahiret gününde karşılığı çoktur." Demişlerdir. Büyük
hatmede olduğu gibi teveccühte toplanacak cemaat için, muayyen bir adet
olması şart değildir. Belki tek bir kişiyle de olur.
Halk, bu tarikata dahil olmaktan iğrenmelerini hayalinde
bulundurma. Farsça şiir:
"Her kim (Allah’ın dergahına) gelmek isterse, ona gel! de.
Kim gitmek isterse, git! de. Zira, bu dergâhta kibir ve nazlanma bekçi ve
kapıcı yoktur."
Perverde birinci mektubun cevabını göndermiştir. Evinizin
başka bir köye nakli işi ise, eğer tarikat nisbeti için daha yararlı ise,
hiçbir mâni yoktur. İşittiğin bu talimatın istikametinde bulun!
Bundan sora, sana, Molla Mehmed Emin’e, halkınıza, selam eder
size ve onlara dua ederek sıhhat ve selamet bakımından sizin ve onların
durumundan sorarız. Allah, sıhhat ve selamet verip, hastalık olmasın!
Bütün talebe ve tabilere selam ederiz. Sizin ve Mustafa’ya (Sallallahu
aleyhi ve sellem) mensub şeriata tabi olanların üzerine selam olsun! Salatın
en iyisi, selamın en tamamı, senananın en temizi de, Mustafa’nın (Sallallahu
aleyhi ve sellem), alinin ve ashabının üzerine olsun!
Bu mektubun yazısı bittikten sonra, Molla Ubeydullah’ın
ismiyle Üstadı azamın dergahındakilerin durumundan sonra, üçüncü mektubunuz
da geldi. Bütün hamdler, Allah’a olsun. Hepsi de sıhhat ve selamettedirler.
Üçüncü mektubda bazı kimseler diyorlar ki, bu yüce tarikata
dahil olacak kimse kafir olur diye, beyan ettiniz. Ey kardeş! Selefimizin
zamanlarındaki halk ile durumları da böyle iki. Şüphesiz Üstadı azamın
hakkında da zamanın ahalisinden bu sözün dedikodusu çoğaldı. Fakat bilakis o
söylenti, nisbetinin ta uzak ülkelere yayılmasına sebeb oldu. Lakin onun
adeti. Allahü Teâlâ ondan razı olsun. Ne dili ne de kalbiyle onların
sırlarıyla kutlasın! Bahs etmek adetine devam ederdi.
Sen de üstadın yolunu takip edip adetini bırakma, halkın
dedikodularına üzülme! Sana tavsiye edilen amellere devam et! Çünkü
gerçekten sadatı kiram, insana bal, su ve sirkeden müteşekkil olan
iskencebin macunu gibi, maneviyat için yardımcıdırlar.
Allahü Teâlâ, efendimiz Muhammed’in (Sallallahu aleyhi ve
sellem) alinin ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!
Molla Mehmed Emin, Mehmed Said, Fethullah, Derviş Muhammed,
Muhammed Mahsum ellerinizden öper, duanızı dilerler. Molla Halid, Molla
Zahir, Farkinli Molla Hüseyin, keza buradaki bütün alimler, talebeler
ellerinizden öper, duanızı dilerler.