Bunlar da
üçtür:
1. Her iki selâmıyla da orada bulunan cemaate ve meleklere
selâm vermeye niyet etmelidir.
2. Selâmdan sonra yerinden kıpırdamamalıdır. Çünkü Hz.
Peygamber ve halifeleri olan Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer böyle
yapmışlardır.134
Nâfile
namazı, farz namazın kılındığı yerden başka bir yerde
kılmalıdır. Eğer kendisine uyan cemaatın içinde kadınlar
varsa, onlar dağılıp gitmedikçe, yerinden kıpırdamamalıdır.
Meşhur bir hadîste Hz. Peygamber'in şöyle diyecek kadar
oturduğu rivayet edilmektedir:
Ey Allahım! Selâm sensin ve selâm sendedir. Ey celâl ve
ikram sahib; Allahım! Sen her eksiklikten yücesin!
3. İmamın
yerinden kalkarken yüzünü cemaata çevirmesi daha uygundur.
Cemaatın imamdan önce kalkması mekruhtur,
Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber'in güzîde sahabilerinden
Zübeyr ve Talhâ (r.a), bir imamın arkasında namaz kıldılar.
Selâmdan sonra imama şöyle dediler: 'Bir husus müstesnâ,
namaz kıldırışı çok güzel ve tamamdı. Şöyle ki, selâm
verdikten sonra yüzünü cemaata çevirmiyorsun'. Sonra da
cemaata dönerek İmamınız yerinden ayrılmadan önce kalkıp
gitmeniz olmasaydı, namazınız çok güzel olacaktı' dediler.
İmam selâm verip yüzünü cemaata çevirdikten sonra, ister sağ
tarafa, isterse de sol tarafa ayrılıp gidebilir. Fakat sağ
tarafa ayrılıp gitmesi daha uygundur. İşte namazlardaki
vazifeler bunlardır. Yalnız sabah namazında kunut duasının
okunması sözkonusudur. İmam (ikinci rek'atın rükûundan sonra
ayakta durup ve ellerini kaldırarak) 'Ey Allahım! Bizlere
hidayet eyle!' demeli, yalnız kendisini zikrederek 'Ey
Allahım! Beni hidayete erdir!' dememelidir. İmamın duasını
dinleyen cemaat de 'âmin' demelidir. Ancak imam 'Sen
hükmedersin, sana hükmedilmez' mealindeki İnneke takdî velâ
yukdâ aleyk cümlesine geldiğinde cemaat 'âmin' demeyi
kesmelidir. Çünkü burası dua değil, Allah'ı senâ etme
makamıdır. Cemaat da imamla beraber bu medh-ü senâyı
tekrarlamalı veya 'Evet ben de bu hususta şehadet
edenlerdenim' mânâsına gelen Belâ ve ene alâ zâlike mine
'şşahidin ya da 'Doğru söyledin ve sevap işledin' mânâsına
gelen sadakte ve berirte veya buna benzer şeyler
söylemelidir.
Kunutta ellerin kaldırılmasına dair bir hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir.135 Gerçi bu keyfiyet, teşehhüdün sonunda okunan duaların hilafına olsa da, eğer bu husustaki hadîs sahih ise, elleri kaldırıp kunut duasını okumak müstahabdır... Çünkü teşehhüdün sonunda okunan dualar için el kaldırılmaz. Fakat kunutta Rasûlullah'ın sünnetine uyulmuştur. Esasen bu dua ile teşehhüd sonunda okunanlar arasında bir fark da vardır. Çünkü teşehhüdde eller özel bir şekilde baldırlar üzerine konur; binaena leyh ellerin bir vazifesi vardır. Kunutta ise ellerin vazifesi yoktur. Bu sebeple 'Kunutta ellerin kaldırılması kendilerinin vazifesidir' denilirse garipsenmemelidir. Çünkü ellerin kaldırılması, duâya daha uygun düşmektedir.
Allah herkesten daha iyisini bilir. İşte imamlık ve cemaat âdâbının özü bunlardan ibarettir...İnsanoğlunu, iyilik yapmaya muvaffak kılan sadece Allah Teâlâ'dır!
133) Bu
hadîs daha önce geçmişti.
134) Buhârî, (Ümmü Seleme'den)
135) Beyhakî, (Hasen bir senedle)