R (Ra) KĀFİYESİ
İLEDİR
Hâlik-ı âleme bin hamd ü senâ
Şerîki yok zâtı âlim ü dânâ
Kudret-i Kadîm’dir basîr u bînâ
Her anda o Mennân bir şân iledir
Âlemleri var eyleyen bir Allah
Secdeler eyleriz hasbeten lillâh
Fânîdir mâsivâ Bâkî’dir Allah
Nûr-i tevhîd dilde irfân iledir
Huzûr-i Hazret-i Perverdigâr’e
Mazhariyyetimiz ism-i Gaffâr’e
Yüz sürmemiz hâk-i pây-i Muhtâr’e
Kabûlümüz kâmil îmân iledir
Habîb-i Kibriyâ Ahmed-i Muhtâr
Sultân-ı selâtîn zevi’l-îtibâr
Nûrullahdan mahlûk oldu bahtiyâr
Nübüvveti sâbit Kur’ân iledir
Salevâtullahi Teâlâ her dem
Okuyun salevât ey nûr-i dîdem
Zât-ı Peygamber’e olsun dem-be-dem
Mûcizâtı zâhir bürhân iledir
Muhammed’dir “Rahmeten li’l-âlemîn”
Emr-i levlâk ile memdûh-i Mu’în
Nâzil oldu ana Kur’ân-ı mübîn
Risâleti sâbit Kur’ân iledir
Muhammed’dir mihr-i hüdâ âleme
Muhammed’dir feyz-i Hudâ âdeme
Muhammed’dir nûr-i Mevlâ dîdeme
Bahr-i rahmet nehr-i ısyân iledir
Serdâr-ı evliyâ Sıddîk-ı Ekber
Nûr-i Ahmed ile oldu münevver
Hâk-i pây-i Muhammed’le mutahher
Seâdeti sâbık gufrân iledir
Bâb-ı adâletdir emr-i risâlet
Ömer’e emr oldu iş bu beşâret
Fâruk ile geldi İslâm’a nusret
İzhâr-ı İslâm’da bin cân iledir
Halâvet-i Kur’ân zâhir sözünde
Nûr-i Rahmân nümâyândır yüzünde
Sırr-ı tevhîd sürûru var gözünde
Bu şerâfet şân-ı Osman iledir
Server-i ashâbdır Hayder-i Kerrâr
Arslanım demişdir Hazret-i Gaffâr
Şâh-ı velâyetdir emîr-i ebrâr
Nusretullah şîr-i Yezdân iledir
Rıdvânullahi aleyhim ecme‘în
Şânları terdıye şâyân iledir
Hadîcetü’l-Kübrâ ümmü’l-mü’minîn
Evvel oldur olan İslâm’a muîn
Hazret-i Âişe ümmü’l-mü’minîn
Terdıyeleri şân şâyân iledir
Fâtımetü’z-Zehrâ hayru’n-nisâdır
Ümmü’l-Haseneyn hem zarf-ı hüdâdır
Evlâd-ı peygamber Hakk’a fedâdır
Ağlar gönlü gözü al kān iledir
Hasen-i Müctebâ dürr-i seâdet
Huseyn-i Kerbelâ şâh-ı şehâdet
Zeyne’l-Âbidîn’dir feyz-i nübüvvet
Şerefleri cedd-i zî-şân iledir
Zevi’l-ihtirâmdır ashâb-ı kirâm
Zât-ı Muhammed’dir anlara ikrâm
Min indillâh oldu a‘zam-ı in‘âm
Şeref ü şân Hamza arslan iledir
Selmân-ı Fâris’dir makbûl mükerrem
Muhammed Kāsım’dır sıddîk-ı ekrem
Ca‘fer-i Sâdık’sa zât-ı muhterem
Evliyâullahdan emân iledir
İsmi Üveys zâtı veliyyullahdır
Sultân-ı tâlib-i rızâullahdır
Matlûb-i memdûh-i Resûlullah’dır
Efdal-i tâbi‘în fermân iledir
Sultânu’l-ârifîn Ebâ Yezîd’dir
Meyân-ı ricâlde şânı mezîddir
Huzûr-i Mevlâ’da makbûl abîddir
Ezel-i ezelden irfân iledir
Pîr-i Harakānî nâ-mütenâhî
Kemâlâtı kâmil Hak’dır penâhı
Mir’ât-ı Muhammed evliyâ şâhı
Tarîk-ı Mevlâ’da merdân iledir
Merkez-i meârif Pîr-i Gürgânî
Hâce Fâremedî zevkın ummânı
Nûr-i Hemedânî cânımın cânı
Hayatları zikr-i Mennân iledir
Abdü’l-hâlık Gucdevânî lutfullah
Bir abd-i abîddir hasbeten lillâh
İnkıyâd ederler bütün ehlullah
Feyz-i Muhammed’den meydân iledir
Ârif Rivgerevî rükn-i tarîkat
Hâce Mahmûd ise mihr-i mârifet
Hâce Ali âyîne-i hidâyet
Bu merâtib kâmil insân iledir
Muhammed Bâbâ-yi Semmâsî nûrdur
Emîr Gülâl seyyid sâhib-huzûrdur
Sırr-ı tevhîd ehlullaha sürûrdur
Bu kerâmet hubb-i Sübhân iledir
Şâh-ı Nakşibendî deryâ-yı irfân
Neşr-i feyz-i Hak’da emsâl-i ummân
Câmiu’l-kemâlât ahlâk-ı Kur’ân
Dest-gîr-i ümmet fermân iledir
Pîr-i Geylânî’dir kamer-i himmet
Eflâk-i şerîat nûr-i tarîkat
Mir’ât-ı Muhammed bahr-i mârifet
Üstâd-ı kül rîh-i Rahmân iledir
Seyyid Ahmed Rufâî’nin şânı var
İlm ü hilm ü kâmil bin bürhânı var
Tarîkati Hak’dır cân kurbânı var
Emr-i şâmil pîr-i pîrân iledir
Molla Celâleddin nehr-i füyûzât
Vâridâtı kâmil sâhib-fütûhât
Aşk-ı Mevlâ ile olmuş zuhûrât
İbn-i Arabî ile meydân iledir
Şihâbüddin Ömer Sühreverdî’dir
Evliyâullahın kâmil merdidir
Necmüddîn-i Kübrâ gönül şevkıdir
Şems-i Çeştî feyz-i Yezdân iledir
Alâüddin Attar kenz-i meârif
Cem oldu Çerhî’de ilm-i avârif
Üstâd-ı kül sırr-ı eşyâda ârif
Pîr-i Ahrâr dâim seyrân iledir
Muhammed Zâhid’in şânı vâlâdır
İlm-i bâtın âleminde a‘lâdır
Dervîş Muhammed’in zikri Mevlâ’dır
Mâsivâullahdan uryân iledir
Hazret-i Hâcegî hayât-ı cândır
Hâmil-i esrâr tarîkati şândır
Bâkîbillâh ise kadri ayândır
Bir bâkî cemâle seyrân iledir
İmâm-ı Rabbânî kitâb-ı aref
Bâkî Muhammed’le buldu bin şeref
Füyûzâtı ile doldu her taref
Kerem-i İlâhî şâyân iledir
Mevlânâ Urvetü’l-Vüskā Muhammed
Seyfüddîn Muhammed oldu müeyyed
Seyyîd Nûr Muhammed feyz-i müebbed
Cânı evliyânın cânân iledir
Şemsüddin mazhar-ı Habîbullahdır
Seyyid Abdullah ki Dehlevî şâhdır
Mevlânâ Hâlid ki bu dinde mâhdır
Seyyid Hekârî’yle erkân iledir
Seyyid Tâhâ zarf-ı feyz-i Rabbânî
Câm-ı hüdâ mey-i mânâ reyhânı
İnsan olan eder insan hayvânı
Dest-gîr-i Hak’dır derbân iledir
Muhammed Küfrevî kenz-i keremdir
Meyân-ı kâmilde Mesîhâ demdir
Avn-i Hudâ ile sâhib-kademdir
Lokmân-ı mânevî dermân iledir
Deryâ-yı muhabbet sultân-ı uşşâk
Târik-i mâsivâ cemâle müştâk
Meczûb-i İlâhî bahr-i iştiyāk
Abdülhâdî aşk-ı Rahmân iledir
Abdülbâkî câm-ı mey-i mânâdır
Ehl-i dildir zâhir bâtın rânâdır
Zarf-ı irfân gönül gözü bînâdır
İlm ü hikmet dürr ü mercân iledir
Nesîm-i Küfrevî Nesîm Efendi
Âlim-i hidâyet âlem beğendi
Bâb-ı hidâyetde himmet kemendi
Sa‘y-i belîğleri derbân iledir
Abdülhâlık ise bâb-ı seâdet
Açıldı zâtına buldu şehâdet
Abdülbârî seyyid necm-i hidâyet
Şeyh Abdurrahmân cânân iledir
Şeyh Yûsuf-i Kôdî kıble-i cândır
Makbûl-i dergeh-i pîr-i pîrândır
Avn-i Hudâ ile dâru’l-emândır
Kerem-rû maksadı Deyyân iledir
Huseyn-i Gedâî muhtâc-ı Mevlâ
Perlikde şehâdet a‘lâdan a‘lâ
Rahmete gark ede Bârî Teâlâ
Ümîdimiz rahm-i Rahmân iledir
Muhammed Lutfî’dir kurbân-ı îşân
Ervâh-ı cüllâs-ı cem-‘i azîzân
Himmetleri bâkî bizlere her an
Füyûzât-ı ânân Feyyâz iledir
Hâce Mahmûd Vehbî dillere dildâr
Râh-i şerîatde oldur şehsüvâr
Zühd ü takvâ mahviyyetde nâmdâr
Âlim-i hakîkat devrân iledir
Anlar ile anı Hudâ haşreyler
Evliyâya her kim muhabbet eyler
Evliyâyı gören Hakk’ı zikreyler
Hadîsdir bu emr ü fermân iledir
Evliyâyı medh eylemiş bir Allah
Kur’ân’da nazar et hasbeten lillâh
Evliyâ sebebdir tevfîk minallah
Velîye intisâb Kur’ân iledir
Velî yakîn demek olur Hudâ’ya
Kulak dut Kur’ân’dan gelen sadâya
Ermek ister isen râh-i hüdâya
Kurbiyyet-i Mevlâ insân iledir
MUHAMMED LUTFÎ’nin yerdedir yüzü
Ümîdi Hudâ’dır dergehde gözü
Anlarla haşreyle yâ Rabbi bizi
Ümîdimiz rahm-i Rahmân iledir
EY SÂKÎ-İ DEVR-İ ZEMÂN
Ey sâkî-i devr-i zemân gözler seni mestâneler
Ey fâtih-i dâru’l-emân devrân eder peymâneler
Ey sâkî-i meyhânemiz gözler seni mestânemiz
Şem‘a yanar pervânemiz açıla şerâbhâneler
Sâzendelerin sâzına bak mestlerin niyâzına
Muğbeçenin hem nâzına cândan geçer dîvâneler
Ellerde şerâb gülleri gerdende gül kâkülleri
Nağme-nevâdır dilleri meyhânede dürdâneler
Ebrû-kemân bir nev-civân zülf-i siyeh serv-i revân
Pîr-i mugān âlî-dîvân kurmuş döner rindâneler
Verir şerâb-ı vahdeti mestâne eder himmeti
Sermest bulur bu devleti içer mey-i mîrâneler
Ejder eden asâları mest eyleyen Mûsâ’ları
Ref‘eylemiş Îsâ’ları LUTFÎ bu şerâbhâneler
MEN AREF BÜLBÜLLERİNE
Men aref bülbüllerine verd-i handim kıl nazar
Her seher sünbüllerine la‘l-i kandim kıl nazar
Gör ne ibret gösterir göze mezâhirde şuûn
Dîde-i irfân-güşâde sa‘d-mendim kıl nazar
Mazhar-ı esmâ olan eşyâ kitâb olmuş bize
Zerreler hep mihr-i vahdet şîve-mendim kıl nazar
Gör dehân-ı irfânı dökmüş güneş-veş gevheri
Bahr-i hikmetdir eserler bak efendim kıl nazar
Te’lîfât-ı evliyâ kevser-i mânâ kâsesi
Mârifet-nâme ki elde kâfî pendim kıl nazar
LUTFİYÂ dârü’l-emân gir ehl-i diller kalbine
Şebnem-âsâ nâzik ol himmet-bülendim kıl nazar
TASAVVUF SÂF-I DİLDEN
Tasavvuf sâf-ı dilden Hazret-i Allah’a dönmekdir
Tasavvuf ıstılâhâtı ile sanma öğünmekdir
Tasavvuf emr-i billâh ile dâim olmak elbettir
Yalınız sanma elfâz u ibârât beğenmekdir
Tasavvuf hasbeten lillâh bulursa ehlini söyler
Nukûşâtı makālâtı makāmât mı güvenmekdir
Doğar havf-i Hudâ’dan ilm-i hikmet kalb-i âgâhe
Gönülde inzivâ eyler muhabbetle tökünmekdir
Bu yolda ketm-i esrâr eylemek ağyârdan farzdır
Cehâlet perdesine zâhiren vallah bürünmekdir
Tasavvuf sırrını nâ-ehline neşreyleyen zâlim
Verip nâmûsunu ağyâr eline kâre dönmekdir
Tasavvuf nüshaları var yine erbâbına mahsûs
Haramdır mübtedîlere haram ile sürünmekdir
Sabîlere tezevvüc lezzetin söyleyen ahmaklar
Hakîkatde olup sârık zâhir sâdık görünmekdir
Görünmezden mukaddem mihr-i mânâ kalb-i tâlibde
Güneşden bahsi kılmaklık hayâsızlardan olmakdır
Nice yüz bin makāmâtı terakkî eylese âşık
Tasavvuf neşrine me’mûr olur mu bunu bilmekdir
Bu dînin a‘zam-ı şartı kıyâs-ı nefs ü insâfdır
Yerinde sâmit u sâbir bu babda râhı almakdır
Mutasavvıf mütevâzî olur kor yerlere yüzler
Dayanıp LUTFÎ Mevlâ’ya îmân ile sevinmekdir
LİSÂNÜ’L-GAYB OLAN ÂRİF
Lisânü’l-gayb olan ârif sana sırrın nihân söyler
Bu esrâr-ı İlâhî’yi gönülden bî-dehân söyler
Eğer Arş-ı tecellîden doğarsa hurşîd-i vahdet
Gönül tahtında rûh sultân olur emrin ayân söyler
Görürsün dîde-i dilden bu eşyâ mir’ât-ı Hak’dır
Bütün eşyâ olur nâtık aref dersin beyân söyler
Kemâl-i kudreti seyr et güzelce asgar eşyâdan
Azamet-i İlâhî’den kamu zerrât revân söyler
Güneşden âşikârdır sırr-ı vahdet olsa isti‘dâd
Nukûşât-ı cihân LUTFÎ bu esrârı devân söyler
SIRR-I TEVHÎD NEŞREDER
Sırr-ı tevhîd neşreder bir mihr-i irfân dildedir
Mâsivâyı kat‘eder envâr-ı îmân dildedir
Âlemi var eyleyen Mevlâ’ya verdim gönlümü
Dest-gîrim her dü-âlem hubb-i Rahmân dildedir
Ravza-i dildir ezelden men aref dershânesi
Hall-i müşkil eyleyen ilhâm-ı şe’n dildedir
Mazhar-ı ism-i Kerîm’dir ervâh-ı ehl-i îmân
Hubb-i Mevlâ hâmilidir kenz-i ihsân dildedir
Menzil-i nûr-i tecellâ sadef-i dürr-i hüdâ
LUTFİYÂ nazargeh-i Hak emr ü fermân dildedir
EY MÎR-İ ZEMÂN
Ey mîr-i zemân şüphe ne yerler seni yerler
Musallâya kor er kişi niyyetine derler
Terk eylediğin serveti taksîme koyunca
Gavgā ederek vereseler nâ-sezâ söyler
Hâkimlere muhtâc olıcak âkıbeti bu
Kendüye taraf söyleye şâhidlere zorlar
Fetvâya gider görse eğer kesret-i nef‘i
Şerîatin ibkāsına ol bin senâ eyler
Ger vermese emr-i şerîat kesret-i mâlı
Kahrile döner kānûn-i cedîdeye fırlar
Cân tende iken mâlını Allah yoluna ver
Yoksa ki verese bu mâlın üstüne hırlar
LUTFİYÂ bugün Hâlik’a dön başka necât yok
Ölende ayân olsa ne fâide bu sırlar
DERGÂH-I HUDÂ
Dergâh-ı Hudâ rahmet-i Rahmân bizi gözler
Ey ehl-i îmân envâr-ı irfân bizi gözler
Meddâhımız olmuş ezelî Hazret-i Mevlâ
Biz ümmet-i Muhammed’i ihsân bizi gözler
Bu şehr-i sıyâm emr-i İlâhî ne keremdir
Isyân u verem derdlere dermân bizi gözler
Âyîne-i şerîate bak sen seni bir gör
Emrine itâat ede Kur’ân bizi gözler
Kendi ne Kerîm’dir ne kerem eylemiş Allah
İslâm olanın ıtkına fermân bizi gözler
Arş’dan erişir ferşe kadar rahmet-i Rahmân
Ebhur-i keremden olan ummân bizi gözler
Allah’ı Muhammed’i seven beste-dil olmuş
Fermânına Mevlâ’sının Furkān bizi gözler
Bu şehr-i şerâfet ne kerâmet ne letâfet
Eller ere a‘lâya Ramazân bizi gözler
Çâr-etrafa çarpar mı bulan râh-i hüdâyı
Dutmuş ola hablullahı sultân bizi gözler
Ey nûr-i dîdem nûr-i hüdâ bu Ramazân’da
Gönül gözüne erişe bu şân bizi gözler
Dest-gîrimiz ola meğer Hazret-i Allah
Mâh-i Ramazân efdal-i ezmân bizi gözler
LUTFÎ yere yüz koy o kerem-kânına yalvar
Vallahi bugün rahmet-i Rahmân gibi gözler
BELÂ-YI GİRDÂBA DÜŞEN
Belâ-yı girdâba düşen sefîne
Gökde uçan kuşdan istimdâd eyler
Bahr-i kahir dolsa rûy-i zemîne
Amân Allah diye bin feryâd eyler
Âteş aldı bu dünyâyı alışdı
Kâfir İslâm birbirine karışdı
Kullar azdı Hak’dan belâ erişdi
Kebâir küfüre istinâd eyler
Sular gibi akar akar giderler
Kebâiri göz önünde ederler
Evlâdından fâsık ümm ü pederler
Şehvet-i nefsine inkıyâd eyler
Nisâ ricâl birbirine karışdı
Ehl-i şekā ısyân ile görüşdü
İblîs mel‘ûn murâdına erişdi
Yürüdür tuğyânı i‘timâd eyler
Ahkemü’l-hâkimîn Rabbü’l-âlemîn
Demezler göndermiş Kur’ân-ı mübîn
Münkir-i kıyâmet olur mu gamgîn
Gün-be-gün gafleti izdiyâd eyler
Edeb ü hayâdan olmuşlar berî
Îmân u İslâm’dan kalmışlar geri
Bahr-i şekāvetde civân u pîri
Râh-i şerîatden istib‘âd eyler
Kolay kolay İslâm nâmı söylenmez
Emr-i Kur’ân nedir aslâ dinlenmez
Bu gaflet kıratı gider eylenmez
Kitabdan bî-taraf infirâd eyler
Eyvâh İslâm bugün bozuldu gitdi
Tarîk-ı dalâle düzüldü gitdi
Îmân irfân ise süzüldü gitdi
Dem-i gaflet kalbde incimâd eyler
Âmirler verdiği emrine sâhib
Elbette emrullah cümleye gālib
Kādir kudretini eder mi gāib
Gayretullah LUTFÎ gör neler eyler
KĀNÛN-İ KADÎMDİR
Kānûn-i kadîmdir ezel ezelden
Kullarına sultân bayramlık verir
İhsânı umarlar vech-i güzelden
Kullarına sultân bayramlık verir
İlticâ eylerler kirâmü’n-nâse
Muhabbet eylerler Allah-şinâse
Îtibâr eylerler elbet esâse
Kullarına sultân bayramlık verir
İkramlar eylerler sabî sıbyâne
İhtirâm eylerler pîr ü civâne
Bayramda giderler mîr-i mîrâne
Kullarına sultân bayramlık verir
Sehâvetden sukût etme yamandır
Sehâvet erbâbı dost-ı Rahmân’dır
Sehâveti olan kâmil îmândır
Kullarına sultân bayramlık verir
Zü’l-Celâl bir Allah şâhlar şâhıdır
Cümle mahlûkātın pâdişâhıdır
İkrâm ihsân ise anın râhıdır
Kullarına sultân bayramlık verir
Cenâb-ı zü’l-Kerem cevâdü’n-Kerîm
Hâlik-ı âlemdir Rahmân u Rahîm
Rezzâku’l-merzûkîn fi‘linde Hakîm
Kullarına sultân bayramlık verir
Kullar ki kullara ede ihsânı
İhsân ile göre insân insânı
Zuhûr eyler merhamet-i Sübhânî
Kullarına sultân bayramlık verir
Dergâh-ı Mevlâ’ye pâ-beste olan
Kerem-i Kerîm’e peyveste olan
Harem-i hurmete dest-reste olan
Kullarına sultân bayramlık verir
İki cihân devletidir muhabbet
Allah’a eylerse ne büyük devlet
Her kimde var ise bu âlî himmet
Kullarına sultân bayramlık verir
Tâlib-i rızâ-yı Rahmân olanlar
Anlardır rahmet-i Rahmân bulanlar
Hakk’a kulluk edüp namaz kılanlar
Kullarına sultân bayramlık verir
LUTFÎ dirâz etme bugün bu sözü
Kur’ân’dan ayırma bu iki gözü
Her kim Allah’ına döndürse yüzü
Kullarına sultân bayramlık verir
MEYDÂN-I TEVHÎDDE
Meydân-ı tevhîdde merd-i merdâne
Şem‘a-i îmâne oldum pervâne
Mâlik oldu gönül nûr-i irfâne
İkrâr u tasdîkım elde dürdâne
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Sebkat etdi seâdet-i ezelî
Tevhîd ettim ezel ben Lem-yezel’i
Kādir Allah kâinatı düzeli
Mahbûbumdur güzellerin güzeli
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Nûr-i basîretle gördüm cihânı
Seyreyledim âşikâre nihânı
Tevfîk-i Hak dilde tevhîd bürhânı
Açıldı ebvâb-ı feyz-i Rabbânî
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Aklı olan bilir hatâ sevâbı
Güneş-veş meydânda Hakk’ın kitâbı
Emrullahı dutan görmez itâbı
İrfân tarîkıyle aldım hitâbı
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Kabûl ettim cândan emr-i Kur’ân’ı
İnkıyâd eyledim dutdum fermânı
Namaz kıldım aldım bûy-i Rahmânî
Secdede seyretdim zevk-ı îmânı
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Allah’ın bizlere büyük ikrâmı
Müyesser eyledi dîn-i İslâm’ı
Bu İslâm’dır seâdetin i‘lâmı
İslâm’ların selâmetdir encâmı
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Salât ise Hakk’ı büyük bilmektir
Zekât ise Allah içün olmakdır
Oruç ise hubb-i Mevlâ bulmakdır
Îmân ise Kur’ân ile kalmakdır
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Hacc ise bir zıyâfet-i Hudâ’dır
Ziyâret-i Kâbe emri edâdır
İslâm olan emrullahe fedâdır
Kalb-i mü’min kenz-i nûr-i hüdâdır
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Erişdi gönlüme feyz-i Sübhânî
Aks etdi dimâğa bûy-i Rahmanî
Kur’ân ise bize Hakk’ın bürhânı
Hakk’dır mansûr eden ehl-i îmânı
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
Şerîatle olan dînine mâlik
İlm ü hayâ ile dutan mesâlik
Allah ile olan olur mu hâlik
Emr-i tarîkatle giden bir sâlik
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
MUHAMMED LUTFÎ’nin yerdedir yüzü
Ümîdi Allah’dır dergâhde gözü
Hubb-i Hudâ salmış derûne sızı
Hudâ elbet sever niyâz u nâzı
Giderim cennete iki bir yokdur
Husn-i zannım Hâlik’ıma pek çokdur
GÖRÜNDÜ HİLÂL-İ MÂH-I MUHARREM
Göründü hilâl-i mâh-ı Muharrem
Âdem ağlar Havvâ ağlar Şît ağlar
N’oldu Kerbelâ’da zât-ı mükerrem
İdrîs ağlar Sâlih ağlar Nûh ağlar
Habîb-i Kibriyâ kurret-i ayni
Nice gülgûn etdin o gül-cebîni
Nasıl elvân etdin vech-i Huseyn’i
Halîl ağlar gülzâr ağlar nâr ağlar
Deryâ-yı melâhat dürdânesini
Şem‘a-i Muhammed pervânesini
Zümre-i velâyet merdânesini
İshâk ağlar Ya‘kûb ağlar Îys ağlar
Gülzâr-ı nübüvvet gül-i hamrâsı
Kenz-i meârifdir sadr-ı sahrâsı
Kazâya rızâdır sabr u sevdâsı
Yûsuf ağlar Yûnus ağlar Lût ağlar
Ol hayru’n-nisânın nûr-i dîdesi
Hayder-i Kerrâr’ın ber-güzîdesi
Bahr-i seâdetin dür-ferîdesi
Mûsâ ağlar Hârûn ağlar Tûr ağlar
Ahmed-i Muhtâr’ın necm-i Mîrâc’ı
Enbiyâullahın başının tâcı
Mihr-i vefâ bezm-i vahdet sirâcı
Dâvûd ağlar Sultân ağlar mûr ağlar
Huseyn-i Kerbelâ mir’ât-i Hudâ
Sadr-ı safâ zarf-ı envâr-ı hüdâ
Emr-i Hakk’a rûhun eyledi fedâ
Îsâ ağlar Meryem ağlar Kuds ağlar
Hasen-i Müctebâ nûr-i hüdâdır
Huseyn-i Kerbelâ dürr-i vefâdır
Hakk’ı seven dâim Hakk’a fedâdır
Cibrîl ağlar Sidre ağlar Rûh ağlar
Sahrâ-yı Kerbelâ kan gülistânı
Bozuldu risâlet bâğ u bostânı
Ehl-i beyt’in soldu bahâristânı
Ahmed ağlar Mahmûd ağlar Hızr ağlar
Deşt-i Kerbelâ’da güzeller şâhı
Mülk-i melâhatde şehâdet mâhı
Huseyn’e muntazır Hakk’ın dergâhı
Sıddîk ağlar Muhtâr ağlar gār ağlar
Kerbelâ’ya Âl-i abâ ekilmiş
Kudret incûleri yere dökülmüş
Hayder-i Kerrâr’ın kaddi bükülmüş
Rıdvân ağlar gılmân ağlar hûr ağlar
Teşne-dil Ehl-i beyt feryâd ederler
Huseyn’in etrâfın alup giderler
Cilve-i Rabbânî çâre n’iderler
Zemîn ağlar zemân ağlar gök ağlar
Şiddet-i harâret kemâl bulunca
Ehl-i beyt’in dillerine dolunca
Risâlet bâğında güller solunca
Seher ağlar sabâ ağlar gül ağlar
Dürr-i yetîm Huseyn’in her sözleri
Dergâh-ı Hakk’adır güzel yüzleri
Kan yaş döker Ehl-i beyt’in gözleri
Nergis ağlar reyhân ağlar Nil ağlar
Kerbelâ çölünde cân bülbülleri
Güneş pâreleri Cibrîl gülleri
Nice alkan olmuş gül geysûleri
Sûsem ağlar sünbül ağlar gül ağlar
Alî Ekber Âl-i abâ reyhânı
Bahr-i Ehl-i beyt’in dürr ü mercânı
Kamer-i melâhat nûr gülistânı
Kâkül ağlar geysû ağlar tel ağlar
Evlâd-ı Alî’den o şîr-gîr Abbâs
Tarz-ı Hayder tahsîn eder gören nâs
Huseyn’in halâsın eyler iltimâs
Ummân ağlar tûfân ağlar cûd ağlar
Evlâd-ı Hasen’den Kāsım nev-civân
Âfitâb-i zemân mihr-i dirahşân
Hatt u hâli kudret dür ile mercân
İncû ağlar mercân ağlar dür ağlar
Bağlandı Fırat’ın her bir tarafı
Bilinmedi Ehl-i beyt’in şerefi
Bu hikmeti bilir bilen arefi
Lokmân ağlar Nu‘mân ağlar dîn ağlar
Dîdeleri hûn-bâr sekîne gülber
Sâdâte çekilmiş şimşîr ü hançer
Pîr ü civân sabî görür berâber
Nesîm ağlar Mansûr ağlar dâr ağlar
Evlâd-ı peygamber bir bir gitdiler
Derecât-ı şehâdet’e yetdiler
Meydânı Huseyn’e teslim etdiler
Melek ağlar felek ağlar hâk ağlar
Hayderâne İmâm meydâne girdi
Seyredenler Zât-ı Ahmed’i gördü
Şîr-i Hudâvârî bir nâra urdu
Rüstem ağlar Behrâm ağlar Zâl ağlar
Câme-i Ahmed’i egnine geymiş
Amâme-i Peygamber’i sarınmış
Nûr-i Muhammed’i kat kat bürünmüş
Îmân ağlar İslâm ağlar dîn ağlar
Dîde giryân ciğer büryân o bir cân
Ederdi eşrârı hâk ile yeksân
Kanlar akar taşlar olurdu mercân
Şöhret ağlar şevket ağlar şân ağlar
O demde erişdi emr-i İlâhî
Bir Allah’dan gayri yokdur penâhı
Atından ki düşdü velâyet şâhı
Levha ağlar kalem ağlar Arş ağlar
Huseyn’i seyr eder ağlar Peygamber
Bu bâzâra nâzır fâtih-i Hayber
Şimr o gerdana salınca hançer
Merdân ağlar meydân ağlar kan ağlar
Haymegâhdan gördü İmâm’ı alkan
Ehl-i beyt eyledi aman bir figān
Arş’ı deler geçer bu âh-ı sûzân
Pîrân ağlar civân ağlar cân ağlar
Bü tün eşyâ kan yaş ağlardı ol gün
Nehr ü bahir kanlar çağlardı ol gün
Bu derd gönülleri dağlardı ol gün
Hacer ağlar şecer ağlar bâr ağlar
MUHAMMED LUTFÎ’nin bağrı delinsin
Pârelensin beden rûhu alınsın
Muhıbb-i hânedân kimdir bilinsin
Gedâ ağlar sultân ağlar hân ağlar
İMÂM-I ÜMMETEM BUGÜN
İmâm-ı ümmetem bugün
Cem oldu ümmet gün-be-gün
Aldatdız beni gûn-â-gûn
Bugün mâh-ı Muharrem‘dir
Ravzadan beni ayırdız
Zâlim Yezîd’e duyurduz
Kerbelâ’da iş kayırdız
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Ey Kûfî’ler ey bî-vefâ
Şâmî’lerde çokdur cefâ
Yezîd’e verdiniz şifâ
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Ceddim Habîb-i Kibriyâ
İmâm-ı cümle enbiyâ
Babam serdâr-ı evliyâ
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Ceddim benim nûr-i hüdâ
Hayder babam şîr-i Hudâ
Zehrâ anam hayru’n-nisâ
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Evvel Hudâ’nın aşkına
Nûr-i hüdânın aşkına
İş bu nidânın aşkına
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Da‘vet etdiz hilâfete
Teklif etdiz şerîate
Yol gösterdiz şehâdete
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Esrâr-ı Ahmed bizdedir
Nûr-i Muhammed bizdedir
Feyz-i muhabbet bizdedir
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Kerbelâ’da etdiz esîr
Ahvâlime Allah basîr
Nusret-i Rabb’im müstenîr
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Bugün Hayru’l-verâ ağlar
Bugün hayru’n-nisâ ağlar
Bugün nûr-i hüdâ ağlar
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Bugün Arş-ı berîn ağlar
Bugün rûy-i zemîn ağlar
Bugün Rûhu’l-emîn ağlar
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Bugün bizi ağlatmayın
Yüreğimiz dağlatmayın
Yollarımız bağlatmayın
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Bugün bizi âzâd edin
Rızâullahı yâd edin
Cedd-i a‘lâmı şâd edin
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Dokuz kardeşim berâber
Üç oğlum var nûrdan eser
Birâder-zâdeler server
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Garib düştük bu illere
Söylendik dilden dillere
Gark olduk kandan göllere
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Sâdâtlar şehîd oldular
Tâze gül gibi soldular
Bütün cinâne doldular
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
Şimdi biz şehîd olunca
Haymeler âteşlenince
Velvele Arş’a dolunca
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
İmâm ki kāne boyandı
Bu zulüm Arş’a dayandı
Gayret-i Hudâ uyandı
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
LUTFÎ dirâz etme sözü
Yüreklere urma közü
Haşre dek çıkmaz bu sızı
Bugün mâh-ı Muharrem’dir
ÂRİFİN CÂN GÖZLERİNDE
Ârifin cân gözlerinde nûr-i irfân var olur
Ârife avn-i Hudâ sırr-ı meârif yâr olur
Ârifin gönlü gözü menzil-i feyzullah velî
Ekserî hikmet-i Hak nâs manzarında hor olur
Ârife bir vakt olur ki gül-gülistân gösterir
Vakt olur ki içi cennet dışı zarf-ı nâr olur
Ârifin nûr-i hidâyet matla-‘i cângâhıdır
Gâh olur ki zîr u zillet kârı âh ü zâr olur
Gâh olur ilm-i ledünnî nâşiri Hassân gibi
Gâh terk-i cân içün Allah ile bâzâr olur
LUTFİYÂ âriflerin erkânı akla sığmamış
Gâh uzlet gâh izzet dillere dildâr olur
ZÂKİRLER ZİKR İLE ÜLFET EDERLER
Zâkirler zikr ile ülfet ederler
Tarîkat-i Hakk’a doğru giderler
Gönülleri Hakk’ın nûriyle dolmuş
Vücûdu zikr ile pür-nûr ederler
Dervîşlerin vardır âlî himmeti
Dervîşler gedâyı sultân ederler
Dervîşler Allah’ı sever gönülden
Halka-i zikirde meydân ederler
Dervîşlerin nûr-i îmân yüzünde
Berk urur göreni hayrân ederler
Sehâvet şecâat gayret tevekkül
Hidâyeti kalbde mihmân ederler
Dervîşler cündullah olmuş bâtında
“Nasrun minallah”dan ihsân ederler
Tâlib-i sâdıkı bulsa dervîşler
Gönlünü merkez-i irfân ederler
Dervîşlerin gönlü gözü mârifet
Nûruyla doldurmuş devrân ederler
Dervîşleri LUTFÎ çok sever Allah
Yolunda cânların kurbân ederler
MÂCERÂ-YI KERBELÂ’DAN
Mâcerâ-yı Kerbelâ’dan bahs eden dil nâr olur
Bahr-i derde gark olunca kalbi âteş-bâr olur
Nûr-i dîdâr-ı Huseyn’e âşık idi mihr ü mâh
Gün gibi bu Kerbelâ Vak‘ası iştihâr olur
Hânedânın serveri Zât-ı Huseyn’dir zarf-ı nûr
Mâh-ı mâtemdir gözü âşıkların hûn-bâr olur
Kurret-i ayn-i Alî cân-pâre-i Zehrâ Huseyn
Âl ü evlâd-ı Muhammed katline bâzâr olur
Gül-gülistân-ı Habîb-i Kibriyâ’nın gülleri
Kerbelâ sahrâları kanlar akar gülzâr olur
Âl-i abâ gülleri günden güzel gül yüzleri
Nûr-i Mevlâ gösterir herbiri bir dildâr olur
LUTFİYÂ derd ü belâ ummânıdır bu Kerbelâ
İlm-i hikmet ehline dilden dile ihbâr olur
SEYREYLE GÜZEL
Seyreyle güzel kudret-i Mevlâ neler eyler
Allah’a sığın adl-i Teâlâ neler eyler
Elbet yürüdür fermânını Kādir u Kayyûm
Herkese lâyık sırr-ı tecellâ neler eyler
Âlemleri var eyleyen Allahü Alîm’dir
Gözler göricek mihr-i muallâ neler eyler
Eltâf-ı Kadîm rahm-i Azîm Bârî Teâlâ
Kerem-i Kerîm şems-i mücellâ neler eyler
LUTFÎ der-i dergâh-ı İlâhî’de sebât et
Nazlı niyâz et Hakk’a temennâ neler eyler
RAHMETİ RAHÎM’DEN İSTİRHÂM EYLE
Rahmeti Rahîm’den istirhâm eyle
Merhameti Kadîm Zât-ı Hakîm’dir
Keremi Kerîm’den istikrâm eyle
Rahmân u Rahîm’dir Zât-ı Kerîm’dir
Hamd ü senâ bir şânına şâyândır
Hâlik-ı âlemdir halka ayândır
Mûcid-i mevcûdât akla beyândır
Merhamet-i Mevlâ halka amîmdir
Kopar rûz-i cezâ rahmet ummânı
Ne keremler eyler merhamet kânı
Âlemi gark etmiş Hakk’ın ihsânı
Dayan bir Allah’a lutfu azîmdir
Merhameti âşık ehl-i ısyâna
Ummân-ı merhamet gelür tuğyâna
Ne gam vardır yarın ehl-i îmâna
Mü’minler mekânı dâr-ı ne‘îmdir
Pişrev-i mü’minîn Muhammed olur
Elbette o ümmet necâtı bulur
Aliyyü’l-Mürtezâ livâdâr olur
Allah’ın keremi bâkî kadîmdir
LUTFİYÂ tarîk-ı tevhîdde sâbit
Ol ol ki olasın bu bağda nâbit
Ehl-i îmân yazmış ezelde kâtib
Tevhîdimiz dilde Allah Alîm’dir
MEVLÂ BİZİ AFVEDE
Mevlâ bizi afvede
Gör ne güzel ıyd olur
Cürm ü hatâlar gide
Bayram o bayram olur
Feyz-i muhabbet-i Hak
Nûr-i hidâyet siyak
Cennet-i a‘lâ durak
Bayram o bayram olur
Hakk’ı seven merd-i şîr
Kalbi olur müstenîr
Allah ola dest-gîr
Bayram o bayram olur
Merhamet ede Rahîm
Dermânı vere Hakîm
Lutfede lutf-i Kadîm
Bayram o bayram olur
Nûr-i hidâyet dola
Dilde hidâyet bula
Nâsırın Allah ola
Bayram o bayram olur
Tevhîd ede zevk ile
Hakk’ı seve şevk ile
Tasdîk inerse dile
Bayram o bayram olur
Merhametin kânıdır
Afv u kerem şânıdır
Hep anın ihsânıdır
Bayram o bayram olur
Hakk’ı seven dil ü cân
Aşkı ede heyecân
Feth ola bâb-ı cinân
Bayram o bayram olur
Bahr-i keremden Hudâ
Gark ede nûr-i hüdâ
Afv ola bây u gedâ
Bayram o bayram olur
Ganîler ede kerem
Ref‘ ola derd-i verem
Sahî ola muhterem
Bayram o bayram olur
El duta kitâbını
Dil duta hitâbını
Cân duta şitâbını
Bayram o bayram olur
Mevlâ’yı cândan seven
Rızâ-yı Hakk’a iven
Lutf-i Hudâ’ya güven
Bayram o bayram olur
Dildeki Rahmân olur
Derdlere dermân olur
Âzâde fermân olur
Bayram o bayram olur
LUTFÎ’ye lutf u kerem
Dâhil-i bâb-ı harem
Dâimâ Allah direm
Bayram o bayram olur
ÂDEM OLDUR
Âdem oldur hak kelâmı duyduğunca şâd olur
Kendinin hakkında doğru sözlere dilşâd olur
Hayır-hâh bir dostuna eyler tevâzû dâimâ
Hak kelâmı kim dutarsa dü-cihân âbâd olur
Kesb-i yediyle meyân-ı nâsda şîr-i ner gibi
Ser-bülend ol ehl-i gayret hayr ile çok yâd olur
Ahyer olandır ibâdet eyleyen Allah’ına
Râh-i Mevlâ’da gider hem emrine münkād olur
Ehl-i gayretin olur mu kimseye bir minneti
Herkesin yanında kadr ü kıymeti îcâd olur
Merd-i battal dâimâ yer herkesin bir darbını
Darb yiyüp söz işiderek her günü berbâd olur
LUTFÎ’yi haşreyleye ashâb-ı gayretler ile
Zü’l-Celâl rûz-i cezâda ne güzel bir âd olur
BU AHVÂLE ÂGÂH OLAN ERENLER
Bu ahvâle âgâh olan erenler
Her dü-dîdeleri nehr-i kan olur
Nûr-i basîretle devri görenler
Ölümden bin beter perîşân olur
Kalmadı gözlerde nûr-i basîret
Gurûb etdi bugün şems-i şerîat
Hangi kalbde kaldı mihr-i mârifet
Bu zindân içinde bir buhrân olur
Kıbtîler görseler hayret ederler
Bu ahvâlimize vahşet ederler
Âkıller de şaşar dehşet ederler
Bu gidişde giden ten büryân olur
Kur’ân-ı Kerîm’den yüzler çevrildi
Diyânetin hisârları devrildi
İslâm olan ateşlerde kavruldu
Kıyâmetde seyret ne devrân olur
LUTFÎ rûz-i cezâ meydân kurulur
Defterler elinde herkes sürülür
Allah hâkim olur hisâb görülür
Zâlimler zulmüne peşîmân olur
EZELDEN ÂDET-İ MEVLÂ
Ezelden âdet-i Mevlâ dostuna
Sevdiği kulunu mübtelâ eyler
Alınca abdini kerem destine
Anı bir derd ile ibtilâ eyler
Sabr ile selâmet buldu erenler
Belâları baldan tatlı görenler
Her ne gelse Hak’dan lezzet bulanlar
Dergâhında anı ictibâ eyler
Ne kadar Mevlâ’sı verirse derdi
Dergâh-ı Mevlâ’ya mültecâ kendi
Her ne verse Hudâ kudretin kandi
Hudâ’dan gelene merhabâ eyler
Mâşûkundan her ne gelse âşıka
Kevser-i cennet’dir rûh-i fâika
Verirler hediye elbet lâyıka
Sadr-ı esrârına âşinâ eyler
Her bir derdin elbet dermânı vardır
Dermân ise derde dâimâ yârdır
Erbâb-ı derd olan bil bahtiyârdır
Derd ile kurbiyyet intihâ eyler
Derd odur ki kulu bahtiyâr eder
Derdi dermân olur veremler gider
Derdliye Mevlâ’sı merhabâ eder
LUTFÎ bu derd abdi zü’l-velâ eyler
BURC-İ MERHAMETDEN
Burc-i merhametden bir güneş doğar
Bu âlem tenvîr ü münevver olur
Ebrû-yi rahmetden emtârlar yağar
İslâm’lar tathîr ü mutahher olur
Görünür rahmet-i Rahmân gülleri
Sevk eder feryâda gül bülbülleri
Raksa salar bütün mor sünbülleri
Cihân hep müşg-bâr bû-anber olur
Kerem-i Kerîm’den olur merhamet
Açılur İslâm’a ebvâb-ı rahmet
Enbiyâ evliyâ ederler himmet
Efrâd-ı mü’minân müşekker olur
Yokları var eden bir Allah Kādir
Elbette ki alır yerin mekādir
Merhamet kânidir kullara Gāfir
Hakk’a kulluk eden muzaffer olur
Âlemi gark eder ummân-ı rahmet
Mü’mine âşıkdır ezel merhamet
Sarf olur dâima ümmete hurmet
Âkıbet bu devlet mukarrer olur
LUTFİYÂ anadan babadan erham
Olan Allah bize vallahi ekrem
Bir merhamet ede eltâfı akdem
Dest-gîr dü-âlem peygamber olur
BİR MARAZ-I MÜHLİK
Bir maraz-ı mühlik sardı cihânı
Bu derdin âşikâr dermânı yokdur
Vîrân oldu halkın dâru’l-emânı
Zâhirde tâmîre imkânı yokdur
Ebnâ-yı Âdem’in dâr-ı dünyâda
Kalmadı râhatı mülk-i fenâda
Herkes helâkine olmuş âmâde
Bugün selâmetin nişânı yokdur
Nûr-i Muhammedî gözlerden gitdi
Kalblerden tevhîdin esrârı yitdi
Hidâyet diyânet seâdet bitdi
Ekser-i İslâm’ın irfânı yokdur
Îmân İslâm kaldı binde bir ferdde
O da gark olmuşdur bu bahr-i derdde
Dürr-i himmet vardır ba‘zı bir merdde
Anın da elinde meydânı yokdur
Rûy-i zemîn rû-siyâhdır âşikâr
Fısk u fesâd ile dolmuş bî-şümâr
Îtibâr bulmuşdur rezîl cefâkâr
Şeytân olan nâsın şeytânı yokdur
Bin üç yüz otuz bir târih-i hicret
Kalmadı İslâm’da adâlet gayret
Tard ü teb‘id oldu erbâb-ı himmet
Hele fütûhâtın derbânı yokdur
Fakîr hakîr sıbyan pây-mâl oldu
Zulm ü hakāretle âsumân doldu
Gülistân-ı dînin gülleri soldu
Tarîk-ı Kur’ân’ın kurbânı yokdur
LUTFİYÂ der yandım yakıldım n’idem
Bu bahr-i lânetde nereye gidem
Îmân gider küfür gelir dem-be-dem
Mü’mine ölmenin ziyânı yokdur
HABÎB-İ KİBRİYÂ AĞLAR
Habîb-i Kibriyâ ağlar bugün eyyâm-ı mâtemdir
Aliyyü’l-Mürtezâ ağlar bugün eyyâm-ı mâtemdir
Semâvât ü zemîn ağlar bugün âlem kara bağlar
Bugün hayru’n-nisâ ağlar bugün eyyâm-ı mâtemdir
O şâhın derdine yandı bu âlem kāna boyandı
Bu gün âh Arş’a dayandı bugün eyyâm-ı mâtemdir
Cinânın hûr u gılmânı bugün ağlar o sultânı
Melekler eyler efgānı bugün eyyâm-ı mâtemdir
Görünce şems-i sâdâtı cihân nûr-i hidâyâtı
Eder eşyâ münâcâtı bugün eyyâm-ı mâtemdir
Huseyn evlâd-ı Zehrâ’dır mukarreb ind-i Mevlâ’dır
Zehî kadr-i muallâdır bugün eyyâm-ı mâtemdir
Bu hikmethânede sultân olunca kān ile elvân
Bugün ağlar zevi’l-îmân bugün eyyâm-ı mâtemdir
Hudâ’nın LUTFÎ ihsânı olur dostları kurbânı
Yere dökülür al kānı bugün eyyâm-ı mâtemdir
SEYR-İ DİLDÂR İSTER İSEN
Seyr-i dildâr ister isen dilde râhı gizlidir
Zîr-i zülfünde anın hâl-i siyâhı gizlidir
Cân atar cânân iline gerçi âşık her zemân
Kâkül-i gül-barların kıykāc külâhı gizlidir
Gözlerinden kan akar derd ehlinin vakt-i seher
Âşık-ı sâdık olanın dûd-i âhı gizlidir
Nûr-i vahdet güllerin açmış gönülde kıl nazar
Dilberin vechinde nûrun tahtgâhı gizlidir
Nüsha-i kübrâdır âdem bilse eğer hikmetin
Eflâk-i gönlünde her dem tâze mâhı gizlidir
LUTFİYÂ meyhâne-i mânâya var eyle niyâz
Mülk ü kişver-i reşâdet pâdişâhı gizlidir
BİR BÂDE DOLDUR SÂKIYÂ
Bir bâde doldur sâkıyâ vecde gele peymâneler
Câmlar cilâ versin zıyâ raksa gele mestâneler
Göster şerâb-ı eynemâ bahşet hayât-ı innemâ
Meyhânedir dâr-ı devâ âkıl ola dîvâneler
Ey sâkî-i bezm-i elest gözler seni bâde-perest
Sermestlere ol dâd-res pür-nûr ola dilhâneler
Ey sâkî-i cân nerdesin kaldır basîret perdesin
Sâkî şerâb-âverdesin mâmûr ola vîrâneler
Bülbülleri gül dalına ruhsâr-ı gülün âlına
Kandır meyin zülâlına gözler döke dürdâneler
Sâkî gülistân-ı dile neyzenleri olsun bile
Görülmemiş bir dem ola yüz göstere cânâneler
Bir zülf-i zerrîn nâzenin kamer-nümâyiş meh-cebîn
Sâkî olan olur emîn LUTFÎ güzel meyhâneler
DÜNYÂ VE MÂ-FÎHÂ DEĞER
Dünyâ ve mâ-fîhâ değer ehl-i nazardan bir nazar
Kenz-i dile şâyestedir îsâr eder dürr ü güher
Meyhâne-yi mânâya var şerâb-ı vahdet andadır
İlm-i ledünnî bahşeder bâde-keşe nûr-i basar
Gir berg-i dile her seher güllerdeki şebnem gibi
Sen sâkî-i cânbâzı bul gönlündedir nûrdan neher
Demhâne-i dilde devâm mest-i müdâm eyler kıyâm
Kevser gibi vefk-ı merâm içer şerâbı her seher
LUTFÎ gibi ey nûr-i dil düşme bu kesret iline
Gel âkıbet-endîşi ol geçer gider devr-i kamer
KUBBE-İ HİDÂYET ŞEM-‘İ SEÂDET
Kubbe-i hidâyet şem-‘i seâdet
Nûruna gark olmuş merdâneler var
Gülbe-i gönülde mâh-ı muhabbet
Yüzünde berk urur güldâneler var
Enhâr-ı tevhîdden almış nemâyı
Tûr-i hitâbında görmüş hümâyı
Sırr-ı süveydâda cihân-nümâyı
Keşfeder esrârı şeh-dâneler var
Gözlerin doldurmuş mârifet nûru
Bulmuş mârifetle bâkî huzûru
Cennet-i âcildir zevk u sürûru
Mârifet bahrinde dürdâneler var
Men aref kitâbı dilhânesinde
İlm-i ledün-dânın dershânesinde
Mey-i vahdet dolmuş peymânesinde
Sermest-i peymâne rindâneler var
Bahr-i mârifetin kenârı yokdur
Vüsûl-i vuslatın menzili çokdur
Sâdıklara sanma bu yol ırakdır
LUTFÎ vâsıl olmuş mestâneler var
DİLBENDELERE CÂN İLE
Dilbendelere cân ile cânân neler eyler
Üfgendelere âfet-i devrân neler eyler
Sahrâ-yı muhabbete düşen âteşe yanmış
Cângâhına bak âh-ı firâvân neler eyler
Leylâ-yı zemân server-i hûbân olur elbet
Mecnûnlarına dilber-i devrân neler eyler
O âfet-i cân ebrû-kemân rûy-i nûr-efşân
Üftâdelere yazdığı fermân neler eyler
Necm-i seher-âsâ görünür halları hande
Gül gibi güler ru’yet-i cânân neler eyler
LUTFÎ’ye verir zevk u safâ dilber-i dilbâz
Kudret kameri gözlere seyrân neler eyler
MÜKEDDER DİL OLMA
Mükedder dil olma ey nûr-i dîdem
Mevlâ sevdiğini mükedder eyler
Belâsı bal olur âkıbet Dede’m
Kara taşlarını mücevher eyler
Kondurur dünyâda gubâr yüzüne
Nûr-i mârifetler verir gözüne
Aman düşme ehl-i dünyâ izine
Seni kendi gibi mukahher eyler
Muhabbet-i Mevlâ budur kuluna
Dünya muhabbetin vermez diline
Âşık eder hikmetinin gülüne
Nûr-i hidâyetle mutahher eyler
Kulların gözüne zelîl gösterir
Akılsız bî-gâne alîl gösterir
İllet kıllet ile melûl gösterir
Gınâ-yı kalb ile muzaffer eyler
Gören ehl-i dünyâ dîvâne derler
Miskîn fakîr denî efsâne derler
Hüner-i san‘atdan bî-gâne derler
Sabr ile sadrını münevver eyler
Bilmezler indallah kıymetdâr olmuş
Zillet ü kılletle bahtiyâr olmuş
Nûr-i mârifetle dürr-i bâr olmuş
Muhabbet-i Mevlâ muammer eyler
LUTFÎ miskinlere merhamet eyle
Hizmet eyle cândan hurmetle söyle
Amandır incitme n’eylersen eyle
Uyûbun muhâsib müsetter eyler
ZÂİR OLUN KABRİSTÂNI
Zâir olun kabristânı
Nice yüzbin emvât yatır
Mü’minlerin nûristânı
Îmân ile merdân yatır
Bu ümmet bahtiyâr olmuş
Habîbu’llah’a câr olmuş
Merhamete civâr olmuş
Avn-i Hak’la handân yatır
Kabristân mü’minler râhı
Merhametin karargâhı
Açıla Hakk’ın dergâhı
Olmuş dârü’l-emân yatır
Süleymân İskender hani
Dillerde kaldı bir şânı
İki cihânın sultânı
Ol Habîb-i Rahmân yatır
Selâtînler tahte’t-türâb
Tahtgâhları olmuş harâb
Hânümânları gör serâb
Nice şâh-ı dîvân yatır
Yer yemiş kara gözlerin
Kat‘ etmiş şîrîn sözlerin
Kana bulamış yüzlerin
Serv-i kāmet civân yatır
Günden güzel nev-resteler
Zülf-i siyeh gül-desteler
Dildârına dil-besteler
Dîdeleri giryân yatır
Derc eylemiş dilberleri
Ferş eylemiş gülberleri
Kâkülleri anberleri
Herbiri dür mercân yatır
Dökülmüş inci dişleri
Çürümüş kara kaşları
Allah’a kalmış işleri
Ciğerleri büryân yatır
Dağılmış hep mafsalları
Taşlar altında elleri
Solmuş yüzünün gülleri
Cân gözleri hayrân yatır
Unudulmuşdur adları
İşidilmez feryâdları
Hak’dan ola imdâdları
Her biri bir kurbân yatır
Gerek zâir olan insân
Ede bir “Fâtihâ” ihsân
Okuya “Yâsîn”i yeksân
Hep muhtâc-ı Kur’ân yatır
Merhamet eyleye Allah
Himmet ede Resûlullah
Gözlerler “Fâtihâ” vallah
Derdlerine dermân yatır
LUTFÎ meded ede Mevlâ
Rahmede Zât-ı Teâlâ
Açıla cennet-i a‘lâ
Nice pîr ü civân yatır
KURBÂNIN OLAM CÂNÂ
Kurbânın olam cânâ cânım sana kurbândır
Hurşîd-i nûr-i vahdet gözüm sana hayrândır
Dildâr-ı dilârâsız dil mürde olur elbet
Kurbân olacak cânâ ancak sana bu cândır
Cânânım ile cânâ nâr-ı cahîme varsam
Herbir şerer-i nârın cângâhıma cinândır
Yârim bana yâr olsun derdi dile nâr olsun
Cinâne girem yârsız cinân câne nîrândır
Darbeder ise dilber gülbere döker güller
Ol serveri bir görsem ol ne şeh-i devrândır
Üftâdelere rahm et elbet keremin gözler
Bu LUTFÎ perîşândır sultânı kerem-şândır
LUTF U KAHRİ YÂD EDİNCE
Lutf u kahri yâd edince nâdimân ağlar güler
Havf u recâ âleminde tâibân ağlar güler
Kudret-i Mevlâ adâlet merhametler gösterir
Gâh yağar gâh açılır bak âsumân ağlar güler
Dillere hayret verir bu devr-i âlem gün-be-gün
Herbiri bir gûnâ gör pîr ü civân ağlar güler
Sahrâ-yı sevdâda cânâ nice Mecnûn’lar gezer
Ru’yet-i dîdâr-ı yârda âşıkān ağlar güler
Nev-civânlar ber-murâd olmak dilerler dem-be-dem
Dâimâ sûr hitâmında arûsân ağlar güler
Dâr-ı firkatde olan üftâdeler âşüfteler
Bezm-i vuslatın deminde vâsılân ağlar güler
Men a ref meyhânesinde mu‘tekif mestâneler
Mey-i vahdet nûş edince ârifân ağlar güler
Âkıbet LUTFÎ sırâtı kim geçer rûz-i cezâ
Ehl-i îmân ol zemânda şâdümân ağlar güler
Âlem-i mahlûk ile devr-i zemân ağlar güler
Bahr-i ummânı görür âb-ı revân ağlar güler
Derd ü gam deryâsına gark olmuş ebnâ-yi zemân
Görse mih nethânede her mihribân ağlar güler
Devr-i deryâ-yı belâ girdâba salmış âlemi
Mihmânhâne içinde mîzübân ağlar güler
Âteş-i hasret-i yâre yanmış âşüftelerin
Gözlerinden kan gider dâim devân ağlar güler
Ferd-be-ferd seyr et cihânı derdsiz eşyâ var mıdır
Gâh yağar gâh açılır gör âsumân ağlar güler
Zülfi tellerine berdâr eylemiş âşıkların
Dildârın dârına düşmüş âşıkān ağlar güler
Yâr ile yârân olan dil ber-murâd olmuş velî
Havf-i firkat âteşiyle râygān ağlar güler
Kâinâtı derde salmış herkesin bir yâri var
Yâr-i dil nûr-i muhabbet zıyaân ağlar güler
LUTFÎ bu devr-i zemâna îtibâr olmaz bugün
Derdine dermân ara dâr-ı cinân ağlar güler
BUGÜN MÂH-I MUHARREM’DİR
Bugün mâh-ı Muharrem’dir muhıbb-i hânedân ağlar
Bugün eyyâm-ı mâtemdir bugün âb-ı revân ağlar
Huseyn-i Kerbelâ’yı kan ile elvân eden gündür
Bugün Arş-ı muazzam’da olan âlî-dîvân ağlar
Bugün Âl-i abâ’nın gülşeninin gülleri soldu
Düşüp bir âteş-i dilsûz kamu ehl-i îmân ağlar
Bugün gülzâr-ı Muhtâr-ı Hudâ’ya bir hazân esdi
Zemîne düşdü vâveylâ felekde kehkeşân ağlar
Bugün hûn-bâr olur elbet gözü Hayder-i Kerrâr’ın
Görür Zehrâ’yı hûn-efşân Resûl-i âlî-şân ağlar
Bugün evlâd-i Hayder hem dahî ahfâd-ı Pey gam ber
Döküldü gül gibi yerler yüzüne âsumân ağlar
Gülistân-ı Muhammed’in gül-i hamrâların derdi
Yed-i kahrîle o gaddâr bugün devr-i zemân ağlar
Risâlet gül-gülistânı nübüvvet bâğ u bostânı
Huseynî ol nûristânın gören pîr ü civân ağlar
Gürûh-i hânedâna LUTFİYÂ kurbân ola cânım
İlâ yevmi’l-kıyâme cân ile ehl-i îmân ağlar
BUGÜN PÎR-İ MUGĀNIMDAN
Bugün pîr-i mugānımdan dil-i teşnem şerâb ister
Şerâb-ı la‘l-i reng ile yine gönlüm kebâb ister
N’olur ey sâkî-i mânâ şerâb-ı eynemâdan ver
Sivâ ile bu mâmûr gönlümüz senden harâb ister
Şerâb-ı vuslata vâsıl olanlar buldular devlet
Aceb sermest ü sekrândır ne çeng ü ne rübâb ister
Mey-i vahdet serâyında okurlar men a ref dersin
O deryâ-yı hidâyetde muhabbetden hubâb ister
Der-i dergâh-ı cânâne yüzün sür kelb-i kemter-veş
Eğerçi LUTFİYÂ nûr-i basîretden nikāb ister
GÜL-İ GÜLZÂR-I İREM
Gül-i gülzâr-ı İrem kâkül-i gül-destesidir
Encüm-i dîdeleri hallarının hastesidir
O kamer-tâb-ı felek necm-i seherden de güzel
Neyyir-i nüh-feleğin perver-i nev-restesidir
Perî-veş pervâz eder şevk ile şehperler ile
Reşk eder şems ü kamer seyrine şâyestesidir
Hurşîd-i burc-i melâhat ne vahîddir o sanem
Nesîm-i bâd-ı seher zülfünün âşüftesidir
Görmemiş devr-i zemân böylece cânbâzı aceb
LUTFÎ’ye dâru’l-emân dergeh-i hacestesidir
BU SEVDÂ SERİNDE OLAN NEV-CİVÂN
Bu sevdâ serinde olan nev-civân
Mecnûn gibi yolu sahrâya düşer
Bu sevda âşıka vermez hiç emân
Gün-be-gün derdile gavgāya düşer
Görünmüş gözüne Leylâ gülleri
Dağılmış gerdene zülfün telleri
Gerdeninde dâne dâne halları
Gören gözler böyle sevdâya düşer
Serv-veş serverdir levend-i zemân
Yûsuf-i Ken‘an’dır âfet-i devrân
Âhûlar görseler olurlar kurbân
Geçer cândan gider deryâyâ düşer
Bulunmaz emsâli dilber-i tannâz
Cilveli nâz-endâz meşreb-i cânbâz
Görmemiş bir zemân böyle bir dilbâz
Bu şerâfet böyle bedr-âya düşer
Bend eylemiş nice pîr ü civânı
Esir etmiş gaddâr vermez emânı
Üftâdeler kesmiş cândan gümânı
Bu intizâr LUTFÎ ferdâya düşer
KABRİSTÂNI GÖRDÜM BUGÜN
Kabristânı gördüm bugün
Nice cânlar cevlân eder
Rahmet umarlar gün-be-gün
Gözlerini giryân eder
Nice civân nice pîrler
Nice arslan gibi erler
Yerleridir kara yerler
Hep hâk ile yeksân eder
Mâh cemâller olmuş türâb
Sarayları olmuş harâb
Defterinde olan sevâb
Güzel zevk-ı cinân eder
Görünür mezar taşları
Üstüne konar kuşları
Doğar rahmet güneşleri
Merhameti Rahmân eder
Sâildir iki elleri
İstirhâm eder dilleri
Zâir olan emvâtları
Dertlerine dermân eder
Gözlerler ehl-i hayâtı
Yâd eyleyeler emvâtı
Edeler bir merhameti
Bir Fâtiha ihsân eder
Nedâmet oduna yanmış
Hâb-ı gafletden uyanmış
Rahmet-i Hakk’a dayanmış
Ciğerlerin büryân eder
MEYDÂN-I MUHABBETDE
Meydân-ı muhabbetde meydân eden erler var
Cângâhını cânâne kurbân eden erler var
Necm-i seherin şevkı hâlında hayâl olmuş
Bu cennet-i a‘lâyı seyrân eden erler var
Şems ü kamere hayret vermiş o kemân-ebrû
Meşrık-ı mehâsinde cevlân eden erler var
Matla-‘i tecellâda dergâh-ı muallâda
Âşüftelere dâim ihsân eden erler var
Ol şâhid-i kudsî ki dildâr-ı dilârâdır
O dilberi devrinde cânân eden erler var
LUTFÎ ne keremdir bu sahrâ-yı seâdetde
Mecnûn’ları Leylâ’ya hayrân eden erler var
MEST-İ MÜDÂMDIR BU DEM
Mest-i müdâmdır bu dem âşık-ı şûrîdeler
Âlem-i hayretdedir dilbere dildâdeler
Nûr-i hidâyât-ı Hak dîde-i dilde ola
Kurbân olur zevk ile dergâhe âyendeler
Zülf-i sanem telleri bende çeker kulları
Câm-ı mey ü mülleri nûş eder üftâdeler
Sâkî-i nev-resteler demde kemer-besteler
Meyhânede şâd olur şevk ile pâ-bendeler
Dilde ki dildâr ola dîdesi bîdâr ola
Yâr-i vefâdâr ola âzâd olur bendeler
Şerbet-i aşk şevketi katresi cân kıymeti
İki cihân devleti buldu bu pûyendeler
LUTFÎ bu incûlerin celb ede Hak-cûlerin
Âb-ı hidâyet olur kim içe bu bâdeler
DERYÂLARA DALDIRSA ÂŞIK
Deryâlara daldırsa âşık yine âb ister
Meyhânelere varsa gül rengi şerâb ister
Âşıklar olur serhoş mestâne olur mey-nûş
Dildâdeleri dildâr ciğeri kebâb ister
Meyhânede mey-nûşlar sermest ü perîşândır
Deryâ-yı muhabbetde zevk ile şitâb ister
Derd ehline dermândır derd-i derûnu her dem
Derdini sora dildâr dildâde hitâb ister
Bu râh-i muhabbetde kānûn-i kadîmîdir
Hevâ-yı harâretden vücûd-i hubab ister
Bu âlem-i hayretde dermande olan âşık
LUTFÎ keremi hakkı bir bâde-i nâb ister
DERYÂLARA DALDIRSA DİL
Deryâlara daldırsa dil âb-ı revân ister
Der-âgûş ede gönlüm bir tâze civân ister
Cângâhde o cânânı cân gözleri seyretse
Meydân-ı muhabbetde dilber-i devân ister
Her devr-i zemânede bir âfet-i devrân var
Âfet ile ülfetde bir hayli zemân ister
Âşüfte perâkende âşıklar olur elbet
Dergâhda gör yâri sûzişli şivân ister
Devrân olalı devrân dilbere verir meydân
Faslına bu dâvânın bir âlî-dîvân ister
Âşıklara bu dehşet dilberlere bu vahşet
Bilmem ki nedir hikmet fetvâ-yı ayân ister
LUTFÎ o sanem-rûler ol kâkül-i gül-bûler
Âşıka verir âteş âteş-i sûzân ister
BİR KÂRUBÂN KOPMUŞ
Bir kârubân kopmuş ezel ezelden
Bir kapıdan gelir birinden gider
Emr olunmuş ezel o Lem-ye zel’den
Bir kapıdan gelir birinden gider
Nice selâtînler tahtın üstünde
Nice Süleyman’lar mühür destinde
Nice evliyâlar irşâd postunda
Bir kapıdan gelir birinden gider
Nice zülf-i sanem kemân-ebrûler
Nice mîr-i zemân meh-tâbân rûler
Nice serv-i revân nice meh-rûler
Bir kapıdan gelir birinden gider
Nice şehzâdeler şîrîn edâlar
Nice yüzbinlerce bây u gedâlar
Nice yüzbinlerce rûhî fedâlar
Bir kapıdan gelir birinden gider
Nice İskender nice Husrev’ler
Nice şehsüvârlar nice pişrevler
Nice şeref-tâbân olan peyrevler
Bir kapıdan gelir birinden gider
Nice pîr ü civân emâne geldi
Nice yüzbin kâfir îmâne geldi
Her ne kadar devr-i zemâne geldi
Bir kapıdan gelir birinden gider
Er olanlar meydân aldı gitdiler
Merdâneler maksûduna yetdiler
Hak yolunda servi gibi bitdiler
Bir kapıdan gelir birinden gider
Dünyâya meyl etmez ehl-i seâdet
Hak’dan ayrılır mı ehl-i hidâyet
Görürler Mevlâ’dan lutf u inâyet
Bir kapıdan gelir birinden gider
Ehl-i dünyâ bilmez ağ u karayı
Dâr-ı bekā bilür dâr-ı fenâyı
Gönlünde görmemiş hubb-i Mevlâ’yı
Bir kapıdan gelir birinden gider
LUTFÎ bu âleme bâzâra geldin
Bu bâzârda derd-i hezâra geldin
Bir bak neye bu reh-güzâra geldin
Bir kapıdan gelir birinden gider
DÎDÂR-I DİLBERE DİLDÂDE OLAN
Dîdâr-ı dilbere dildâde olan
Âşık-ı fedâkâr târ u mâr olur
Bahr-i muhabbetde üftâde olan
Âhından âteşler âşikâr olur
Sevdâ-keş sermestin olmaz mekânı
Derdin saklamağa yokdur imkânı
Sancılmış bağrına sevdâ dikeni
Sûzişli sözleri mânîdâr olur
Cemâl-i Leylâ’dan alır nemâyı
Sahrâ-yı hayretde görür hümâyı
Cemâli görenler görmez semâyı
Âlem-i vahşetde nâmdâr olur
Mecnûn gibi olur derdin deryâsı
Meşhûrdur âşıkın olmaz pervâsı
Meğer imdâd ede güzel Mevlâ’sı
Gözünde al kanı müşg-bâr olur
LUTFİYÂ aldanma âl-ı dilbere
Geysûler saçarsa sadr-ı anbere
Nazar-endâz olma amân gülbere
Evrâd ü ezkârın âh ü zâr olur
DİLÂ ZENCÎR-İ ZÜLF-İ DİLBER
Dilâ zencîr-i zülf-i dilberi dürdânelerden sor
Güzel gülberlerin âl-ı ruhın güldânelerden sor
Olup sermest bugün cânâ mey-i mânâ-yı ahmerden
Kadeh-bâzân meyânında dönen peymânelerden sor
Gürûh-i âşıkān müştâk olupdur bezm-i mestâne
Güneş-veş şevk-ı câmı gülbe-i mestânelerden sor
Şifâhâne-i hikmet derdlere meyhânedir dermân
Şifâ-yâb-ı şerâbı âkif-i meyhânelerden sor
Haremgâh-ı visâle şâhid-i kudsî olan gönlüm
Karîn-i kurb-i cânânım olan dîvânelerden sor
Aref dershânesinde bâdeye dildâdeler vardır
Cilâ-yı câm-ı hamrâyı veren cânânelerden sor
MUHAMMED LUTFÎ’yi yâ Rab ayırma bâb-ı rahmetden
O rahmet bahrini dilde bulan rindânelerden sor
UMMÂN-I KEREM
Ummân-ı kerem rahmet-i Rahmân Ramazân’dır
Isyânımızın afvine fermân Ramazân’dır
Ol şân-ı kerem lutf-i kadîm eyledi ihsân
Derdliler içün mü’mine Lokmân Ramazân’dır
Gülzâr-ı gülistân-ı gönül nûr olur elbet
Hurşîd-i hüdâ menzil-i Kur’ân Ramazân’dır
Mahbûb-i Hudâ Hazret-i Mahmûd u Muhammed
Emr etdi bize memdûh-i Sübhân Ramazân’dır
Dilden dile neşretdi bu mâh nûr-i hidâyet
Cân gözlerine envâr-i irfân Ramazân’dır
Câmileri cennet gibi nûr eyledi elbet
Dergâh-ı hüdâ fethine derbân Ramazân’dır
Leyle-i Kadir’de açılur bâb-ı tecellâ
Dil cennetinin kasrına Rıdvân Ramazân’dır
Mü’minlere âşık dediler rahmet-i Rahmân
Ol bahr-i kerem mecma-‘i gufrân Ramazân’dır
Arş’dan dökülür ferşe kadar emtâr-ı rahmet
Taksîm edecek rahmeti sultân Ramazân’dır
LUTFÎ gibi muhtâc olanı afv ede Allah
Rahmân u Rahîm rahmet-i Mennân Ramazân’dır
GÜLZÂR-I DÎDÂRE BÜLBÜL-İ ŞEYDÂ
Gülzâr-ı dîdâre bülbül-i şeydâ
Bakınca esrâr-ı âşıkān söyler
Doğunca bir kalbe envâr-i hüdâ
Kitâb-ı esrârı pek ayân söyler
Gerden-i cânândan kevser görenler
İçen lezzetini her zemân söyler
Ruhsâr-i dilberden bûse alanlar
Zevkı başdan aşar bî-gümân söyler
Başı Arş’a değer el verse cânân
Âşıkı fân eyler bî-zebân söyler
Bir gülse âşıkın yüzüne güller
Açılur gönlünde gülistân söyler
Bir nîm-nazar ile dilber-i tannâz
Nice LUTFÎ gibi dürdâne söyler
GÜLİSTÂN-I DİLDE AÇILAN GÜLLER
Gülistân-ı dilde açılan güller
Esrâr-ı tevhîdden nişân gösterir
O gülşende hikmet okur bülbüller
İlm ü irfân nûr-i zî-şân gösterir
Deryâ-yı derûndan incû mercânı
Çıkar tezyîn eyle gerden-i cânı
Esrâr-ı aşk ile bul heyecânı
Bu esrârı bâde-keşân gösterir
Men aref dersinde ilm-i ledünnî
Ârif-i billâhlar bilür metnini
Mâmûr etdi Kur’ân ins ile cinni
Tarîk-ı tevhîdde nişân gösterir
Ashâb-ı tevhîde nûr-i tecellâ
Erişdi oldular nûr-i mücellâ
Sırr-ı tevhîd kalbe verince cilâ
Hubb-i Mevlâ nûr-feşân gösterir
MUHAMMED LUTFÎ’yi dilşâd eyleye
Kayd-i mâsivâdan âzâd eyleye
Cümle ihvânımı irşâd eyleye
Her anda bir Allah nev-şân gösterir
BİR ÂTEŞ-İ CÂNSÛZ
Bir âteş-i cânsûz düşüren câne güzeller
Âşıkları eyler deli dîvâne güzeller
Cân-dâdeleri dâre çeker zülf-i semensâ
Âşıkı eder şem‘ine pervâne güzeller
Bir āl ile aldı beni ol ebrû-kemânlar
Esîri eder âşıkı şeh-dâne güzeller
Ey nûr-i basar tendeki cânım sana kurbân
Kabûl edegör sen beni kurbâne güzeller
Mevlânâ-yı Rûm şâh-ı Buhârâ nazarından
Feyz-i ebedî dopdolu peymâne güzeller
Âzâr-ı güzeller ise âşıklara ihsân
Nâz ile atar âşıkı cinâne güzeller
Bahr-i keremin zevrakına keştibân olmuş
Sâhil-i selâmete gider şâne güzeller
Güzellere peyrev olan elbette güzeldir
Şâdâne alur peyrevi şâdâne güzeller
LUTFÎ gibi âvârelere rahm ede Mevlâ
Ezelden ebed geldiler ihsâne güzeller
GEL EY BÂĞ-I RİSÂLETDE
Gel ey bâğ-ı risâletde gül-i handân olan dilber
Gel ey râh-i besâletde şîr-i meydân olan dilber
Gel ey hûrşîd-i mânâ kubbe-i irşâdda bî-hemtâ
Gel ey nûr-i hidâyetde meh-i tâbân olan dilber
Gel ey üstâd-ı kül senden umarlar feyz-i Rabbânî
Bütün ervâh-ı zî-şân cânına cânân olan dilber
Gel ey Ahmed Muhammed Mustafâ Muhtâr-ı Mevlâ’sın
Şeb-i Esrâ’da bezm-i vahdete şâyân olan dilber
Gel ey memdûh-i Mevlâ vâsıfın Perverdigâr olmuş
Sana vassâf olan kimdir rîh-i Rahmân olan dilber
Seni âlemlere rahmet hemân gönderdi bir Allah
Gel ey mihr-i şefâ‘at şevkıne zî-şân olan dilber
Ayağın tozuna kurbân olan LUTFÎ’ye rahmeyle
Usât-ı ümmetine zât-ı mihribân olan dilber
NÂR-I HASRETİNDE YANDI
Nâr-ı hasretinde yandı âşık-ı cûyendeler
Dilberin devrinde cândan âh u vâh gûyendeler
Kays-veş sahrâ-yı aşka kim düşer mecnûn olur
Gül gibi solmaz olur mu dilbere dilbendeler
Mûy-i zülf-i dilber-âsâ incelir cân riştesi
Fânûs-i sevdâda yanmış âteşe bu bendeler
Servi-veş bir sâye salmış server-i hûbânlara
Dil-güşâ meyhânelerde zevk ede pâ-bendeler
Bir kamer-tal‘at güneş-veş âl ile aldı dili
Bî-karâr etdi efendim cânımı gül-handeler
LUTFİYÂ bahr-i muhabbetin kenârı var mıdır
Bahr-i bî-pâyânîde gark oldu hep efgendeler
EY NÛR-İ DÎDEM
Ey nûr-i dîdem hazret-i cânân sana cândır
Cemâl-i cânân cânına envâr-ı îmândır
Mevlâ’ya emânet olasın her dü-serâda
Âkıbeti mesken-gehiniz dâru’l-emândır
Dest-gîrin Allah ola ey rûh-i revânım
Feyz-i Samedânî dola kalbin halecândır
Derd-i derûnun dermânıdır zikr-i İlâhî
Muhabbet-i Mevlâ ise dillerde revândır
Hâfızın ola her iki âlemde bir Allah
Âgâhlar içün LUTFÎ bu bir devr-i yamândır
EZEL MEYHÂNESİNDE
Ezel meyhânesinde bâde-keş mest-i muhabbetdir
Düşüp sermest hayretde kalan nâil-i devletdir
Şerâb-ı vahdeti rûz-i elest taksîm eder sâkî
Gürûh-i ârifâne zât-ı akdes mihr-i rahmetdir
Şerâb-ı eynemâ ihyâ eder mürde olan merdi
Verir bâkî hayâtı âşıkāne ne şerâfetdir
Kerem-rûler kerem-şândır Kerîm ismine mazhardır
Tecellî hil‘atin giymiş sere şems-i seâdetdir
Bu mevcûdât vücûdu gösterir mûcidini vâhid
Kamu eşyâ olur şâhid o vâhidde bu kudretdir
Çalar mihr-i hidâyet dîde-i diller olur pür-nûr
Açar perde-i esrârı cemâlinden ne cennetdir
Ederler derde dermânı bu hikmethânede LUTFÎ
Bütün sâil olur nâil keremistân-ı hikmetdir
GARİB BÜLBÜL
Garib bülbül hâristân-ı belâda âh ü zâr eyler
Gülistân-ı bekāya vuslatını intizâr eyler
Gezüp gurbet elinde âşinam yok gam-güsârım yok
Gidince akrân u emsâl hayâtından güzâr eyler
Bu gülbe-i hüzünde dem-i nemrîz hûn-feşân gözler
Bu derd meyhânesinde cân alur başın firâr eyler
Nice serv-i revân serdâr ecel şerbetini içdi
Kalem terkîmde âcizdir hisâbın iktisâr eyler
Kemân-ebrû kamer-ruhler sîmîn-gerden güneş-rûler
Ecel dâmına kayd-i bend olup terk-i diyâr eyler
Nice pîr ü civân cân pençe-i kahrinde lerzândır
Nice İskender ü Dârâ’ları ecel şikâr eyler
Sığın perde-i Settâr’e dayan eltâf-ı Gaffâr’e
İnanma mekr-i mekkâre vücûdun târ u mâr eyler
Seni her dü-cihân cânâ Cenâb-i zü’l-Kerem Allah
Kerîm ismine mazhar bil keremin âşikâr eyler
MUHAMMED LUTFÎ dâîdir kabûl ede kerem-kâni
Bu ümmet-i Muhammed’i bu dinde pây-dâr eyler
BU NE ÂTEŞTİR
Bu ne âteştir derûn-i tende cânım yandırır
Terk-i cân etsem gerek cânım beni usandırır
Bu ne derddir ki ciğergâhımı aldı gün-be-gün
Bir âh-ı cânsûz ile bin hufteyi uyandırır
Bu ne düşvâr yaradır ki kaddimi dâl eyledi
Rûhumu hulkûme bin kez mihneti dayandırır
Bu ne kattâl-i zemândır LUTFÎ-tek bin bendesi
Hûn alur zîr-i zemînde âşıkını kandırır
DÂREYİNDE DEVLET İSTERSEN
Dâreyinde devlet istersen sana iffet yeter
İffet ise her dü-âlem âdeme devlet yeter
Devlet ise izzet-i nefsin kitâb ile gözet
İzzet ise istikāmetde bulun kıymet yeter
Kıymet ise defter-i ehl-i seâdetde nâmın
Kayd olursa dü-cihânda bu sana izzet yeter
Gayretin cem eyle cânâ râh-i Hakk’a dön bugün
Hubb-i Mevlâ ile ülfet eyle ki servet yeter
Servet ise nûr-i tevhîd ile terkîb ola dil
LUTFİYÂ tâlib-i Hakk’a bu kadar şefkat yeter
EY NÛR-İ BASAR
Ey nûr-i basar rahmet-i Rahmân bize besdir
Her iki cihân kerem-i Mennân bize besdir
Mevlâ’ya tevekkül edenin yâveri Hak’dır
Cânân yoluna kurbân olan cân bize besdir
Ezkâr-ı İlâhi ile dil bulsa halâvet
Tevhîd ile tasdîk ile imân bize besdir
Hurşîd-i hüdâ mülk-i dili kıldı münevver
Dergâh-ı İlâhî’deki derbân bize besdir
Âdet-i kadîm sâilini şâd eder Allah
Cânımız olan dergâha kurbân bize besdir
Ol şân-ı kerem zât-ı Kerîm kıldı hidâyet
Tevfîkıni eyledi refîk şân bize besdir
LUTFÎ kerem-i Hazret-i Mevlâ’ya nihâyet
Vallahi bulunmaz nûr-i irfân bize besdir
MEYDÂN-I MUHABBETDE
Meydân-ı muhabbetde
Devrâne gelir erler
Deryâ-yı meveddetde
Ummâne gelir erler
Vahdet gülünü dermiş
Dil bağçesini görmüş
Nefsin belini kırmış
Merdâne gelir erler
Gâh mest-i müdâmdır dil
Gâh aşkda ademdir dil
Gâh sırr-ı Âdem’dir dil
Mestâne gelir erler
Cânân ile cân olmuş
Gönlünde cinân bulmuş
Rûhuna îmân dolmuş
Peymâne gelir erler
Dildâr-ı dilârâdan
Mecnûn gibi Leylâ’dan
Hasret dil-i şeydâdan
Dîvâne gelir erler
LUTFÎ yine bu demde
Seyret ne var âlemde
Sırr-ı Hudâ Âdem’de
Cânâne gelir erler
MEYDÂN-I MUHABBETDE Kİ
Meydân-ı muhabbetde ki merdânelerin var
Rişte-i muhabbetde ki dürdânelerin var
Esrâr-ı aref dilde ledün-dânelerin var
Hikmethâne-i zevkde mül-dânelerin var
Arş’dan urulur ferşe kadar nây-i muhabbet
Erenler eliyle çekilir yây-ı muhabbet
Bahşîş-i ezeldir dile mînâ-yı muhabbet
Bâde-i elest-keşlere mestânelerin var
Günden güzelim gül yüzüne nûr-i Hudâ’dan
Urmuş o güneş merkez-i kubbe-i hüdâdan
Ders-i arefi fehm edegör gel bu nidâdan
Halka-i hakîkatde ledün-dânelerin var
Meyhânede bul bâde-i hâlisi meyânda
Sâkî-i zemân ile görüş doğru ayânda
İhlâs ile dâmânını dut Hakk’a dayan da
Sermestler ile dopdolu meyhânelerin var
Cânân ile cânın ile cevlâne gidersin
Hâk-i pâyine baş ile kurbâne gidersin
LUTFÎ gibi bir katresin ummâne gidersin
Âteşe atar cânını pervânelerin var
NE DEVLETDİR BÂZÂR-I AŞK KURULMUŞ
Ne devletdir bâzâr-ı aşk kurulmuş
Giren bu bâzâra merdâneler var
Gönüller zikr-i Hak ile nûr olmuş
İçerler bâde-i rûhâneler var
Severler Hazret-i Hakk’ı gönülden
Zâkirlerden güzel güldâneler var
Tecellîhânedir halka-i tevhîd
Nazargâh-ı Hudâ dilhâneler var
Hidâyet şem‘i yanmışdır ezelden
O şem‘a nice bin pervâneler var
Muvahhidler alur feyz-i Hudâ’dan
Olur mâmûr nice vîrâneler var
Gönül mekteb-i irfânda okur ders
Bu şehr-i aşkda çok dershâneler var
Cihân şîr-i Hudâ’dan hâlî olmaz
Gedâlar sâhibi şâhâneler var
Ayırma LUTFÎ göz dergâh-ı Hak’dan
Bu dîvânda yine dîvâneler var
BÜLBÜLÜ FERYÂDA SALDI
Bülbülü feryâda saldı gonce-i handâneler
Şû‘le-i şem‘inde yandı dilberin pervâneler
Bülbül-i şeydâyı nâr-ı aşka dûçâr eyleyen
Gülşen-i bağ-ı İrem’de dizilen kâşâneler
Yakdı aşk pervâneyi feryâda meydan vermedi
Berg-i gülün şebneminden dizilen dürdâneler
Her seher âteşleyen bülbüllerin cângâhını
Pençe-i kahrında lerzân merdüm-i şîrâneler
Nâr-ı aşkdan asla pervâ etmeyen pervâneler
Râhat u âsâyiş ister dem-be-dem bî-gâneler
Ger dilersen LUTFİYÂ makbûl-i dergâh olmağı
Cân u bâşından geçerler sâdık-ı cânâneler
GÖNÜL ÂLEMİNİ TENVÎR EDEN
Gönül âlemini tenvîr eden şîrîn nevâlardır
Vücûd iklîmini tâmîr eden âb u hevâlardır
Güneşden feyz alur vech-i arâzînin gülistânı
Muhabbet şerbetin nûş et kamu derde devâlardır
Tecellîgâh-ı Mevlâ’dan gönülde bir süveydâ var
Anı erbâb-ı kalbden sor sorulmaz bî-nevâlardır
Cühelâ sohbeti semdir ki dünyâya gönül vermiş
Olan bulmaz felâhı sevdiği şey mâsivâlardır
Muhabbet ravzasında hazret-i cânânı seyreyle
Yüzün koy yerlere sızla kabûlüne devâlardır
Nüzûl-i Hazret-i Kur’ânî’den cânâ nedir hikmet
Muhammed peyrevi olmak reh-i Âl-i abâ’lardır
MUHAMMED LUTFÎ’nin cân u ciğerden âh u feryâdı
Kerem-i Kerîm’e mazhar olan ehl-i hayâlardır
DER-İ DERGÂH-I DİLDÂRE
Der-i dergâh-ı dildâre nice dildâdeler vardır
Niyâz-mendân gözü alkan nice üftâdeler vardır
Nice serv-i bülend kāmetleri dal eyledi bu derd
Bu sahrâ-yı muhabbetde muhabbet-zâdeler vardır
Kemân-ebrûlerin kâküllerin gerdende bend etmiş
Der-i dergâh-ı Mevlâ’da nice şehzâdeler vardır
Ezilmiş ez-ezel meyhâne-i mânâda bir bâde
O meyhâne-i mânâda nice bin bâdeler vardır
Ezelden mey-keşân sermest olur elbet bu âlemde
O meyin katresine nice bin cân-dâdeler vardır
Eğer kāl ehli bulsa o meyin metninde esrârı
Görürsün şöhret ü şânın atar üftâdeler vardır
MUHAMMED LUTFÎ’ye Bârî Teâlâ’dan ola ihsân
Olan mest-i müdâm meyhânede âzâdeler vardır
ŞEHR-İ RAHMET GELDİ
Şehr-i rahmet geldi ey dil merhamet ummân olur
Ümmet-i Muhtâr-i Mevlâ nâil-i gufrân olur
Açılur bâb-ı tecellâ neşrolur nûr-i hüdâ
Dillere feyz-i muhabbet-i Hudâ mihmân olur
Nûr-i vahdet gülleri gülbün-i dilde şân verir
Verd-i ahmer-veş yüzü sâimlerin handân olur
Rahm eder Bârî Teâlâ ümmet-i Muhammed’e
Dergeh-i Mevlâ’ya ancak Ramazân derbân olur
LUTFİYÂ dârü’l-emândır mihr-i rahmetdir bu mâh
Başımıza sâye salmış mâh-ı mihribân olur
ŞEM‘A-İ HİDÂYETDE
Şem‘a-i hidâyetde pervâne neler eyler
Sahrâ-yı muhabbetde dîvâne neler eyler
Leylâ yüzünü görmüş Mecnûn’u gören var mı
Meydân-ı dilârâda merdâne neler eyler
Ol serv-i seher-rûler geysûleri sarkıtmış
Kâkülleri gerdende dürdâne neler eyler
Dilber-i kemân-ebrû âfet-i zemân meh-rû
Meyhâne-i mânâda peymâne neler eyler
LUTFÎ bu perî-peyker-i uşşâka olan rehber
Vîrâneye sevk eyler vîrâne neler eyler
ÂŞIKLARIN İŞRETGEHİ
Âşıkların işretgehi dilhânedir vakt-i seher
Bâde-i vahdet katresi kalbe döker dürr ü güher
Mihr-i muhabbet pertevi sâzendelere bahş eder
Bir vâridât-ı mânevî zevka gelür ebu’l-beşer
Peymâneleri sâkıyân devre salar meyhânede
Cânlar fedâ etse gerek mestâne var her ne kadar
Sâkî-i nev-reste civân ebrû-kemân pervâne-veş
Devrân eder meyhânede hayret eder şems ü kamer
Cismin hayâtı cân ise rûhun hayâtı bâdedir
LUTFÎ bu bâdeyi içen iki cihân görmez keder
MESTÂNELERİ BİR GÖR
Mestâneleri bir gör meyhâne neler eyler
Sermest-i ser-endâze demhâne neler eyler
Sahrâ-yı felâketde mecnûnları bir seyr et
Kûşe-i küdûretde vîrâne neler eyler
Ol dilber-i tannâzın aldanma âlına sen
Bu sahrâ-yı sevdâda pîrâne neler eyler
Zülfü teline berdâr eder âşıkın her bâr
Uyma o kemân-bâze şîrâne neler eyler
LUTFÎ şâhid-i zî-şân âşıkları perîşân
Kānûn-i kadîmdir bu hayrâne neler eyler
NÂZ-ENDÂZ OLAN DİLBER
Nâz-endâz olan dilber sûzişli niyâz ister
Ol serv-i kemân-ebrû elbette ki nâz ister
Üftâdelerin gözler âşüftelerin her dem
Perde-i perîşânda dergehde âvâz ister
Dildâdelere dermân katline verir fermân
Âzâdelere cânân arza-i dirâz ister
Derbân-ı der-i dergâh gözler seni bil her gâh
Kurbiyyet-i dildâre bir sûz ü güdâz ister
LUTFÎ o sanem-rûler bend eyledi geysûler
Âşıklarını aşkda muktedir-i bâz ister
SERÂY-I LÎ-ME‘A’L-MEVLÂ
Serây-ı lî-me‘a’l-Mevlâ dil-i vîrânemiz vardır
Nazargâh-ı İlâhî’dir tecellîhânemiz vardır
Gönül bir mürg-i mânâdır uçar âlem-i vahdetde
Cemâl-i şem-‘i cânâne yanar pervânemiz vardır
Gezer sahrâ-yı Leylâ’da olur Mecnûn-veş sermest
Sabâ-veş kûy-i dildâre dil-i dîvânemiz vardır
Gönüldür dergeh-i dildâr kurar tahtın dilistânda
Hükümrân hazret-i cânân mîr-i mîrânemiz vardır
Metâf-ı ârifân olmuş mukaddes beyt-i Mevlâ’dır
Künûz-i ilm-i hikmetdir aref dershânemiz vardır
Şerâb-ı vahdet-i rahmet içer rûz-i elest elbet
Eder meyhânede işret gezer peymânemiz vardır
Gedâ-yı dergeh-i Mevlâ olan emîr-i âlemdir
Mey ile mürdeyi ihyâ eder meyhânemiz vardır
Adem âlemine cân at yüzün sür yerlere LUTFÎ
Bu meydân-ı hidâyetde yine merdânemiz vardır
GÖRÜNDÜ HİLÂL-İ MÂH-İ RAMAZÂN
Göründü hilâl-i mâh-i Ramazân
Rahmet-i Rahmân’a nihâyet mi var
Temevvüc etmede deryâ-yı Gufrân
Kerem-i Kerîm’e bidâyet mi var
Yâ Rab ne seâdet ne kerâmetdir
Arş’dan ferşe kadar ne şerâfetdir
Nûr-i tevhîd ile münevver olan
Ümmet-i Muhtâr’e zelâlet mi var
Dürre-i tevhîdi hâmil olanlar
Bu bahr-i tevhîdde dürri bulanlar
Kemâl-i îmâne mâlik olanlar
Zevk-ı mânevîden ferâgat mi var
Olur rûz-i cezâ kopar kıyâmet
Seyr olur o demde azîm alâmet
Ehl-i îmân olan bulur selâmet
Hâmil-i tevhîde hacâlet mi var
Zıyâfet-i Rahmân LUTFÎ bu mâhdır
İftâr sofrasında sâim âgâhdır
Mağfiret merhamet ne âlî-câhdır
Sâim-i lillâhe nedâmet mi var
ÂKIL İSEN EY BAHTİYÂR
Âkıl isen ey bahtiyâr
Dîvâneye etdirme zâr
Dünyâyı uhrâyı yıkar
Edince zârını hezâr
Dîvâneler âh eylese
Derd ile Allah söylese
Âkıller anı anlasa
Âhı eder Arş’a güzâr
Dîvâne bir muammâdır
Renksiz renksiz müsemmâdır
Ölçülmez ka‘r-i deryâdır
Deryâ ile olmaz bâzâr
Dîvâneye yokdur kalem
Kork Allah’dan verme elem
Dîvâneye eden zulem
Râh-i hidâyetden azar
Dîvâneye kahr-ı Hudâ
Aklını başından cüdâ
Âkıl ana etmez nidâ
Dîvâne sanki bir mezâr
Dîvâneye ülfet eden
Elfâz-ı küfür söyleden
Envâ-ı küfür öğreden
Kendi îmânından bî-zâr
Dîvâne ile anlaşan
Gülüp söyledip uğraşan
Arsız kemâlsiz söyleşen
Nâr-ı cehennemde kızar
Lutf ile kahri bilmeyen
Havf-i Hudâ’ya gelmeyen
Emr-i Kur’ân’da olmayan
Dîvâneden beter azar
Bilmeye seni ver nânı
Allah içün doyur anı
Zararsız yere iskânı
Eyle Hudâ rahmet yazar
Zikr eyle gel bir Allah’ı
Tefekkür hik me tullahı
Dîvâne olma vallahi
Mecnûn ile olmaz bâzâr
Dîvâneler değil hâlî
LUTFİYÂ olmakdan velî
Zâhirde görünür deli
Derdlere dermânlar ya zar
EY ZÂİR-İ EHL-İ KUBUR
Ey zâir-i ehl-i kubûr gel kabrime kıl bir huzûr
Zevk-ı dil edince zuhûr gör nicedir cennât u hûr
Ahmed Muhammed Mustafâ Hasen Huseyin Mürtezâ
Hem Çâr-i yâr-i bâ-safâ kıldı şefâ‘at doğdu nûr
Bende-i Şâh-ı Nakşî’yem Kıtmîr-i derd-mendiyem
Çün makbûl-i efendiyem kabrim olur dârü’s-sürûr
Yerlerde pünhân olmuşam Rabb’ime mihmân olmuşam
Mazhar-ı gufrân olmuşam Rabb’im edüp afv-i kusûr
LUTFÎ’ye lutf etsin Hudâ dolsun dile nûr-i hüdâ
Hak yoluna rûhum fedâ tahte’t-türâb abdü’l-Gafûr
DERD-İ HİCRÂNIN DEVÂSI
Derd-i hicrânın devâsı ru’yet-i dîdâr-i yâr
Âşıkın sadr-ı şifâsı çok eder âzâr-ı yâr
Seyr-i dilber zevk-ı cennetdir dil-i şeydâlara
Dilde dildârın hevâsı söyledir ezkâr-ı yâr
Âşıkın feyz-i muhabbet nûr-i îmân artırır
Leb-be-leb doldukça gönül sıdk ile efkâr-ı yâr
Iyd-i ekberdir dil-i vîrâneyi tâmîr eder
Nîm-nigâhla bir gülerse o leb-i gülnâr-ı yâr
Derd-i dilber izdiyâdı derd-i hicrân ağlamak
Gün olur ki gönlüne güller açar gülzâr-ı yâr
Rahm kılsan sen sana rahm eyler ol cânân sana
Merhametden gayri yokdur âşıka bir kâr-i yâr
LUTFİYÂ aldanma dilber âlına cânın gider
Zülfünün herbir telinde var nice berdâr-ı yâr
BİR KEDER HALK ETSE RABBÜ’L-ÂLEMÎN
Bir keder halk etse Rabbü’l-âlemîn
Mü’min ü muvahhide mükâfât eyler
Her ne diler ise Cenâb-ı Muîn
Hamd eden hâmidi mücâzât eyler
Belâya sabr eden kazâya rızâ
Cennet-i a‘lâdır sabrına cezâ
Fâtımetü’z-Zehrâ câr-ı Mürtezâ
Firdevs ravzasına mülâkat eyler
Her ne gelse Mevlâ’sından kuluna
Hamd ü şükrü ezkâr etse diline
Mağfiret fermânın alur eline
Rahmet-i Rahmân’a muzâfât eyler
Mü’mine ne gelse Zât-ı Mevlâ’dan
Ayırmazsa kalbin Hak Teâlâ’dan
Ayırmaz Mevlâ’sı taht-ı livâdan
Cenâb-ı zü’l-Celâl beşâret eyler
Bulsun evlâdları ind-i Hudâ’da
Merhamet mağfiret nûr-i hüdâda
Rahmet okur kullar bây u gedâ da
Mübârek rûhunu kerâmet eyler
Nûr-i îmân ile münevver evlâd
Âdâb-ı İslâm’la olmuşdu âbâd
Merhamet-i Mevlâ eyleye dilşâd
Dergâh-ı Rahmân’da berâet eyler
Gönlünde göründü feyz-i Rabbânî
Kalbinde var idi hubb-i Rahmânî
Yüzünde eser-i nûr-i îmânı
Gören İslâm böyle şehâdet eyler
Vâlidesi bulsun bu derdde rahmet
Bu derdine Mevlâ ede merhamet
Cennet-i a‘lâda bir bâkî devlet
Hazret-i Peygamber şefâ‘at eyler
Mevlâ ihsân etsin sabr-ı cemîller
Hurmet bulur elbet derdli alîller
Cennet-i a‘lâda zâd-ı kalîller
LUTFİYÂ Mevlâ’sı zıyâfet eyler
EY BÜLBÜL-İ MUHABBET
Ey bülbül-i muhabbet gülün bir zemânı var
Gülzâr-ı gül bağına sabânın revânı var
Olsun sahrâ-yı sîne güzergâh-ı dilberân
Müjde o sahrâya ki meh-i mihribânı var
Ger gerdene bıraksa sanem zülf-i dilkeşin
Hayret eder süreyyâ hurşîdin nişânı var
Mânend-i bedr-i ber rak dâne dâne halları
Gerden ruhında pertev çalar ergavânı var
LUTFÎ sanem-rûlerin derdine düşme zîrâ
Kemân-keşân dilberin bir tîr-i nihânı var
EL ELDEN ÜZÜLMÜŞ
El elden üzülmüş yâr elden gitmiş
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
Kurb-i kıyâmetdir târih de bitmiş
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
Taraf taraf belâ istîlâ eyler
Kahrullah gazâba istinâd eyler
Kanlar akar yerde incimâd eyler
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
Âr ile nâmus da kalmadı gitdi
Yüzler siyah oldu hayâ da bitti
Dünyâda yaşamak kemâle yetdi
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
Avretler erine îtibâr etmez
Erlerin avrete sözü kâr etmez
Evlâd baba ile iftihâr etmez
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
Erkek dişi birbirine karışdı
Herkes arzûsunu buldu görüşdü
Alâmet-i kübrâ hemân kavuşdu
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
LUTFÎ’yi afv ede Hazret-i Allah
Merhamet buyura vallahi billâh
Korkaram tecellî ede adlullah
Humekā-yı zemân nanay oynarlar
HİDÂYET-İ EZELÎ
Hidâyet-i ezelî gönülde şikârı var
Ken‘an gibi memâlik Yûsuf gibi yâri var
Dildâr -ı dilrubâlar serinde sâyebândır
Dergâhe ser-nihâde her dem iftihârı var
Gözlere gül-gülistân geysû-yi zer-nişânı
İrfân-nümâyiş ol cân îmân gibi vârı var
Dilbâz bir dilârâ perverde tur fa sı dır
Şems ü kamerden ahsen devrinde diyârı var
LUTFÎ o nev-resîde mir’ât-ı nûr-i vahdet
Meyhâne-i hüdâda câm-ı dürer-bârı var
DİLÂ ÂLEM-İ HAYRETDE
Dilâ âlem-i hayretde seni cânbâz eden kimdir
O sahrâ-yı seâdetde seni serbâz eden kimdir
Bu âlem devriyâtında okurlar ders-i irfânı
Bu dershâne-i hikmetde seni dilbâz eden kimdir
Görenler cân gözüyle bu nukûşâtı bu eşyâyı
Bu nokta-i süveydâda hüner ibrâz eden kimdir
Tecellîhâne-i vahdet gönüldür dergeh-i Mevlâ
O dergâh-ı tecellâya dil-i derbâz eden kimdir
Olan sermest-i sergerdân ezel bezminde ey LUTFÎ
Bu dürr-i tevhîde cânâ ezel enbâz eden kimdir
DERDLİ OLANIN DERDİNE
Derdli olanın derdine dermân ne güzeldir
Mü’min olanın afvine fermân ne güzeldir
Dergâh-ı der-i dildârına âşık-ı serbâz
Mecnûn olana Leylâ’ya kurbân ne güzeldir
Mecnûnları sahrâya salıp âlem-i sevdâ
Leylâ yoluna cân ile kurbân ne güzeldir
Dergâh-ı dilâra seni gözler dü-serâda
Sâillerine ülfet-i devrân ne güzeldir
Âlemleri tenvîr edicek şems-i münevver
Dîdâr-ı dilârâsına hayrân ne güzeldir
Cân gözlerine mir’ât-ı vahdet görününce
Âşıklara ol demdeki seyrân ne güzeldir
Gülşen-i muhabbetde olan gonce-i hamrâ
Hurşîde verir şa‘şaa rahşân ne güzeldir
Cân gözlerine nûr-i tecellâ ola LUTFÎ
Ârif olana dîde-i irfân ne güzeldir
EHL-İ DİLİN MAKSADI DİLDÂR OLUR
Ehl-i dilin maksadı dildâr olur
Ehl-i dilin matlabı dîdâr olur
Ehl-i dilin aşk-ı Hudâ’dan gözü
Vakt-i seher kan dökerek nâr olur
Ehl-i dilin kalbinin âyînesi
Ehl-i dile gün gibi ızhâr olur
Ehl-i dilin feyzi Hudâ’dan gelür
Teslîm eden Ahmed-i Muhtâr olur
Ehl-i dilin âlemi var aşk ile
Âh ederek rûz u şebi zâr olur
Ehl-i dilin lutf-i Hudâ yâridir
Der-dü-cihân devleti bîdâr olur
Ehl-i dilin şemsi gönülden doğar
Tahta geçer âleme hünkâr olur
Ehl-i dilin gönlü gözü mârifet
Nûru ile cennet-i gülzâr olur
Ehl-i dili âyîne-i Hak bilin
Hakk’ı bulur vâkıf-ı esrâr olur
Ehl-i dilin sırrını ifşâ kılan
Binde birin Mansûr-i berdâr olur
Ehl-i dilin kadr-i muallâsı var
Ehl-i rızâ aşkı taleb-kâr olur
Ehl-i dilin derd-i derûnu değer
Her dü-cihân mülkine serdâr olur
Ehl-i dilin dersi olur men aref
İlm-i ledünnîsine astâr olur
Ehl-i dilin şem‘asını LUTFİYÂ
Yakdı Hudâ âleme envâr olur
EY DİL YİNE SEN
Ey dil yine sen dilber-i dildârımı bir gör
Yerlere kapan hurşîd-i dîdârımı bir gör
Ol tab-‘ı latîfden erişir tab‘a letâfet
Ol ârif-i Hak dîde-i bîdârımı bir gör
Ol mürşid-i din Mîr-i Nigârî’ye muhabbet
Mîrâs-ı pederim bana gülbârımı bir gör
Merkez-i füyûzât-ı ilâhî o kerem-rû
Yüz sür hâkine matla-‘i envârımı bir gör
Dergâhına üftâdeleri eyledi ihyâ
LUTFİYÂ yürü mansûr-i hünkârımı bir gör
DERYÂ-YI FİTNEYE GARK ETMİŞ
Deryâ-yı fitneye gark etmiş devrân
Kurb-i kıyâmetin bidâyetidir
Eşyâya bırakmış dehşet heyecân
Celâl-i Celîl’in celâletidir
Âsumândan iner lânet-i Bârî
Münâfık başına tanımaz Tanrı
Kur’ân’ı terk etmiş şeytandır yâri
Ehl-i şekāvetin dalâletidir
Bahr-i ummân gibi tuğyân kabardı
Hidâyet mahv oldu yüzler karardı
Bostân-ı seâdet soldu sarardı
Ebnâ-yı zemânın kabâhatidir
Muvahhid olanın ciğeri yandı
Nice ehl-i îmân kana boyandı
Mevc-i deryâ gibi fitne uyandı
Müddet-i dünyânın nihâyetidir
Hayâdan ârîdir nisvân-ı zemân
Kalmadı herkesde îmânda gümân
Kalmadı dünyâda bir dârü’l-emân
Şerîrin âteş-i şerâresidir
Mevlâya sığınmış ashâb-ı îmân
Kerem-i Kerîm’de kalmışdır gümân
Mü’mine rahmeyle aman yâ Rahmân
LUTFÎ bu zemânın nihâyetidir
BİR GÜN OLUR HAZRET-İ MEVLÂ SENİ
Bir gün olur Hazret-i Mevlâ seni
Merhamet ü hurmete şâyân eder
Afv ederek Zât-ı Teâlâ seni
İkrâm u in‘âmını ayân eder
Kullarının kusûruna kalmadan
Kullarını kahr edici olmadan
Kîyl ü kāli îtibâre almadan
Kerem-i Hak gör ne güzel şân eder
Afv edeni afv eder ol pâdişâh
Merhamete işte budur şâh-i râh
Afv edene lutf u kerem-i İlâh
Mutlak olur rahmet-i Rahmân eder
Kusûrunu mûterif olan kişi
Yüz yere kor özrü ederse kişi
Özrü kabûl eden olur er kişi
İhsân edene Hudâ ihsân eder
Bakma kulun kusûru hisâbına
Bakmaya Hak kusûrun kitâbına
Sebeb olma bir kulun itâbına
Menzilin Hak ravza-i cinân eder
LUTFÎ size hâdim ola nûr-i dil
İhsân ede Hak şerâb-ı selsebîl
İkrâmı bul Cenâb-ı Zât-ı Celîl
Mevlâ bizi Resûl’e cîrân eder
MÜJDE EY NÛR-İ BASAR
Müjde ey nûr-i basar rahmet-i Rahmân bizdedir
Hurrem ol kılma keder aşk ile fermân bizdedir
Seni Allahu Kerîm halk edicek ehl-i îmân
Dâmen-i lutfe yapış şefkat-i Kur’ân bizdedir
N’ola ey derdli gönül Hakk’a niyâz nâz ile sen
Öyle Allah diyesin âhiri meydân bizdedir
Kuludur Rabb’ısıdır kendi Kerîm erham odur
Cûş eder bahr-i kerem lutf ile ihsân bizdedir
İsmimiz LUTFÎ bugün ümmet-i Muhammed iken
Buna kıymet mi yeter hurmet-i sultân bizdedir
MUHAMMED MUSTAFÂ’DIR BU
Muhammed Mustafâ’dır bu Habîb-i Kibriyâ derler
Aliyyü’l-Mürtezâ’dır bu ezel şîr-i Hudâ derler
İmâm-ı enbiyâdır bu emîr-i evliyâdır bu
Ezel nûr-i hüdâdır bu dü-âlem muktedâ derler
Hudâ’nın nûru Ahmed’dir Habîbullah Muhammed’dir
Bu ümmete ne devletdir kamu derde devâ derler
Der-i dergâh-ı Mevlâ’dır bu bir kadr-i muallâdır
Bu menzil-i tecellâdır kadîmî rehnümâ derler
Bütün âlemlere rahmet odur ebvâb-ı merhamet
Bulur devlet olan ümmet kerem-kâni vefâ derler
Kulun LUTFÎ bu dergâhda seni gözler o her gâhda
Kalır mı bu penâhgâhda sana dârü’ş-şifâ derler
EY NÛR-İ BASAR
Ey nûr-i basar dildeki dildâr seni gözler
Ol Zât-ı Kadîm dâimî bîdâr seni gözler
Senden seni ziyâde seven Hazret-i Hak’dır
Rahmet nazarı ile o her bâr seni gözler
Tevhîdi ki tâ rûz-i ezel eylemiş ihsân
Muvahhid-i Hak lutf ile Settâr seni gözler
Sen ümmet-i Mahmûd u Muhammed ki bulundun
Muhammed ile hazret-i dîdâr seni gözler
Ümmet-i Muhammed’e hâdim LUTFÎ olursun
Bu devlet-i bâkî ola ebrâr seni gözler
YÂR İLE HEM-DEM OLAN
Yâr ile hem-dem olan ağyâre ülfet mi eder
Ahyer ile yâr olan eşrâre ülfet mi eder
Der-i dildârı bulan âşık-ı serbâzların
Cânı cânâna gider derbâne ülfet mi eder
Mey-i sahbâ-yı ezel mesti müdâm gözlerini
Vakfeder dâr-i yâre civâre ülfet mi eder
Mîr-i meydân-ı hüdâ Hayder-i Kerrâr velî
Zülfikār’ı bırakıp küffâre ülfet mi eder
Der-i dergâh-ı İlâhî’de mülâzim olanın
Rızâsın gözlemeyüp bir kâre ülfet mi eder
Cemal’ım cân ile cânân yoluna varmalıdır
Cânâne kurbân olan cânına ülfet mi eder
LUTFİYÂ cân ile düş yâr-i kadîm dergâhına
Fakr u fenâyı bulan sultâne ülfet mi eder
GÜLİSTÂN-I RİSÂLETDE
Gülistân-ı risâletde gül-i handân Muhammed’dir
O bostân-ı hidâyetde gül ü reyhân Muhammed’dir
Güneşler yüzünün nûr-i zıyâsından nümâyişdir
Sudûr-i taht-ı hikmetde olan sultân Muhammed’dir
Künûz-i sırr-ı Sübhânî odur merhamet ummânı
Cemâl-i zü’l-Celâl’ini eden seyrân Muhammed’dir
O bir nûr-i mücellâdır o bir nûr-i muallâdır
Harem-i “kābe kavseyn”de olan mihmân Muhammed’dir
MUHAMMED LUTFÎ müsterhim kemâl-i merhametinden
Usâtın derdine rûz-i cezâ dermân Muhammed’dir
MÜ’MİNİN KALBİNDEKİ NÛR
Mü’minin kalbindeki nûr-i ferâset gizlidir
Müsteîd metnindeki şem-‘i hidâyet gizlidir
Sen edeb dâiresinde dürbîn-i irfâne bak
Herkesin merdüm-i çeşminde dirâyet gizlidir
Nûr-i dîdem âlemi seyret güneş-veş hikmeti
Fehmedip anla ki sende ilm-i hikmet gizlidir
Tâlib-i rızâ-yi Rahmân Hak k’ı meşhûd eylemiş
Terk-i hubb-i mâsivâda zevk-ı cennet gizlidir
LUTFİYÂ dârü’s-selâmdır ehl-i diller sohbeti
Anların meclislerinde bahr-i rahmet gizlidir
İHVÂN-I ÎMÂN HER DÜ-CİHÂN
İhvân-ı îmân her dü-cihân tâc-ı serimdir
Allah’ı seven sevgili nûr-i basarımdır
Hurşîd-i hidâyet doğa tenvîr ede kalbi
Bu nîmet-i uzmâ ise bir lutf-i Kerîm’dir
Kamer-i muhabbet-i Hudâ dilde münevver
Tevhîd-i İlâhî ki kazâ-yı kaderimdir
Dil ravzasına feyz-i Hudâ yâr-i gār olmuş
Esmâ-i İlâhî dile şîr ü şekerimdi
Mahmûd’e erişe keremi Zât-ı Kerîm’in
Muhammed ise gönlüme nûrdan eserimdir
Kâzım’ı hidâyet nûruna gark ede Allah
Derûn-i edebde ola sırr-ı keremimdir
Şâdeyleye n’ola bereket torbasını Hak
Tevfîk-ı Hudâ Tevfîk’a hayr-ı haberimdir
Cemâl’ı civân eyleye aşkı ile Allah
Mustafâ’ya ede kerem himmeti kadîmdir
Ümmet-i Muhammed’e ede merhamet Allah
Elbette eder merhameti Zât-ı Kerîm’dir
LUTFÎ gibi bî-çâreye rahmet ede Bârî
Mevlâ’yı seven dildeki dürr ü güherimdir
ÂLEMLERİ VAR EYLEYEN
Âlemleri var eyleyen Allah Kerîm’dir
Elbette eder merhameti Zât-ı Rahîm’dir
Hurşîd-i kerem meşrıkıdır şehr-i şerâfet
Derdlere devâ eyleyen Allah Hakîm’dir
Kenz-i kerem-i Hazret-i Mevlâ Ramazân’da
Merhamet-i Hak mü’mine eltâf-ı Kadîm’dir
Bu şehr-i sıyâmda açılur bâb-ı tecellâ
Rahmet nazarıyle nazarı lutf-i azim’dir
Mü’min olanın afvine fermân Ramazân’dır
Ahvâlimize rahmeder Allah Alîm’dir
LUTFÎ gibi bî-çârelerin derdine dermân
Âlemleri var eyleyenin zâtı Kerîm’dir
SERİNDE SEVDÂSI OLAN NEV-CİVÂN
Serinde sevdâsı olan nev-civân
Sahrâ-yı cünûnu ihtiyâr eyler
Tarîk-ı sevdâda olanlar revân
Mecnûn-veş nâmını iştihâr eyler
Bünyâdı mahv olur âşık-ı zârın
Bî-hûş-veş sermest bilmez karârın
Sevdâ-keşler bilmez âr ile vârın
Cûd-i vücûdunu târ u mâr eyler
Solar gül cemâli olur nâtüvân
Bahr-i muhabbetde olur keştibân
Sevdâ kurmuş dilde bir âlî-dîvân
Sînesinde olan zârı nâr eyler
Âşıkın gözüne görünmez cânı
Kâbe-veş gözünde kûy-i cânânı
Esîr etmiş derd-i dil heyecânı
Vücûdun derd-i dil müşg-bâr eyler
Dilberin yüzünde zülfün telleri
Dâne dâne gerdeninde halları
Bezetmiş kāmeti geysû dalları
Âşıkın derdini sad-hezâr eyler
Kāmet-i kıyâmet âfet-i devrân
Âşıkların eyler derdin firâvân
Cângâhe bırakmış âteş-i sûzân
Cesedlerde cânı bî-karâr eyler
LUTFİYÂ bend olma zülfün teline
Esîr olma dilberlerin âlına
Konma seherlerde gülün dalına
Sonra dutar seni yâr şikâr eyler
MUHABBET ÂLEMİNDE
Muhabbet âleminde âşık-ı şeydâ neler söyler
Doğar kalbinde bir hurşîd dil-i deryâ neler söyler
Gülistân-ı gönül güller açar ol demde seyr eyle
Şükûfehâ-yi gülşende gül-i hamrâ neler söyler
Gönülde cennet-i cân var cinâne benzemez aslâ
Anı seyreyleyen âşık kamu derde devâ söyler
Muhabbet bir şîr-i nerdir ser-i meydânı almışdır
Salâ eyler kamu halka o bî-pervâ neler söyler
Bu bâzâr-ı muhabbetde nice şîrâneler vardır
Girer meydâne Hayder-veş yed-i tûlâ neler söyler
Nice serdâr-ı serbâzân bu meydân-ı muhabbetde
Der-i dildâre cân vermiş kad-i tûbâ neler söyler
Edenler cânı cânâne bugün kurbân olur vâsıl
O Leylâ’yı o dem LUTFÎ gören şeydâ neler söyler
DERGÂH-I DİLÂRÂYA
Dergâh-ı dilârâya fedâ rûh-i revândır
Akmış gidiyor âşık olan âb-ı revândır
Meh-veşlere endâz-ı nazar eylemek olmaz
Herbir nazarın kıymeti aldıkları cândır
Cennet gibidir seyri sanem-rûlerin ammâ
Hasretleri üftâdelere sûz-i nîrândır
Hurşîdi temâşâ edenin dîdesi nemli
Hurşîde de hayreti veren ebrû-kemândır
Sabâya verir geysûleri anber-i sârâ
Zülfüne sezâ reşk edecek hûr-i cinândır
LUTFÎ o kamer-şân şerefi vasf edebilmem
Âşıklarının gözüne hurşîd-i zemândır
HUSEYN’İN SERGÜZEŞTİN GER DUYARSA
Huseyn’in sergüzeştin ger duyarsa
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Bu derd ehline her kim ki uyarsa
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Duyan ehl-i îmân bu derde kaynar
Yezîd Âl-i abâ kanıyle oynar
Bu a‘dânın ola ervâhı fi’n-nâr
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Ayırdı ravzadan Âl-i abâ’yı
Velî kılmadılar ahde vefâyı
Huseyn’e etdiler cevr ü cefâyı
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Risâlet bağçesinin güllerini
Boyadılar kana sünbüllerini
Uçurdu ravzadan bülbüllerini
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Huseyn-i Müctebâ nûr-i velâdır
Huseyn sultân-ı evreng-i belâdır
Bugün hep ehl-i derde es-salâdır
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Selâtîn Kerbelâ’da verdiler cân
Kızıl kanlar eder taşları mercân
Bütün âlemlere düşer heyecân
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Fâtıma dâne dâne gözlerinden
Döker kan yaş akar gül yüzlerinden
Çıkar âteşleri dilsûzlerinden
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Sabîler teşne-leb isterler âbı
Analar başına saçar türâbı
Meğer ki erişe Kevser şerâbı
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Aman bir âteş-i dilsûzdur bu
O etfâl-i Huseyn feryâd eder su
Güler bunlara o kavm-i cefâ-cû
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Feleklerde melekler âh ederler
Gözünü nâzır-ı dergâh ederler
Bu derdi derd-i dil her gâh ederler
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Gül-endâm sîm-beden ebrû-kemânlar
Cemâl-i nûr üzre geysû saçanlar
Bakıp etrâfa isterler emânlar
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Nübüvvet bostânının berg ü bârı
Risâlet bağçesinin gül‘izârı
Melâhat mülkinin mihr-i nigârı
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Nigâristâne kudret güllerinden
Götürdü bû sabâ sünbüllerinden
Haber aldım bugün bülbüllerinden
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
Hudâ’dan iste LUTFÎ bu berâtı
Ne mümkin suya sürmek anda atı
Görür evlâd-ı peygamber Fırat’ı
Gül ağlar bülbül ağlar sünbül ağlar
EMR-İ ŞERÎAT TERK OLA
Emr-i şerîat terk ola binlerce bin ânlar gider
Kitâb-ı Hak metrûk ola seller gibi kanlar gider
Yerde kala emr-i Hudâ olmaya Kur’ân’la nidâ
Seddoluna bâb-ı hüdâ merhamet-i Rahmân gider
Secde-i Rahmân olmaya fetvâ yerini bulmaya
İslâm kitâba uymaya elde olan ihsân gider
Kesile ellerden kerem tahkîr oluna muhterem
Kesret bula derd-i verem derdimize dermân gider
Şems-i hüdâ ede gurûb kalbler ola bahr-i kürûb
Zâhir ola kahr-i guyûb afvimize fermân gider
Yüzden hayâ gitse eğer kalmaya îmândan eser
Dünyâ olursa mûteber rûz-i cezâ cinân gider
İslâm’a hurmet olmasa îmân kemâlin bulmasa
Kur’ân kalblerde kalmasa ind-i Hudâ bürhân gider
Emr-i Hudâ’ya ol fedâ LUTFÎ doğa nûr-i hüdâ
Cândan azîz emr-i Hudâ cinâne müslümân gider
DÎDÂR-I DİLBERE NAZAR-BÂZ OLMA
Dîdâr-ı dilbere nazar-bâz olma
Seni bir bakışla târ u mâr eyler
Cemâl-i cânâne dil-endâz olma
Seyf-i celâlini âşikâr eyler
Zülf-i zer-efşâne bâd-ı sabâdan
Dolaşsa telleri gelse hevâdan
Gönül zevk alınca o dilrubâdan
Âşıklar sadrını müşg-bâr eyler
Dilber-i tannâzın serv-i kāmetin
Kurb-i kıyâmetdir rûy-i âfetin
Cemâline bakma mihr-i kudretin
Derûnun derdini sad-hezâr eyler
Sahn-ı sînesinde hikmet gülleri
Ders-i aref okur cân bülbülleri
Dest-beste civânlar olmuş kulları
Mürg-i rûhu dutar yâr şikâr eyler
Kamer-veş ebrûler kemân kurulmuş
Şems ü kamer cemâline urulmuş
Güneş-veş bir güzel kande görülmüş
Felekde hurşîdi bî-karâr eyler
Çâker eyler İskender ü Dârâ’yı
Kim görse cân verir bu dilârâyı
LUTFÎ fark eylemiş ağ u karayı
Bedende cânları bî-karâr eyler
EY NÛR-İ BASAR NÛR-İ BASÎRET İLE
Ey nûr-i basar nûr-i basîret ile bir bak
Âlemde olan zillet-i husrân ne kadar var
Ebnâ-yı zemâna hele ibret ile bir bak
Şeytân yoluna cân ile kurbân ne kadar var
Hayrât ü hasenât ile meşgûl olanı gör
Mağlûb-i hevâ Allah’a ısyân ne kadar var
Fısk ile fesâd mevc-i bahir gibi ziyâde
Her vakt-i seher kārî-i Kur’ân ne kadar var
Hâmil-i hayâ kaldı mı nisvânda ricâlde
Yüzlerine bak tâlib-i Rahmân ne kadar var
LUTFÎ ne sorarsın ki bugün halk-ı cihânı
Ara ki bulasın özü insân ne kadar var
EY NÛR-İ BASAR
Ey nûr-i basar Hazret-i Allah sana nâsır
Teslîm-i umûr eyle Hudâ her şeye kādir
Allah’a dayan bul keremin her dü-cihânda
Nîmet-i îmâne ne kadar olmalı şâkir
Hikmet-i Hudâ nûr-i hüdâ dilde bulunsun
Birgün ola ki kalbine bâtın ola zâhir
Ol şân-ı kerem Zât-ı Kerîm abdini ister
Tâlib ola rızâsına kabûl ede nâzır
Dergâh-i Hudâ gözlemede ehl-i niyâzı
LUTFÎ niyâzın şartı budur kalb ola tâhir
ZÜVVÂR-I BEYT-İ MEVLÂ’YA
Züvvâr-ı beyt-i Mevlâ’ya Hudâ’dan merhabâlar var
Huccâca rîh-i Rahmân’ı veren bâd-ı sabâlar var
Der-i dergâh-ı Mevlâ’da niceler yüz yere koymuş
Dönüp Beytullah’a karşu nice yüz bin recâlar var
Nice bin âşık-ı sâdık dutup astâr-ı Kâbe’yi
Ciğerden arz-ı hâl eyler ne kadar istid‘âlar var
Eğer a‘lâ eğer ednâ nice bây u gedâlar var
Yapışıp dergeh-i Hakk’a aman Allah nidâlar var
Kerîm Hakk’ın kereminden Rahîm’in merhametinden
Umarlar olalar makbûl nice nazlı sadâlar var
Melekûtdan iner saf saf melekler bî-nihâyetdir
Bu ümmet-i Muhammed’de nice yüz bin duâlar var
Bu bir beyt-i İlâhî’dir metâf-ı enbiyâ olmuş
Çâr-etrâfında medfûn ne kadar enbiyâlar var
Melekler zümresine Cibrîl-i Emîn mutavvifdir
Bu ümmet-i Muhammed’den bu sırra âşinâlar var
Bulur devlet olan zâir metâf-ı kudsiyândır bu
Mukarrebler karargâhı nice bin evliyâlar var
Akar enhâr-ı rahmetler dökülür beyt-i Mevlâ’ya
Olur taksîm o dergâhdan bu ümmete nevâlar var
Tecellîgâh-ı Mevlâ’dır bu bir beyt-i muallâdır
Füyûzât-ı tecellâdır gerek zâhir hafâlar var
Bugün ezyâf-ı Mevlâ’yız muzîfimiz hemân Allah
Ümîdgâh rahmet-i Rahmân kıyâs dutmaz behâlar var
Dilerim Hazret-i Hak’dan bu ümmet-i Muhammed’e
Bu LUTFÎ kemteri kurbân ede Mevlâ atâlar var
MEVLÂ İLE EYLE BÂZÂR
Mevlâ ile eyle bâzâr
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Tevekkülün eyle hezâr
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Veren alan oldur hemân
Ne halk ederse her zemân
Rezzâk-ı merzûk bî-gümân
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Dalma derin deryâlara
Dahî tehî sevdâlara
Düşme ulu gavgālara
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Ekser-i a‘zam kanâat
Kanâatde bul berekât
Kanâatle et harekât
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Dünyâ içün etme cedel
Âhirete verme halel
Allah içün eyle amel
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Tevekkülünde niyeti
Mevlâ rızâsı himmeti
Allah içün kıl gayreti
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
İnsâf ile merhameti
Mahlûka eyle hurmeti
Haram helâle dikkati
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Tesbîh ile bâzâra var
Tevhîd ile eyle güzâr
Mevlâ ile ol yâr-i gār
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Allah içün ticâreti
Et bu güzel ibâdeti
Ver sadaka vü zekâtı
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Evlâd iyâlin şâd ola
Hak’dan sana imdâd ola
Nârdan tenin âzâd ola
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Kitâb ile eyle şitâb
Doğru söz ile kıl hitâb
Bahr-i Hudâ’da ol hubâb
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Alanda satanı gözet
Satanda alanı gözet
Kârinde kalanı gözet
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Kulluklarında dâim ol
Amellerinde kāim ol
Edeb ile bir hâdim ol
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Akrabâlaran hurmet et
Mü’minlere muhabbet et
İhtiyarlara hizmet et
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Atan anan ger var ise
Tâli‘in bahtiyâr ise
Devletin sana yâr ise
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
Fenâya kılma îtibâr
Bekāda yap âlî diyâr
Her dü-serâ ol bahtiyâr
Mevlâdan al Mevlâ’ya ver
LUTFÎ gibi olma alîl
Bu dünyâ zemânı kalîl
Gelen gider sana delîl
Mevlâ’dan al Mevlâ’ya ver
İBRET NAZARIYLE BİR NAZAR EYLE
İbret nazarıyle bir nazar eyle
Bu kâinât bir Mevlâ’yı gösterir
Hubb-i mâsivâdan sen hazer eyle
Bu nukûşât bir nakkāşı gösterir
Sûret-i eşyâda esrâr-ı tevhîd
Bu seyr ile olur kuvvet-i tasdîk
Gönülde irfânı edersen tecdîd
Dilde mihr-i muallâyı gösterir
Mutahher olunca sırr-ı süveydâ
Doğunca gönlüne hurşîd-i hüdâ
Görünür gözüne nûr-i tecellâ
Dilde mâh-ı muzayyâyı gösterir
Güzelim sabrile gözle dergâhı
Nâsır olur sana âlem-penâhı
Sâiller gözlerler Hakk’ın dergâhı
LUTFÎ merhamet-i Teâlâ’yı gösterir
SAHÎLER CÛD İLE MAKBÛL OLURLAR
Sahîler cûd ile makbûl olurlar
Bahîller buhl ile melûl olurlar
Sahîler cûd ile mahmûd olurlar
Bahîller buhl ile merdûd olurlar
Sahîler cûd ile âbâd olurlar
Bahîller buhl ile berbâd olurlar
Sahîler cûd ile sultân olurlar
Bahîller buhl ile husrân olurlar
Sahîleri sever Hazret-i Allah
Bahîllerde yoktur muhabbetullah
Sahîler açarlar bâb-ı cenneti
Bahîllerde yokdur Hakk’ın rahmeti
Sahîler kerem-i Hakk’a dayanmış
Bahîller buhlünün nârına yanmış
Sehâvetdir kula Hak’dan hidâyet
Bahîllerdir olan ehl-i şekāvet
Sahîlerdir habîbullah âlemde
Bahîllerdir adüvvullah âdemde
Sahîleri sever LUTFÎ bir Allah
Budur hukm-i Hudâ vallahi billâh
DİLÂ GÜLZÂR-I DÜNYAYA
Dilâ gülzâr-ı dünyâya gönül verdi nice cânlar
Göründü gözlere eşyâ güzelce dürr ü mercânlar
Nice efrâd-ı insânı esîr-i kayd-ı bend etdi
Nihâyet yerlere sürdü yüzün eyledi yeksânlar
Nice bir saltanat servetleri mahv eyledi yıkdı
Nice taht-ı Süleymân’ı vîrân görmüşdür insânlar
Nice İskender ü Cemşîd dahi Fir‘avn ü Nemrûd’lar
Yer altında durur mestûr kara yerlere mihmânlar
Bugün bu devr-i âleme güzelce çeşm-i ibretle
Bakanlar LUTFİYÂ bunda görürler mihr-i irfânlar
RIZÂ-YI BÂRÎ’DE
Rızâ-yı Bârî’de şer-‘i şerîfi cânda cân eyler
Kimin kim kalbini nûr-i muhabbet âlî-şân eyler
Teâlâllah zehî tûr-i muallâdır bu sırr-ı aşk
Nevâkısı eder ikmâl bütün varlığı fân eyler
Eğer sırr-ı süveydâyı sorarsan ehl-i dilden sor
Velî ketmetse bir yüzden diğer yüzden ayân eyler
Cenâb-ı Hazret-i Bârî yere göğe sığmaz iken
Derûn-i dil-i dindârda mekânsız bir mekân eyler
Gönül bezm-i elestden tahtgâh-ı hubb-i Mevlâ’dır
Tecellîhânesinde feyz-i Mevlâ’sın nihân eyler
Eğer nâm-ı Muhammed hassasından bir eser olsa
Kamu kâfir olur müslim cehennemi cinân eyler
Eğer şer-‘i şerîfe cân u dilden sa‘y eder LUTFÎ
Hakk’ın lutf-i İlâhî’si gönülde feyezân eyler
ULÛM-İ ZÂHİRİN İSM-İ
Ulûm-i zâhirin ism-i hüveydâsı şerîatdir
Bi-külli kâinâtın dâim ihyâsı şerîatdir
Şerîatdir iki âlemde sultân eyleyen abdi
Bu İslâm milletinin elde livâsı şerîatdir
Şerîat onsekiz bin âlemin cânında cândır
Bi-külli kâinâtın dürr-i yektâsı şerîatdir
Şerîat şerh eder aşk-ı dil-i uşşâkı âgâhe
Kulûb-i ehl-i zevkın nûr-i Mevlâ’sı şerîatdir
Şerîat nûrunun aksi ihâtâ eylemiş Arş’ı
Mükerrem kürsînin şem-‘i mücellâsı şerîatdir
Şerîat enbiyâya zâhir ü bâtında bürhândır
Gönüllerde velîlerin dilârâsı şerîatdir
Şerîatdir eden her dü-cihânda kâmil insânı
Belî ehl-i îmânın sadr-ı şifâsı şerîatdir
Şerîat tâc-dârânı cihânın tâc-dârıdır
Hilâfet burcunun mâh-ı muzayyâsı şerîatdir
Şerîatdir bu mülk-i milleti dâim kılan sâbit
Adâlet tahtının sultân-ı vâlâsı şerîatdir
Şerîatle olur mansûr bu İslâm ser-te-ser mâmûr
Tarîk-ı nusretin gâyetle kübrâsı şerîatdir
Şerîatdir penâh-i dîn zahîr-i millet-i İslâm
Bu keşf-i sırr-ı tevhîdin muammâsı şerîatdir
Emânetdir bu ümmet-i Muhammed emr eder Kur’ân
Hükümdâre Hudâ emrinin icrâsı şerîatdir
Şerîatdir Hakk’ın nûr-i İlâhî’si bu mahlûka
Husûsen ümmet-i Ahmed’in ihyâsı şerîatdir
Şerîatdir bu mihr ü mâh u eflâk devrine me’mûr
Bu İslâm hükmünün vallahi ibkāsı şerîatdir
Meğer LUTFÎ’ye bir Allah meded eyleye lutfundan
Tarîk-ı müstakîme Hakk’ın ihdâsı şerîatdir
NEDİR AŞKIN DEMİ EY DİL
Nedir aşkın demi ey dil gözü alkan olandan sor
Kebâbın zevkıni cânâ ciğer-büryân olandan sor
Nedir sevdâ-yı sır sâkî gönülde işti‘âl eyler
Mey-i vahdet içüp bezm-i elest reyyân olandan sor
Nedir erbâb-ı diller şehsüvârdır râh-i mânâda
Meyâdîn-i meârifde hüner-dârân olandan sor
Nedir meyhâne-i mânâ nedir yâ bâde-i sâkî
Girüp dilhâne küncinde görüp hayrân olandan sor
Nedir Leylâ’daki câzib eder âkılleri meczûb
Tecellî burcudur dilber görüp şâdân olandan sor
Bu eşyâ kim mezâhirdir nedir hikmeti zâhirdir
Vukûf-i ilm-i esmâ mânevî Lokmân olandan sor
Nedir ey LUTFÎ bu cûd-i vücûdunda olan hikmet
Aref dershânesinde nâşir-i irfân olandan sor
DERD EHLİNİN FERYÂDINI
Derd ehlinin feryâdını merhamet-i Rahmân sever
Üftâdeler imdâdını dergâh-ı Hak derbân sever
Derdiyle bulur dermânı afvine alur fermânı
Zevka getirir Lokmân’ı derdlileri Lokmân sever
Derdlilerin âh vâhını seyreyle gör dil-hâhını
Dutmuş recânın râhını ilticâyı Sübhân sever
Derdden büyük dermân mı var bir sebeb-i gufrân mı var
Derd gibi bir kıymet mi var marîzleri Mennân sever
Nâz u niyâz-ı ehl-i derd sebeb-i hikmet-i Ehad
Enîsini sever Samed sâbırları Hannân sever
Derd bahşeder zevk-ı derûn meserreti olur füzûn
Vermiş bu zevkı kâf u nûn Eyyûb gibi ihsân sever
Derdliler bir devlet bulur tecellî-yi Rahmân olur
LUTFÎ bu devleti bulur hâmidleri Kur’ân sever
MERHAMET-İ RAHMÂN
Merhamet-i Rahmân gufrân-ı Mennân
İhtiyârı elbet ihtiyâr eyler
Kerem-i Kerîm’i ararsan her an
İhtiyâre dâim îtibâr eyler
Mü’min ü muvahhid ihtiyâr âdem
Hâlikını zâkir olur dem-â-dem
Hak yolunda vârın eylemiş adem
Sahrâ-yı gönlünü gül‘ızâr eyler
Nehr-i muhabbetden alır nemâyı
Kāf-ı seâdetde görür hümâyı
N’eyler o dem câm-ı cihân-nümâyı
Gülşen-i vahdetde iftihâr eyler
Terk etmiş sivâyı Hakk’a dayanmış
Seher vaktinde ki kalbi uyanmış
Güneş gibi nûr-i aşka boyanmış
Esrâr-ı vahdeti âşikâr eyler
LUTFÎ-veş sâil-i dergâh-ı Mevlâ
Merhamet eyleye Zât-ı Teâlâ
Kabûl ede bizi dergâh-i vâlâ
Ol zemân devleti pây-dâr eyler
SU GİBİ A‘MÂR-I ÂDEM
Su gibi a‘mâr-ı âdem dem-be-dem çağlar gider
Kānûn-i kadîm budur ağlar gelir ağlar gider
Şerâb-ı gaflet ile tekebbürü sermest edüp
Perde-i şehvet acebdir gözlerin bağlar gider
Bu temâşâgâhde ârifler ilm-i hikmeti
Okuyup râh-i hüdâda gözlerin sağlar gider
Bahr-i zulmet gark edüp milyonlar ile âdemi
Bu felâket seylâbıdır nice bin dağlar gider
Var selâmet sefînesi râkib ol ey nûr-i dil
Kabdânı Nûh Necî’dir çarhını yağlar gider
Her zemân her dü-tarîk mesdûd değil zâhiblere
Her kāsıd maksûduna ciğerlerin dağlar gider
LUTFİYÂ rahmet-i Rahmân gün-be-gün gözler seni
Âşık olan mâşûkuna su gibi çağlar gider
DER-İ DERGÂH-I MEVLÂ’YA
Der-i dergâh-ı Mevlâ’ya olan sultân Muhammed’dir
Bu dergâh-ı İlâhî’de nûr-i Rahmân Muhammed’dir
Kamu âlemlere rahmet vücûd-i cûd-i Ahmed’dir
Kütüb-i münzelesinde olan ayân Muhammed’dir
Melekûttan inen her günde yetmiş bin melâikdir
Rîh-i Rahmân’ı bahşeyler gül ü reyhân Muhammed’dir
Eğer oldun ise zâir tecellîgâh-ı Mevlâ’yı
Huzûr-i kalbe mâlik ol âlî sultân Muhammed’dir
Huzûr-i Hazret-i Muhtâr-ı Mevlâ’da edebdâr ol
Gürûh-i enbiyâya bil mîr-i mîrân Muhammed’dir
Bırak mal ile evlâdın mâsivâdan olup târik
Ki evvel-i emirde bil nûr-i Mennân Muhammed’dir
İmâm-ı enbiyâ oldu o dem Leyle-i Esrâ’da
O mecmûa-i kübrâda alan meydân Muhammed’dir
Bu LUTFÎ kemterin yâ Rab bu bahr-i merhametinden
N’ola bir katre ihsânı azîm ummân Muhammed’dir
CÂN ZİNDE OLSA
Cân zinde olsa elbet cesedde devrân eyler
Dil zevkı bulsa elbet cemâli seyrân eyler
Muhabbet-i Hudâ yâr olursa dilde dildâr
Nûr-i hidâyeti var gözleri hayrân eyler
Cânânı cân ederse yâr yoluna giderse
Bu derd ile yederse cânını cânân eyler
Bu bâde-i hayâtı içen görmez memâtı
Afvolur seyyiâtı dâreyni cinân eyler
Bâde-i vahdet-i cân verirse sana cânân
Gönülde dürr ü mercân pîrleri civân eyler
Aşkın demi cinândır bir cennet-i cânândır
Seâdete şâyândır ikrâmı Rıdvân eyler
Serinde varsa sevdâ dilde olduysa peydâ
Bu LUTFÎ gibi şeydâ cânını kurbân eyler
DÂR-I FENÂDIR BU DÜNYÂ
Dâr-ı fenâdır bu dünyâ mülk-i bâkî bundadır
Cennet-i âcil gönül uşşâka sâkî bundadır
Öyle bir meyhânedir ki zevk-ı tevhîd bahş eder
Zehr-i dillere dâim tiryâk-ı bâkî bundadır
Devreder elden ele câm-ı mey-i esrâr-ı Hak
Ol şerâb-ı eynemânın hoş mezâkı bundadır
Nice şâhlar tâc ü tahtından geçüp Mecnûn-veş
Oldular sahrâ-nişîn Leylâ nitâkı bundadır
Defter-i ilm-i ledünnî sadrının baş kâtibi
LUTFİYÂ cân gözleriyle bak revâkı bundadır
ŞÛH U ŞENGİM TÎR-İ MÜJGÂN
Şûh u şengim tîr-i müjgân bir urur bin pâreler
Yâr gülende gönlüme güller açar gülpâreler
Şöyle bir ebrû-kemân mihr-i zemân meftûniyem
Terk-i cân eyler görende âşık-ı âvâreler
Bezm-i meyde sâkî-i devrâne hikmet bahşeder
Âşık-ı cânânım olmuş şîşede sad pâreler
Gözlerin âfet-i devrân kaşların tîğ-ı kazâ
İhtiyârsız âşıkın bin câme-i cân pâreler
Zevk-ı cennetden değerli dilberin gülberleri
Katl eder LUTFÎ’yi elbet bu kılınc-ı hâreler
BİR GÜN OLUR PERDEYİ YÂR KALDIRIR
Bir gün olur perdeyi yâr kaldırır
Seyr-i cemâl ile seni güldürür
Bir gün olur nazlı nezâket yapar
Bir gün olur câmını mey doldurur
Bir gün olur kahr u sitem cevr eder
Bir gün olur yâr hareme aldırır
Bir gün olur katline fermân eder
Bir gün olur la‘li ile kandırır
Bir gün olur darb ile uryân eder
Bir gün olur bûseden usandırır
Bir gün olur kûyine koymaz seni
Bir gün olur nâz ile uyandırır
Bir gün olur dâre çeker bend eder
Bir gün olur lutfuna dayandırır
Bir gün olur serzenîş eyler sana
Bir gün olur bûyine boyandırır
Bir gün olur çâhe atar LUTFÎ’yi
Sonra Mısır şahlığına aldırır
TEVHÎDE BUYURUN BUGÜN
Tevhîde buyurun bugün
Yarın kopar kıyâmetler
Zikredin Hakk’ı gün-be-gün
Kesbeyleyin seâdetler
Allah Allah dâim deyin
Derûnu zikr ile yuyun
Allah yoluna baş koyun
Olsun Hak’dan inâyetler
Derûn-i dilde bir huzûr
Muhlisâne etsün zuhûr
Kalmasun bedende fütûr
Makbûl ola ibâdetler
Halka-i tevhîde gelin
Lezzet-i tevhîdi bulun
Cân u dilden zâkir olun
Hakk’a edüp inâbetler
Hakk’ı seven zâkir olur
Râh-i hidâyeti bulur
Feyz-i Muhammed’i alur
Eder elbet şefâ‘atler
Halka-i pîrâne el at
Nûr-i bahr-i tevhîde bat
Ehl-i tarîka kendin kat
Tevhîddedir kerâmetler
Halkadadır ders-i aref
Bu dersdedir her bir şeref
Esrâr-ı tevhîd her taref
Zâkirlere beşâretler
Zâkirler kenz-i irfândır
Merkez-i nûr-i îmândır
Kābil-i feyz-i Rahmân’dır
Olur Hak’dan sıyânetler
Zâkirler zarf-ı nûr olur
Makāmât-ı âlî bulur
Tevhîd meydânına gelür
Bulur zâkir şerâfetler
Günâhları mağfûr olur
Gönülleri mesrûr olur
Her dü-âlem mansûr olur
Olur ma‘dûm kabâhatler
Zâkirleri enbiyâlar
Severler hem evliyâlar
Islâh olur eşkıyâlar
LUTFÎ bulur reşâdetler
TARÎK-I MÜSTAKİMİ
Tarîk-ı müstakîmi tâbi-‘i Kur’ân olandan sor
Gönülde intizâmı câmi-‘i irfân olandan sor
Nedir bu seyr-i envâ-ı nevâkış rûy-i eşyâda
Mezâhir sırrına âgâh gözü insân olandan sor
Münekkirâne câsûsu’l-kulûblar seyreder nâsı
Nazardan sûreti dûn sîreti insân olandan sor
Bu dil mihr-i meârif cennet-i âcildir ey zâhid
Adem âlemine şâyân kamer-tâbân olandan sor
Derûnun derdine cânâ şifâ-yâb olmak istersen
Aref tıbhânesinde LUTFİYÂ Lokmân olandan sor
GÖNÜL BÂĞÇESİNİN BÂRI
Gönül bâğçesinin bârı muhabbet-i İlâhî’dir
Muhabbet-i İlâhî’se kulun püşt ü penâhıdir
Dil-i dildâre merbût ol sana akseyleye hâli
Gönül firdevs-i â‘lâ’dır güzeller hâbgâhıdır
Gönül tûr-i tecellîdir füyûzâtın mahallidir
Sana sırr-ı aref söyler bu esrârın âgâhıdır
Gönül dîvân-ı Mevlâ’da nedîm-i câvidân olmuş
Husûl-i vuslat-ı yâre mücerreb şâh-râhıdır
Gönül bir neyyir-i a‘zam güneşler iktibâs eyler
Kamer-veş pertevin nûru bu LUTFÎ’nin külâhıdır
GÜL-GÜLİSTÂN-I GÖNÜLDE
Gül-gülistân-ı gönülde bülbül-i handân mı var
Sünbülistân-ı sühande dür döken dendân mı var
Bezm-i meyde nây-ı dil ursa makām-ı işreti
Şerheder her nefhasın bir ilm-i ledün-dân mı var
Kişver-i mülk-i adem seyyâhına sor söylesin
Sahn-ı meydân-ı zemâne bir şeh-i merdân mı var
Arz-ı hâli Hazret-i Allah’a vermek farz bugün
Başka bir yoldan ulaşır nusrete meydân mı var
Matla-‘i mihr-i vefâ olan ricâl ankā olur
Hasb-i hâl eyleyecek bir kadr ü kıymetdân mı var
LUTFİYÂ kahr-i kader adl-i Hudâ’dır Hakk’a dön
Şiddet-i darb-ı Hudâ’ya karşu bir sindân mı var
EY ŞÂN-I KEREM PÂDİŞEHİM
Ey şân-ı kerem pâdişehim va‘de vefâlar
Elbette eder ehl-i kerem derde devâlar
Eşref olanın şân u şerâfâtı kadîmdir
Sızlar der-i dergâhına karşu zuafâlar
Ey nûr-i basar mîr-i zemân şöhret ü şânın
Muhtâc zelîl rûy-i gubâr kaldı gedâlar
Mazlûm olanın tîr-i âhına siper olmaz
Elbet yürüdür arzasını nazlı sadâlar
LUTFÎ’yi hele zîr-i zemînlikde bırakdın
Kande kala bu yangına ağlar büdelâlar
EZEL BÂĞ-I RİSÂLETDE
Ezel bâğ-ı risâletde gül-i handân olan dilber
O meydân-ı hidâyetde nûr-i Yezdân olan dilber
Muallâ arş-ı irşâd kubbesinde hurşîd-i mânâ
Bu eflâk-i nübüvvetde meh-i tâbân olan dilber
Gürûh-i enbiyâ senden alurlar men aref dersin
Kamu ervâh-ı zî-şân cânına cânân olan dilber
Habîb-i Kibriyâ muhtâr-ı Mevlâ Ahmed ü Mahmûd
Şeb-i Esrâ’da bezm-i vahdete şâyân olan dilber
Senin memdûh-i Mevlâ vâsıfın Perverdigâr olmuş
Sana vassâf olup Allah rîh-i Rahmân olan dilber
Seni âlemlere rahmet hemân gönderdi va‘d etdi
Seni râzî ede rûz-i cezâ zî-şân olan dilber
MUHAMMED LUTFÎ’ye lutfet aman ey rahmet-i Rahmân
O şevket-i şefâ‘at tahtına sultân olan dilber
YÂ RAB KEREM ET
Yâ Rab kerem et derdimi dermâna yetişdir
Bu yolda benim ‘ıtkımı fermâna yetişdir
Yâ Rab derûnum derdini bin dürlü füzûn et
Ey şân-ı kerem katremi ummâna yetişdir
Yâ Rab dil-i vîrânemi kıl âh u enîngâh
Lutfunla gözüm sûret-i Rahmân’a yetişdir
Yâ Rab bu kadar Zât-ı Kerîm’in kereminden
Ver nûr-i aref dîdemi seyrâna yetişdir
Yâ Rab ne diyem ben sana ey âlim ü dânâ
Bu LUTFÎ kulun lutf ile ihsâna yetişdir
EBÛ BEKR’İ SORARSIN BENDEN EY CÂN
Ebû Bekr’i sorarsın benden ey cân
Sadâkat kişverinde şâh-ı devrân
Velâyet rutbesinde kâmil insân
Muhammed ümmetinde bâb-ı îmân
Ne devletdir kulu medhede Kur’ân
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
Ömer dînin meh-i nûrânesidir
Adâlet bahrinin dürdânesidir
Hidâyet şem‘inin pervânesidir
Şerîat şehrinin merdânesidir
Şecâat dehrinin yekdânesidir
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
Nedir Osman derûn-i evliyâda
Yüzünde nûr-i Mevlâ’sı ziyâde
Anın medhi Habîb-i Kibriyâ’da
Güneş gibi gürûh-i etkıyâda
Yed-i tûlâsı var hilm ü hayâda
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
Alî zâtında bir nûr-i mücessem
İlim bahrinde bir hût-i muazzam
Şecâatde şerîki yok müsellem
Âl-i abâ gürûhunda mukaddem
Kerem nehrinde bir zât-ı mükerrem
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
Hasen nûr-i nübüvvetdir münevver
Huseyn feyz-i risâletden mutahher
Hasen taht-ı seâdetde mukarrer
Huseyn şân-ı şehâdetle muzaffer
Gülistân-ı risâletde muattar
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
Seg-i dergâhı LUTFÎ Çâr-yâr’dır
Seâdet-i ezelî Yâr-i gār’dır
Hidâyetden eser kimde ki var dır
Velîlerin kademine gubârdır
Muhibb-i sâdıkdır Hakk’a yârdır
Cihânda dört velî hakkā velîdir
Ebû Bekir Ömer Osman Alî’dir
ESB-İ MAHVİYYETE RÂKİB OL
Esb-i mahviyyete râkib ol ki insânlık budur
Habl-i vâriyyeti kat‘ et şâh-ı merdânlık budur
Su gibi alçaklara eyle tenezzül ver hayât
Yüz yere koy Hakk’a karşu abd-i Rahmân’lık budur
Gün gibi güldür fakîrler yüzünü ihsân ile
Dut sehâvet sancağın sen halka hâkānlık budur
Gir derûn-i kalb-i kâmilde bulun şebnem gibi
Bî-taraf ol mâsivâdan şâh-ı devrânlık budur
Sendedir dürr-i hidâyet kenz-i kalbde bul anı
Hayderâne nefsi katlet mîr-i merdânlık budur
Men aref meyhânesinde mey-i mânâ doludur
Bir şerâb-ı eynemâdan iç ki sultânlık budur
Ârif-i nefs olmak ister Hakk’ı bilmek isteyen
Taht-ı dilde LUTFÎ sultân ol Süleymân’lık budur
HAKK’A GEL YÂR OL
Hakk’a gel yâr ol
Zâkir ol zâkir
Hak ile vâr ol
Zâkir ol zâkir
Feyz-i Hudâ’dır
Hâdî nidâdır
Nûr-i hüdâdır
Zâkir ol zâkir
Çal nây-ı aşkı
Öğren bu meşkı
Hak sever aşkı
Zâkir ol zâkir
Ders-i arefden
Bul bu şerefden
Al her tarefden
Zâkir ol zâkir
Dergâha yüz dut
Sivâdan göz dut
Hak sözü gel dut
Zâkir ol zâkir
Gül-gülistândır
Bâğ u bostândır
Bir nûristândır
Zâkir ol zâkir
Mürşid-i cândır
Zevk-ı cinândır
Bezm-i cânândır
Zâkir ol zâkir
Geç hevâlardan
Mâsivâlardan
Al nevâlardan
Zâkir ol zâkir
Rîh-i Rahmân’dır
Dârü’l-emândır
Kâmil îmândır
Zâkir ol zâkir
Derde dermândır
Âlî fermândır
Emr-i Kur’ân’dır
Zâkir ol zâkir
Nûr-i hidâyet
Mihr-i seâdet
Bâb-ı reşâdet
Zâkir ol zâkir
Kân-ı kerâmet
Şân u şerâfet
Bâb-ı şefâ‘at
Zâkir ol zâkir
LUTFÎ’yi Allah
Eyleye lillâh
Tûbû ilallah
Zâkir ol zâkir
MÂH-I NEV EBRÛLERE BAKMA
Mâh-ı nev ebrûlere bakma gönül elden gider
Halları hindûlere bakma gönül elden gider
Gerden-i sîmîn-bere karşu görünmez âfitâb
Berkıyâ meh-rûlere bakma gönül elden gider
Serv-i kad hûrî kıyâfet âfet-i devrân güzel
Bakışı cân-cûlere bakma gönül elden gider
Âhû-yi Çîn bedeli kara gözün sürmelisi
Kâkül-i gül-bûlere bakma gönül elden gider
Sadr-ı cennet değeri kevser-i cândır güzelim
Sarkılan geysûlere bakma gönül elden gider
LUTFİYÂ necm-i seher mülk-i melâhatde vahîd
Yüzü kevser sulara bakma gönül elden gider
EY NÛR-İ BASAR
Ey nûr-i basar dildeki dildârımı bir gör
Ol kâni-kerem yâr-ı vefâdârımı bir gör
Ol ruhleri al hâsılı cennetde bulunmaz
Ol hâl-i hayâl kâkül-i gülbârımı bir gör
Ol çeşm-i siyeh âhû-yi Çîn’den de güzeldir
Ol müşg-i Tâtâr la‘l-i güher-bârımı bir gör
Gerdende dökülmüş sanasın encüm-i kudret
Bengler mey-i câm gülbün-i gülzârımı bir gör
Kāmet-i kıyâmet ne şerâfet ne melâhat
Müjgânları tîr dîde-i hunhârımı bir gör
LUTFÎ o sanem necm-i seher âfet-i devrân
Cân gözler ile âleme hünkârımı bir gör
GÜNDEN GÜZEL GÜL YÜZLERE
Günden güzel gül yüzlere şems ü kamer hayrân olur
Nergîs bakışlı gözlere âhû-yi Çîn kurbân olur
Geysûlerine dilberin bâd-ı sabâ vakt-i seher
Değse eğer kişver-i dil müşg-i Tâtâr reyhân olur
Mir’ât-ı vahdet-veş çalar envârını dilden dile
Cânân cemâlin gösterir görülmemiş devrân olur
Aşkın güneşini gönül gördü ise rûz-i elest
Elbet o nûr-i vahdetin kurbiyyeti Rahmân olur
Bir şâhid-i kudsî ki var pîr-i mugāndan sor anı
Görse eğer cân gözleri mülk-i dile sultân olur
LUTFÎ der-i dergâh-ı yâr çâr-çeşmile âşıkların
Vuslatını gözler güzel kendi yine derbân olur
EZ-EZEL SERMEST OLAN
Ez-ezel sermest olan bâdesini ballandırır
Mey kızıl sâkî güzel meyhâneyi allandırır
Dilberi dilhânesinde seyreden müştâk olur
Tâze mey sâkî civân mestâneyi güllendirir
Mürde dillere dilâ meyhâneler verir hayât
Gülbün-i dil nem alur muhabbeti dallandırır
Sâkıyâ rahm et bu dem ver bir şerâb-ı eynemâ
Mey-keşân sermest olur meyhâneyi sallandırır
Men a ref câmı ile humhânede bir bâde var
Lâle-renk eyler yüzü gerdenleri hallandırır
Mâsivâ bilmez nedir bezm-i elest mestânesi
Öyle hayret bahşeder nâtıkları lallandırır
LUTFİYÂ bu bâdedir mesteyleyen Mûsâ’ları
Zevk-ı rûhânî verir kāl ehlini hallandırır
BİR RÂHA KUDÛM ET Kİ
Bir râha kudûm et ki hüdâsız demesünler
Bir gāra dühûl et ki sadâsız demesünler
Cân bahş ile cânâne fedâsız demesünler
Şâhâne revîş ol ki edâsız demesünler
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Gülzâr-ı cemâl-i cihânı eyle temâşâ
Bir güle meyil ver ki o gül solmaya hâşâ
Bir devlete yetiş güzelim başa ulaşa
Sevdâ-yı sivâdan fâriğ ol düşme telâşa
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Bel bağlama cânâ bugün ebnâ-yı zemâne
Her gördüğünü sanma mâlik kâmil îmâne
Uzlet tarîkın dut varagör dârü’l-emâne
Hâtif-i gayb böyle dedi düşme gümâne
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Ankā gibi ender bulunur yâr-i vefâdâr
Çâr-kûşe-i âlem doludur cevr-i cefâkâr
Göster güzelim bir bana kim nerde safâ var
Bu câm-ı fenâ içre ne zevk u ne şifâ var
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
LUTFÎ ne revâdır bu kadar devr-i zemânın
Cevrine tehammül edesin ol bî-emânın
Lutfuna keremine yine var mı gümânın
Aldanma âlına yeter ol kahr-i yamânın
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Gülzâr-ı cemâl-i cihânı eyle temâşâ
Bir güle gönül ver ki o gül solmaya hâşâ
Bir devlete yetiş güzelim başa ulaşa
Sevdâ-yı sivâdan fâriğ ol düşme telâşa
Bir bezme devâm et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Bel bağlama cânâ bugün ebnâ-yı zemâne
Her gördüğünü sanma mâlik kâmil îmâne
Uzlet tarîkın dut varagör dârü’l-emâne
Hâtif-i gayb böyle dedi düşme gümâne
Bir dâmene yapış ki vefâsız demesünler
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Ankā gibi ender bulunur yâr-i vefâdâr
Çâr-kûşe-i âlem doludur cevr-i cefâkâr
Bin derd ile gitdi nebîler nerde safâ var
Böyle bu cihân içre ne zevk u ne şifâ var
Bir bezme devâm et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
Erbâb-ı hüner zîr ü zeber ya bir hısanda
Kalmadı hüner-mendi sorar devr-i âsânda
Buhl ise kemâl buldu bugün tab-‘ı kesânda
Hâlik’a teveccüh edegör halkdan usan da
Câme-i edeb giy ki hayâsız demesünler
Şem‘a-i hüdâ ol ki ziyâsız demesünler
Gönlünde eğer var ise bak zevk-ı îmânın
Cünbüşüne bak ibret ile devr-i zemânın
Uzlet evidir şimdi senin dârü’l-emânın
Allah’a sığın hâfız O’dur kesme gümânın
Bir bâdeyi nûş et ki fenâdır demesünler
Bir hizmete dûş ver ki ‘anâdır demesünler
Ten-perver olup başını taştan taşa çalma
Miskîn ü denî muhtâc olup köşede kalma
Hurmet ile oturup dünyâya dalma
Bu nefs ü hevâ bahrine sen keştini salma
Bir dâmene yapış ki vefâsız demesünler
Bir sohbeti gûş et ki safâsız demesünler
Var hırkanı başına çek uzlet tarîkın dut
Bu dîni tâc et re’sine hurmet tarîkın dut
Kur’ân’a itâatdeki gayret tarîkın dut
LUTFÎ hidâyet almağa himmet tarîkın dut
Bir bezme devâm et ki safâsız demesünler
Bir şerbeti nûş et ki şifâsız demesünler
OL GÖRÜR Kİ MÂVERÂYI
Ol görür ki mâverâyı çeşm-i irfân andadır
Ol bilür ki mâcerâyı sırr-ı Sübhân andadır
Mir’ât-ı Kur’ân ile görür gören hikmet nedir
İlm-i hikmet mektebidir nûr-i îmân andadır
Ayn-i ummân-ı hidâyet ehl-i îmân kalbidir
Ârif-i billâh odur ki ilm-i Kur’ân andadır
Men aref bâdesini neşreyleyen dilden dile
Sâkî-i kevser-i mânâ hubb-i Rahmân andadır
Bir emangâh yok cihânda illâ Muhtâr-i Hudâ
LUTFİYÂ dâru’l-emândır derde dermân an da dır
GÖNÜL-TEK DİLBERÂ
(Şeyh Abdülbâki Efendi’ye ithâf)
Gönül-tek dilberâ çengâl-i zülfünde şikârın var
Muallak bu tel-i dâre benim de bahtiyârım var
Gülistân-ı güzellikde güneş-veş iştihârın var
O mihrin zerresine terk-i câne intizârım var
Sana hayrân olur şems ü kamer bir gül‘izârın var
Benim de hâk-i pâyinden sînemde müşg-bârım var
Senin iklîm-i Çîn’de müşg-feşân âhûların var
Benim de reh-güzârında fedâ bir cân-nisârım var
Yolunda şâhid-i kudsî veren cân şâh-vârın var
Benim de dest-i dilberden atılmış tîr-i bârım var
Nice uşşâkı cem ü celb edesin îtibârın var
Benim de gülbe-i hasretde başımda gubârım var
Senin âlem-i mânâda nice yüzbin diyârın var
Sana LUTFÎ ola kurbân muhabbet gibi vârım var
BİR HASTE Kİ ZÂR U ZEBUN
Bir haste ki zâr u zebûn elbet olur bî-ihtiyâr
Cândan bî-zâr olan merîz kavline olmaz îtibâr
Arar tarar derd ehlini sorar süâl eder o cân
Görmez yolu erkânını gözlerine dolmuş gubâr
Her pîre-zeni görse ol sanır şifâ zarfı budur
Her çend bilse çâre yok derdini eyler âşikâr
Bahre düşen hayret-fezâ köpüğe eyler ilticâ
Zübâbı görse ber-hevâ nusreti eyler intizâr
Bulmaz ise bir âşinâ kûh-sâre söyler derdini
Bî-ihtiyâr dermân arar cânı teninde bî-karar
Dermande vü derd-mend olan hekîm sanar her gördüğün
Sorar tarîk-ı sıhhati ister ede terk-i diyâr
LUTFÎ yanıklardan süâl eyle harâretli dili
Ten-perverân gûş-i dirâz elbet olur şikem-şikâr
NE DEVLETDİR BÂZÂR-I AŞK KURULMUŞ
Ne devletdir bâzâr-ı aşk kurulmuş
Bu bâzârda yine merdâneler var
Gönüller feyz-i Hak ile nûr olmuş
Gönüldür bahr-i nûr dürdâneler var
Severler Hazret-i Hakk’ı gönülden
Bu gülzârda güzel güldâneler var
Tecellîhâne-i Mevlâ gönüldür
Nazargâh-ı Hudâ dilhâneler var
Hidâyet şem‘ası yanmış gönülde
O şem‘a nice bin pervâneler var
Gönüldür merkez-i feyz-i İlâhî
Şerâb-ı aşk ile mestâneler var
Gönül şahbâzıdır bâzâr-ı aşkın
O mürg-i aşka âteş-lâneler var
Gönül mekteb-i irfânda okur ders
Bu şehr-i aşkda çok dershâneler var
Cihân şîr-i Hudâ’dan hâlî olmaz
Bu dîvânda yine dîvâneler var
Şükür LUTFÎ kerem-kâni Kerîm’e
Mey-i vahdet verir meyhâneler var
PEK GÜVENME DÂR-I DÜNYAYA
Pek güvenme dâr-ı dünyâya seni kabre güder
Cân gider cesed düşer yerlerde olur derbeder
Gāfil olma âkıbet nevbet gelir birgün sana
Yapdığın yapdırdığın vîrân eder dâr-ı keder
Çul çuval estâr-ı Kâbe-veş metâf olmuş sana
Al yeşil elden gider pâ-mâl olurlar serbeser
Nice bin eyvân u köşk elvân nakışlı hân-kāh
Devletin bulur zevâl harmân eder emr-i kader
Rişte-i cândır sana bugün süpürge telleri
Sîm ü zerden sevgili evlâdların elden gider
Gün olur oğlun kızın hep hâdim-i ağyâr olur
Eller elinde olurlar hâk-sâr zîr ü zeber
Bir fakîri görse gözlerin kara su indirir
Gûya ejderhâyı gördün âleme verir zeher
Teneşir tahtasına korlar ki solmuş gözlerin
Seyreder kande varacak der bugün râh-ı sefer
Mâlikü’l-mülk Hazret-i Allah’a etmez inkıyâd
Nûr-i tevhîd yok mudur kalbde aceb zerre kadar
Hac zekât sohbeti gāyet pek sakîl olmuş bugün
Putları tenzîl edübdür elde olan sîm ü zer
LUTFİYÂ dârü’l-emân dergâh-ı Mevlâ’dır yine
Ehl-i îmâna şerîat her dü-âlem reh-güzer
CÂNÂNI İNCİTME CÂNÂ
Cânânı incitme cânâ tendeki cânın incinir
Kimseye renc etme cânâ dürr ü mercânın incinir
Hâtır-şikest olma amân söyleme bir ferde yamân
İncidirsen halkı hemân femde zebânın incinir
Zulmeyleme bir ferde sen gelmeyesin bin derde sen
Olur isen zulme resen rûh-i revânın incinir
Eğri yola gider isen lehv ü la‘ib eder isen
Kebâiri yeder isen senden cinânın incinir
Edeb hayâ gider elden nûr-i îmân çıkar dilden
Mahvolur irfân gönülden rahm-i Rahmân’ın incinir
Râh-i Hak’dan dûr olma sen gözlü iken kör olma sen
Merkeb gibi hor olma sen pîr ü civânın incinir
Terk edersen şerîatı reddedersen tarîkati
Bulamazsın hakîkati LUTFî îmânın incinir
BİR GÜN OLUR YÂR CEMÂLİN GÖSTERİR
Bir gün olur yâr cemâlin gösterir
Şefkat eder ayn-i kemâl gösterir
Şân u şerâfâtı kadîm bir güzel
Sohbetiyle âb-ı zülâl gösterir
Bir gün olur âşıka nzlar satar
Sahn-ı sînesin gözedir ok atar
Derdlilerin derdine bin derd katar
Resm-i savâbları vebâl gösterir
Bir gün olur elden alur ezberin
Bir gün olur kara eder defterin
Bir gün olur pür-nûr eder gülberin
Mihr-i sivâ dâre zevâl gösterir
Bir gün olur deftere ismin yazar
Bir gün olur sûretâ bozar yazar
Çünkü olur dildeki derdin hezâr
Cân gözüne ayn-i cemâl gösterir
Bir gün olur hem-dem olur yâr ile
Bahri gezer zevrak-ı cânân ile
Tezyîn eder dür ile mercân ile
Hurşîd-i cân ruhlerin al gösterir
Birgün olur LUTFÎ’ye eyler kerem
Kal‘ olunur dildeki derd-i verem
Elde olur ise o bâb-ı harem
Pîşegâhın Arş’a misâl gösterir
ŞEVK U TARÂB EDER EFLÂK
Şevk u tarâb eder eflâk
Şerâb-ı eynemâdandır
Zevk-ı kalbi bulmuş emlâk
Şerâb-ı eynemâdandır
Hurşîd-i meârif doğar
Feyz-i Feyyâz kalbe sığar
Emtâr-ı muhabbet yağar
Şerâb-ı eynemâdandır
Men arefden dersin alan
Mârifete tâlib olan
Esrâr-ı tevhîdi bulan
Şerâb-ı eynemâdandır
Dürr-i derûnuna ârif
Olanlar ehl-i meârif
Hakîkat nefsini kâşif
Şerâb-ı eynemâdandır
Nedir eşyâyı seyreden
Sivânın gayrine giden
Kimde ki var dürr-i Aden
Şerâb-ı eynemâdandır
Zehirde balı zevk eden
Zulmetde nûru fark eden
Mağribi dilde şark eden
Şerâb-ı eynemâdandır
Cânândan ki hitâb olur
Derûn-i dil kitâb olur
Reh-i aşka şitâb olur
Şerâb-ı eynemâdandır
Arş-ı kalbin melekleri
Gösterirler felekleri
Kabûl olur dilekleri
Şerâb-ı eynemâdandır
Olursun nâzıra mir’ât
Eşyadan görürsün âyât
Verirler destine berât
Şerâb-ı eynemâdandır
Şerîat tâcın olursa
Tarîkat pâcın olursa
Gönül mîrâcın olursa
Şerâb-ı eynemâdandır
LUTFÎ’ye lutfede Bârî
Rızâullah ola yâri
Terk ede kamu ağyâri
Şerâb-ı eynemâdandır
ÂKİFÂN-I BEZM-İ MEY
Âkifân-ı bezm-i mey âyîn-perest mestânedir
Mestlerin meskenleri devr-i kadîm meyhânedir
Mey-fürûş sermest olunca mey-keşân bî-hûş olur
Kâbe-i ulyâsı mestin dildeki demhânedir
Gülbün-i dil nem alur feyz-i şerâb-ı aşkdan
Cân verir gonce-i câne devreden peymânedir
Kim dutar cânan yediyle câm-ı mey-i vahdeti
Mîr-i meydân-ı dirâyet âşık-ı ferzânedir
Arş-ı dilde neyyir-i a‘zam muhabbet şem‘idir
Kandîl-i nûr-i hüdâ gönlündeki dürdânedir
Zevk-ı hubb-i hazret-i cânâneden kim bî-haber
Oldu ise münkir-i râh-i hüdâ bî-gânedir
LUTFİYÂ dâru’l-emân dershâne-i irfânı bul
Perde-keş dîdâr-ı yârdan bâde-i rûhânedir
SÂKIYÂN-I BEZM-İ MEY
Sâkıyân-ı bezm-i mey sermestleri şâdân eder
Servi-veş sallandırır mestâneyi merdân eder
Rakseder kâkülleri gerdende şehperler gibi
Seyf-i ebrûler kamer-veş Rüstem’e meydân eder
Mey-keşân neyzenleriyle dest-zen demhânede
Nev-civân sermestler ise zevk ile devrân eder
Dilber-i hurşîd-nümâyiş nâz-perdâz cilve-ger
Gül-ruhi peymâneyi güneş gibi elvân eder
Zülf-i zer ebrû-kemân şimşâd-kāmet nev-resîd
Seyr-i dîdârına müştâk âsumân seyrân eder
Çarh-ı gerdûn bu kadar nazlı nezâketler ile
Perveriş-dil goncesine cânını kurbân eder
LUTFİYÂ meh-veşlerin hayrânıdır seyyâreler
Nazar-endâz âşıkānı dillere destân eder
DÎDE-İ DİLDÂRE DÎDE-İ HAYRÂN
Dîde-i dildâre dîde-i hayrân
Bir nazar-endâzı cennet-i cândır
Bezm-i dilberlere olursa şâyân
Cânân merhabâsı zevk-ı cinândır
Kâküller dağılmış gülistân yüzü
Halları gerdende mihr-i zemândır
Güneş-veş yüzüne kamer bakamaz
Arz-ı cemâl etse âfet-i cândır
Zümre-i hûbânın serdârıdır bu
Mâh-ı nev çâr-ebrû nazlı civândır
Dîdeler görmemiş âfet-i devrân
Söyletmez öldürür cevri yamândır
LUTFÎ nerde buldun mîr-i kallâşı
Müjgânlar tîr ebrûleri kemândır
ŞEM-‘İ RUH-İ CÂNÂNEYE
Şem-‘i ruh-i cânâneye pervâneler pervâz eder
Dârü’l-emân meyhâneye mestâneler âvâz eder
Demhânede sâzendeler humhânede eyler niyâz
Mey-kedede sâkîlere sermest olanlar nâz eder
Bir şûh meşreb muğbeçe allar giyüb meyhânede
Zülf-i siyeh sîm-gerdene tellerini yelpâz eder
İklîm-i Çîn’de âhûlar müştâk olur vakt-i seher
Sabâ sanem-rû dilbere perlerini endâz eder
LUTFÎ şeref şânlı güzel âşıkların kanın döker
Katline vuslat-cûlerin fermânını ibrâz eder
EY BÂD-I SABÂ
Ey bâd-ı sabâ al selâmım yâre yetişdir
Envâ-ı nezâket ile dildâre yetişdir
Şebnem gibidir berg-i gül-i gülbüni yârin
Rahm eyle sabâ bülbülü gülzâra yetişdir
Cemâline cân-dâde olup ihtirâm ile
Arz-ı hâlimi dîde-i bîdâre yetişdir
Derdlere devâ derdi yine eylemiş Allah
Derd ehlini derdi ile dîdâre yetişdir
LUTFÎ gibi dil-hastelere rahm ede Mevlâ
Derdimi n’ola nazlı niyâz-dâre yetiştir
YÂ RAB KEREM ET
Yâ Rab kerem et derdimi dermâna yetişdir
Ey şân-ı kerem hastemi Lokmân’a yetişdir
Derd-i dilime nûr-i hidâyet ola dermân
Gönlüm gözünü hurşîd-i irfâna yetişdir
Garkeyle bizi bahr-i mey-i vahdete her dem
Meyhâne-i mânâdaki mestâne yetişdir
Hem teşne-i mey te’sîr ede rişte-i câne
Mahmûr-i ezel dîde-i hayrâne yetişdir
LUTFÎ ola kurban n’ola ol dergeh-i yâre
Hâk-i pây-i dildârına şâdâne yetiştir
DERYÂ-YI KEREMDEN BİR KATRE YÂ RAB
Deryâ-yı keremden bir katre yâ Rab
İhsân buyur derdimize dermândır
Mihr-i merhametten bir zerre yâ Rab
Kerem buyur afvimize fermândır
Mihr-i kereminde güneş bir zerre
Bu kâinât olsa nice bin kerre
Kudretin bahrinde olmaz bir katre
Nukûşât-ı eşyâ zarf-ı irfândır
Ârifâne nazar etse bir insân
Bu mahlûk mir’ât-ı kudret-i Rahmân
Gözünde var ise envâr-ı irfân
Mûcid-i mevcûda ayn-i bürhândır
Âlemi halkeden Hallâk-ı âlem
Mükerrem halk olmuş ebnâ-yı âdem
Dest-i risâletde Muhammed hâtem
Tevhîd etmek bir Allah’ı îmândır
Hâtemü’l-enbiyâ Ahmed-i Muhtâr
Habîb-i Kibriyâ sultân-ı ebrâr
Gönderdi zâtına Kur’ân’ı Gaffâr
Ashâb-ı tevhîde dârü’l-emândır
Bu MUHAMMED LUTFÎ dergâhı gözler
Bu dergâha karşu yerdedir yüzler
Aman Allah aman dillerde sözler
Erhamü’r-râhimîn Zât-ı Rahmân’dır
MÂH-I MUHARREM OLDU
Mâh-ı Muharrem oldu şafaktan çıkup kamer
Kubbe-i âsumânın meyânı âteş-kemer
Ser-i seâdet-i seyyidin kasdına düşüp
Yezîd-i bed-menîşin derûnu dolup zeher
Gülistân-ı risâlet gülüne olan cefâ
Evlâd-ı Mustafâ’ya eder miydi kefer
Ciğer-kûşe-i Ahmed o perver-i Muhammed
Huseyn-i Kerbelâ’dır dü-dîde-i Peygamber
Evlâd-ı Zehrâ nûr-i hüdâ mâden-i kerem
Meydân-ı Kerbelâ’ya açup gitti bâl ü per
Âl-i abâ risâlet gülistânı gülleri
Döküldü hâke düşdü kana boyandı gülber
Haremgâh-ı Huseyn’i diler leşker-i Yezîd
Pây-mâl eyleyeler Yezîd’e gide haber
Şehzâdeler birikdi Huseyn ile görüşdü
Niyâz ede Allah’a Hak’dan ola bir zafer
Evlâd-ı Âl-i abâ feryâd eder Huseyn’e
Bir su yetişmez ise gider cândaki güher
Feryâda düşdü o dem felekler de melekler
LUTFÎ dehr görmedi kimse zulmü bu kadar
DÂD U FERYÂD EYLEDİKÇE
Dâd u feryâd eyledikçe dâd u feryâdım gelür
Dâd u feryâdıma karşu Hakk’dan imdâdım gelür
Öyle bir zâr u zebûn âşüfte-hâl olduk bugün
Bu dil-i vîrânemi tâ‘mîre üstâdım gelür
Derd gezer dermân gezer elbette emr-i kat‘îdir
Ey Kerîm eyle kerem sen kalbde bünyâdım gelür
Hâliku’l-eşyâ İlâhe’l-âlemîn’sin ey Kerîm
Bir kerem eylersin elbet dilde mu’tâdım gelür
LUTFİYÂ dâru’l-emân mü’minlere tevhîd olur
Bahr-i tevhîd kalbimizdir zevk ile şâdım gelür
BASMA TUĞYÂNE KADEM
Basma tuğyâne kadem câme-i cân kan boyanır
Olma ısyâna esîr fitne-i âlem uyanır
Zulm ile küfrü berâber dutanın âkıbeti
Âh-ı mazlûm giderek gayret-i Hakk’a dayanır
Gaflet ü şehvet ü şöhret-gîr olan merd-i şerîr
Kavm-i Fir‘avun gibi bahri göricek inanır
Mûş-i bî-dîde gibi cem ediyor mâl-i haram
Sayyâd-ı nîze-keşân darbesi ile talanır
LUTFİYÂ eyle nazar doldu cihân şer ile şor
Hakk’ı nâsî başına kahr-ı İlâhî dolanır
ÜMMET-İ MUHAMMED OLAN EFRADA
Ümmet-i Muhammed olan efrâda
Ey keremler kâni merhamet buyur
Hızır ile İlyâs’ı gönder imdâda
Ey keremler kâni merhamet buyur
Muhammed hurmeti emân ver bize
Kâmil îmân ile zemân ver bize
Cennet-i a‘lâda mekân ver bize
Ey keremler kâni merhamet buyur
Ümmet-i Muhammed oldu perîşân
Eşrâfı mahvoldu kalmadı zî-şân
Ey Vâhid-i Mutlak sensin kerem-şân
Ey keremler kâni merhamet buyur
Ey Hâlik-ı âlem emân el-emân
Senden özge yokdur bize bir gümân
Yâ Rab bize göster bir dârü’l-emân
Ey keremler kâni merhamet buyur
Muhammed hurmeti reddetme bizi
Dergâh-ı rahmetden seddetme bizi
Ağyâr zümresinden addetme bizi
Ey keremler kâni merhamet buyur
Habîb’indir senin Ahmed-i Muhtâr
Server-i enbiyâ zâtında dildâr
Sen bizi afveyle amân yâ Gaffâr
Ey keremler kâni merhamet buyur
Bi-hurmeti yâ Rab nûr-i peygamber
Enbiyâ evliyâ cümleye rehber
Yâr-i gār’i güzel Sıddîk-ı Ekber
Ey keremler kâni merhamet buyur
Enbiyâ evliyâ hurmeti yâ Rab
Etkıyâ asfiyâ hurmeti yâ Rab
Şürefâ urefâ hurmeti yâ Rab
Ey keremler kâni merhamet buyur
Bi-hakkı yâ Rabbi zât-ı izzetin
Esrârı yâ Rabbi ilm-i hikmetin
Bi-hakkı yâ Rabbi şân-ı kudretin
Ey keremler kâni merhamet buyur
LUTFÎ bugün yâ Râb abd-i zelîldir
Muhtâc-ı merhamet gözü alîldir
Sebkat-i rahmetin elde delîldir
Ey keremler kâni merhamet buyur
MÂCERÂ-YI KERBELÂ’DAN
Mâcerâ-yı Kerbelâ’dan bahseden binlerce var
Böyle âteş-bâr derûn etmiş Fuzûlî âşikâr
Öyle bir şöhret-şiâr âteş-feşân mersiyye-gû
Hadîka’sında nümâyân her sözü bir müşg-bâr
Gül-gülistân-ı mehâsin bedr-i vahdet zât-i pâk
Hazret-i Huseyn’e âşık kademinde bir gubâr
Mir’ât-ı Zât-ı Muhammed’dir cemâli cân-fezâ
Sırr-ı vahdetden derûnu ilm-i hikmet dürr-i bâr
Böyle bir zât-ı muazzamı şehîd etdi Yezîd
Kahr-ı Mevlâ’ya müyesser nârda olsun pây-dâr
Hazret-i Muhtâr-i Mevlâ pek severdi zâtını
Hurmet-i Huseyn’i dâim eylemişdi ihtiyâr
LUTFÎ’ye lutf ü keremdir bahs-i şâh-ı Kerbelâ
Rûz-i haşr ede şefâ‘at bize sâhib-Zülfikār
ŞEM‘A-İ NÛR-İ AHMED’E
Şem‘a-i nûr-i Ahmed’e
Cibrîller pervâne döner
Nûr-cemâl-i Muhammed’e
Kudsîler pervâne döner
Zikret Allahü Ekber’i
Yâd eyle gel Peygamber’i
Rehber eyle sen Hayder’i
Dervîşler pervâne döner
Meydân-ı tevhîd kurulur
Tarz-ı Geylânî vurulur
Boyunlar Hakk’a burulur
Sâdıklar pervâne döner
Abdülkādir’in devleti
Nakşibendî’ler himmeti
Mollâ-yı Rûm saltanatı
Sâlikler pervâne döner
Âşık olan döner elbet
Eder Allah’a muhabbet
Zâkirlere iner rahmet
Saîdler pervâne döner
Şems-i hüdâ kalbe doğar
Vâridât-ı hikmet yağar
Sırr-ı esmâ kalbe sığar
Zâkirler pervâne döner
Feyz-i Muhammed’den almış
Deryâ-yı tevhîde dalmış
Zevk ile hayretde kalmış
Hayrânlar pervâne döner
Allah Allah Mûsâ döner
Elindeki asâ döner
Âsumânda Îsâ döner
Melekler pervâne döner
Dervîşler ki okur esmâ
Merhamet eder müsemmâ
Devrân eder Arş-ı a‘lâ
Felekler pervâne döner
Dervîşler ki devrân eder
Mukarribler seyrân eder
Kudsîleri hayrân eder
Muhlisler pervâne döner
Zikrullah demini bulur
Münkirler de muhlis olur
Kâfirler îmâna gelür
Derdliler pervâne döner
Münkirlere çok görülmez
Hayvan olanlar bal yemez
Yarasa güneşi görmez
Basîrler pervâne döner
Cân gözüyle cânânı gör
Kimde kâmil îmânı gör
Hak’dan gelen fermânı gör
Mü’minler pervâne döner
Her kim sever bir Allah’ı
Zikreder esmâullahı
Görünce dergâhullahı
Tâlibler pervâne döner
LUTFÎ kalbe incû eker
Emtâr-ı hikmeti döker
Güneş gurûb fecir söker
Yıldızlar pervâne döner
TEMENNÂ-YI VİSÂLE
Temennâ-yı visâle mâye-i ihlâs olan aşkdır
Girüp Hayder gibi meydân içinde nâm alan aşkdır
Sipihrin çarhını çevre çeviren kuvve-i sevdâ
Belâ girdâbına hût-i muazzam-veş dalan aşkdır
Sikender Husrev ü Dârâ gulâmdır dergeh-i aşkda
Gidüb kāfdan kāfa mülk-i Süleymân’ı alan aşkdır
Acebdir mülk-i vîrâne girerse aşk olur mâmûr
Yıkan mâmûrları elbet eden vârı talan aşkdır
Salıp Mecnûn’ları sahrâlara Leylâ cemâlinden
Koyan âteş-i firkatde bu derdlere salan aşkdır
Diyâr-ı dâr-ı vahdetde garîbâne olan hem-dem
İçüp mey-i musaffâyı gönülde nây çalan aşkdır
Tecellîhâne-yi Mevlâ kulûb-i dervîşân LUTFÎ
Nazargâh-ı İlâhî’dir bu tuhfeyi bulan aşkdır
ŞÜRÛH-İ METN-İ KALBİ
Şürûh-i metn-i kalbi ârif-i Mevlâ olandan sor
Fütûh-i ilm-i vehbî kâşif-i eşyâ olandan sor
Kemâlât ehline muhtâc olur cân gözleri bînâ
Nukûş-i zevrak-ı zevkı dil-i deryâ olandan sor
Cemâl-i hurşîd-i mânâya âşık encüm-i eflâk
Zuhûr-i zevk-ı dilde vâkıf-ı eşyâ olandan sor
Dilersin hazret-i cânân nazargâhı ola gönlün
Tarîk-ı devleti var mest-i bî-pervâ olandan sor
Aref meyhânesinde ister isen bâde-endâzlık
Mey-i vahdet ile bezm-i ezel şeydâ olandan sor
Gönül mir’ât-ı Mevlâ Arş-ı a‘lâdan muallâdır
Anı ind-i Hudâ’da kıymet-i vâlâ olandan sor
MUHAMMED LUTFÎ deryâ-yı keremden ilticâ eyler
Şefâ‘at şevketin Ahmed Muhammed Mustafâ’dan sor
SU GİBİ YERLERE YÜZLER
Su gibi yerlere yüzler kim sürer insân olur
Yerdeki yüz dâimâ şâyeste-i ihsân olur
Zîr-i destân ise Hak’dan bir emânetdir sana
Hâlik’ı düşünse insân kullara kurbân olur
Hazret-i Hakk’ın muhabbet-dârına n’eyler bu halk
Hâmil-i hubb-i Hudâ Allah içün giryân olur
Nûr-i basîret ile sen bir nazar kıl âleme
Hakk’a dilbend olanın ciğerleri büryân olur
LUTFÎ dut dest-i garîbi sen garîbsin o garîb
Bu kadîmdir tâ ezelden derdlere dermân olur
DİLRUBÂLAR GERDENİNDE
Dilrubâlar gerdeninde görünen halhâneler
Savt-ı sermest na‘rasıyla güllenir meyhâneler
Nâz satar nâzik sîm-endâm nev-civân ebrû-kemân
Nîm-nigâh eylerse cânân cân bulur cânhâneler
Gül-beyaz renk ruhleri al leb-kızıl bir serv-i kad
Reşk eder bâğ-ı İrem hayret alur gülhâneler
Şems-i kudret şu‘lesi endâmıdır kandîl-i nûr
Bir gülerse gül yüzüyle cân verir hâkāneler
LUTFİYÂ ol mihr-i mir’ât-ı mehâsin dilrubâ
Perde-endâz olsa meh-veş nûr dolar dilhâneler
YÂ RAB KEREM ET
Yâ Rab kerem et derdime Lokmân’ımı gönder
Ey şân-ı kerem afvime fermânımı gönder
Âlemleri vâr eyleyen Allahu Kerîm’sin
Ey Zât-ı Kadîm cânıma cânânımı gönder
Ver nûr-i hüdâ dîdelerim râhını görsün
Sen eyle nazar kalbime mihmânımı gönder
Gülzâr-ı gülistân-ı gönül sırrına vâkıf
Olsam n’ola îmânıma irfânımı gönder
Dünyâ ise din düşmenidir rağbetimi kes
Aşkın ile dilhâneme sultânımı gönder
LUTFÎ gibi âşüftelerin hâline rahm et
Yâ Rab bu tehî-destime ihsânımı gönder
ÂŞIKLARIN ÂTEŞ-İ AŞK
Âşıkların âteş-i aşk gülberine güller döker
Âteş-i âhın sûzişi cângâhına incû eker
Zülf-i siyeh sanemlerin kānûn-i kadîmi budur
Dilberlere dildâdeler cânından ümmîdin keser
Ebrû-kemân dilberlerin âfet-i cân olduğunu
Âlem bilür eyle hazer eyler hazer şems ü kamer
LUTFÎ amân dîvâneler dergâhına kıl ilticâ
Bu tîr-i aşk-ı dilberân âkıllerin bağrın deler
HER FİİLDE FÂİL-İ MUHTÂRI GÖR
Her fiilde fâil-i Muhtârı gör
Mir’at-ı dilde olan dildârı gör
Mihr-i vahdetden açılmış gülleri
Gülşen-i dilde gözet dîdârı gör
Sendedir âlem-nümâ âyînesi
Bîdâr ol vakt-i seher bîdârı gör
Ârif ol seyreyle herbir zerreden
Neyyir-i a‘zamdan a‘zam yâri gör
Zeyd ile Amr ile uğraşma sakın
Zeyd ü Amr’ı sevkeden Gaffâr’ı gör
LUTFİYÂ rû-ber-zemîn ol dâima
Der-i tevbede bulun Settâr’ı gör
EY SÂKÎ AÇ MEYHÂNEYİ
Ey sâkî aç meyhâneyi mestâneler elden gider
Humhâneyi âbâd kıl peymâneler elden gider
Meydir hayât-ı âşıkān ey sâkî-i cân rahm kıl
Meysiz kalırsa bâde-nûş meyhâneler elden gider
Mey kevser-i hayat-ı dil bak zevk-ı cennetden güzel
Sermest mey bulmaz ise emn ü emân elden gider
Mey fer verir derd ehline derddir devâ ey nûr-i dil
Derd ehli bulmazsa devâ tıbhâneler elden gider
Bir cân nedir meyhânenin yolunda olmaya fedâ
Cânlar fedâ olmaz ise cânâneler elden gider
Meyhâneyi kapar isen humhâneyi yıkar isen
Mestâneler harbe çıkar büthâneler elden gider
Seyret gönül illerini geç mâsivâ çöllerini
Kesbet gönül hallerini dilhâneler elden gider
Cismin hayâtı rûh ise rûhun hayâtı bâdedir
Mey zevkı dilde olmasa rûhâneler elden gider
Ey sâkî-i devr-i zemân meyhânedir dârü’l-emân
LUTFÎ diler bir mey hemân demhâneler elden gider
SANA EY NÛR-İ DİL HAYRÂN GÖNÜLDÜR
Sana ey nûr-i dil hayrân gönüldür
Cemâlin cîmine kurbân gönüldür
O mihr-i hikmeti seyreyleyen dil
Bu dersde tâlib-i irfân gönüldür
Dil-i deryâ olan bir merd-i meydân
Eder himmeti âleme o sultân
Dutarsın emri mûcibince fermân
Bu Lokmân’dan alan dermân gönüldür
Eğer bûy-i muhabbet alsa bir cân
Yanında hâk-veşdir dürr ü mercân
Gelür cezbe düşer câne heyecân
Hakîkatde olan kurbân gönüldür
Görünmez gözüne her dü-serâlar
Dilemez kimseden nân u nevâlar
Bulur derdinde derdine devâlar
Bu zevk ile süren devrân gönüldür
Gönül mâh-ı muzayyâdır vücûda
Gönül ile gelür LUTFÎ sücûda
Bütün âlem olur hayrân bu cûda
Bu meydânda eden devrân gönüldür
EY KEREMLER KÂNİ HAZRET-İ ALLAH
Ey keremler kâni Hazret-i Allah
Ummân-ı rahmetin katresi besdir
Kimseden meded yok amân yâ Allah
Şems-i merhametin zerresi besdir
Çâremiz kesildi dizde dermân yok
İnkırâz erişdi elde fermân yok
Karar-gîr olacak dârü’l-emân yok
Kamer-i re’fetin sürresi besdir
Şerrâr-ı zemâne meydânı aldı
Mezellet-i ahyâr kemâlin buldu
Gülbün-i îmânın gülleri soldu
Kubbe-i gayretin çevresi besdir
Amân yâ Rabbenâ emâna geldik
Biz nâsır-ı mutlak bir seni bildik
Leîmler kahrında yâ Rabbi olduk
Bu kadar eşrârın devresi besdir
Habîb’indir Muhammed’in hurmeti
Muhammed’dir dü-cihânın rahmeti
Enbiyânın evliyânın kıymeti
Hilâl-i himmetin gurresi besdir
Sultân-ı enbiyâ Ahmed-i Muhtâr
Şâh-ı velâyetdir Hayder-i Kerrâr
Bir merhamet göster aman yâ Gaffâr
Düşmânına dostun erresi besdir
Eldedir kitâb-ı Ahmed-i Muhtâr
Dildedir LUTFİYÂ hubb-i Çâr-i yâr
Serdâr-ı himmetdir Hayder-i Kerrâr
Şâh-ı adâletin turresi besdir
KAMER-İ HİKMET CEMÂLİN
Kamer-i hikmet cemâlin mihr-i mücellâ mıdır
Deryâ-yı rahmet kemâlin Arş-ı muallâ mıdır
Gül-gülistân-ı risâlet katmer-i vahdetlerin
Sahn-ı sînende açılmış cennet-i a‘lâ mıdır
Ey kemân-ebrû kamer-veş âleme verdin zıyâ
Arş u ferş oldu münevver hurşîd-i eclâ mıdır
Enbiyâlar serveri âhir zemân peygamberi
Nûr-i Mevlâ’dan mürekkeb himmetin deryâ mıdır
“Rahmeten li’l-âlemîn”sin ey Habîb-i Kibriyâ
Şevket ü şânın şefâ‘at feyz-i Kibriyâ mıdır
Ahmed ü Mahmûd Muhammed Mustafâ derler sana
Rûz-i mahşerde livâdâr sana Mürtezâ mıdır
Bu MUHAMMED LUTFÎ’ye eyle şefâ‘at yâ Resûl
Kıl kabûl ey nûr-i Hak bu dergeh-i fadlâ mıdır
RU’YET-İ DİLDÂR İLE
Ru’yet-i dildâr ile dil şâdümân olsun da gör
Cânânım âğûş-i cânda nev-civân olsun da gör
İhtiyârsız ihtiyârım elden aldı bir güzel
Perî-veşler âfet-i cân perîşân olsun da gör
Kâkül-i gülbâr-ı gül-endâz-ı gülber sîm-beden
Zülf-i dilber gerdeninde zer-feşân olsun da gör
Aşk u sevdâdan mürekkebdir gönül deryâ-yı derd
Sahrâ-yı sînemde sürûrum revân olsun da gör
Bak kamer-tal‘at kemân-ebrûlerinin tâkına
Hurşîd-i âsumân âşıkdır ayân olsun da gör
Mîr-i meydân-ı melâhat fitne-i âhir zemân
Dil-nüvâzdır cilve-bâzım mihribân olsun da gör
Nâveg-i müjgân-ı dilberden dağılmış gönlümü
Kāne boyanmış bu LUTFÎ’yi zemân olsun da gör
ÖYLE BİR DİLDÂRE BENDE
Öyle bir dildâre bende ol ki olsun yâr-i gār
Bir dilârâya gönül ver zülfü olsun müşg-bâr
Bâkî bir cân bahş ede ru’yet-i dîdârı anın
Hurşîd-i kudret gibi göstere dîdâr âşikâr
Olasın makbûl-i dergâh-ı hidâyet-perverin
Sadr-ı defterinde ismin kayd ede ol nâmdâr
Bu nukûşât-ı cihâna verme dil semler seni
Şâh gedâ olmuş değildir bu fenâda pây-dâr
Devlet-i dünya ise İskender’e yâr olmadı
Zıll-i zâil nevm-i nâim hiç olur mu îtibâr
Ârifâne kıl nazar mir’ât-ı Hak’dır bu cihân
Sırr-ı vahdet bahş eder eşyâ sana hurşîd-vâr
LUTFÎ tefvîz-i umûr et Hakk’a teslîm ol bugün
Ba‘dehû dârü’s-selâm olan cinânda kıl karâr
GAFLET ŞERÂBIYLA SARHOŞ OLANLAR
Gaflet şerâbıyla sarhoş olanlar
Îmân u İslâm’dan bî-haber olur
Emvâl ü eşyâdan lezzet bulanlar
Azâb ü hisâbdan bî-keder olur
Yalınız bir bilür nâm-ı İslâm’ı
Celb-i dünyâsına eyler devâmı
Bilmez ki bu ömrün gelür hıtâmı
Yanında bir akçe dür güher olur
Malı çoğaldıkça yüzü allanır
Vasfetdikçe malı ağzı ballanır
Servi gibi dünyâsıyla dallanır
Gözünde bir etmek Arş kadar olur
Gördükçe kendinden ziyâde bir ferd
Derûnuna dolar âteşden bin derd
Çarpar çâr-tarafa gayreti pek sert
Yediği içtiği hep zeher olur
Cânın fedâ eder dünyâ mâlına
Gören şaşar bu âdemin hâline
Bakmaz şerîatin kîyl ü kāline
Bu gaflet bâdesi şîr şeker olur
Yüz senelik erzâk yanında olsa
Herbir envâ‘ıyle yığılsa dolsa
Tâzeden tarîk-ı ber-kârı bulsa
Gönlünde sürûru bin neher olur
Kalbine dünyâsı vermiş halâvet
Seâdete gālib olmuş şekāvet
Evlâd ıyâl eşyâ güzel tarâvet
Ne bilsün âkıbet bârı kahr olur
Bir fakîri birgün etmez misâfir
Mâldârları sever olsa da kâfir
Olur mu Cebbâr’ı Kahhâr’ı zâkir
Der ki insanlarda bu hüner olur
Torundan toruna kurar binâlar
Kendi emsâline eder senâlar
Zanneder ki ömrü bulmaz fenâlar
Elbet bu dünyâdan bir sefer olur
Evlâdına târîf eder bu hâli
Aman sakla gelen yıla bu mâli
Bu dünyânın vardır dürlü ahvâli
Olur da ki noksân bir deher olur
Âdâbı erkânı târîf eylemez
İslâm’ın şartını kolay söylemez
Emrullahı kendi doğru dinlemez
Düşünmez âkıbet derbeder olur
Sen seyreyle bu âdemin hâlini
Bu gayretde cem etdiği mâlini
Beline bağlamış gaflet şâlini
Zanneder binlerce muammer olur
Bir gün olur var mâlını bölerler
Vereseler üzerine gülerler
Mihnethânesine bir bir dolarlar
Nice bin âdemler muzaffer olur
Enişteler geçer sedir başına
Oğulların ağu katar aşına
Bir akçe kıymazlar mezâr taşına
Meyânda sözleri mugayyer olur
Bu dam u taşları bir bir bölerler
Herbiri birine gider dolarlar
Harâmîler gibi gelür talarlar
Herbir taş gözlere mücevher olur
Gazab ile büyük damı sökerler
Kuşatları yer yüzüne dökerler
Kalan yerlerine arpa ekerler
Vereseler bir bir berâber olur
Neler çeker herkes tebdîl tağyîrde
Herbiri ölene tâzîr tekdîrde
Hiçbirisi râzı değil taksîmde
Yüzleri toz ile mugabber olur
Biri gider hızarcıyı getirir
Dülgerleri yanlarında oturur
Herbirisi işlerini bitirir
Vereseler yine mükedder olur
Masraflar gösterir o dem binâlar
Ne yapsınlar elde yokdur gınâlar
Üstadlar ederler işi fenâlar
Herbiri kahr ile mukahher olur
Ne bir ihsân ne bir in‘âm zahîre
Ne Fâtihâ ne bir hayrât hâtıre
Uğramışlar gûyâ kahr-i Kāhir’e
Yanlarında bu mal münekker olur
LUTFÎ der ki aman ölmezden uyan
Şerîati dut bir Allah’a dayan
Îmân İslâm nûr-i tevhîde boyan
Ol zemân her şeyin mutahher olur
DÎDÂR-I DİLBERLER DÎDE-İ CÂNE
Dîdâr-ı dilberler dîde-i câne
Sînede âteş-i sûzân gösterir
Âşık nazar etse rûy-i cânâne
Her hali bir dürr ü mercân gösterir
Kâkül dökülünce gül gerdânına
Keder verir güneşlerin şânına
Girmiş nice âşıkların kānına
Cihâna âfet-i devrân gösterir
Hâline haracdır Cemşîd’in tâcı
Kamer-veş ruhleri dîvân minhâcı
Güzeller bezminde kudret sirâcı
Taht-ı mehâsinde fermân gösterir
Kemân ebrûleri mihrâb-ı kudret
Sûreti âfitâb sîreti hikmet
Şâh-ı devrân görse eyler muhabbet
Cemâlin cihâna sultân gösterir
Kāmeti kalem-i kudret bir güzel
Bezetmiş kudretle güzel Lem-yezel
Şânına lâyıkdır böyle bir gazel
Âşıklar derdine dermân gösterir
Âhû gözleri var bir cihân-nümâ
Keşf olmaz efendim müşkil muammâ
Kāf-ı mehâsinde ol mürg-i hümâ
Gören kâfirlere îmân gösterir
LUTFÎ bu mir’ât-ı hikmete bir bak
Bu hikmetde bâkî devlete bir bak
Böyle bir kamer-i vahdete bir bak
Sırr-ı süveydâda irfân gösterir
ÂHÛ BAKIŞLI DİLBERİN
Âhû bakışlı dilberin zülf-i semensâları var
Kudret nakışlı gülberin kāmet-i tûbâları var
Gerdende halları hayâl la‘l-i lebi âb-ı zülâl
Katmer-i kudret ruhi al rûy-i mücellâları var
Sînesi sîm mâh-i zemân hurşîd-veş dârü’l-emân
Âşıklarına mihribân kıymet-i vâlâları var
Geysûleri âfet-i cân cânlara salar heyecân
Râhında âşıklar hicân öyle tecellâları var
Şems ü kamer hayret eder ru’yetine gayret eder
Nâzırların aklı gider dilde dilârâları var
Şevket ü şân-ı ezelî cemâl-i kudret güzeli
Gör kerem-i Lem-yezel’i feyz-i Teâlâ’ları var
Kaşları kudret kalemi ruhleri zînet alemi
LUTFİYÂ Hakk’ın keremi cennet-i a‘lâları var
MİR’ÂT-I KALBE KIL NAZAR
Mir’ât-ı kalbe kıl nazar cânân cemâlin gösterir
Vâriyyetinden et güzer cânân cemâlin gösterir
Yüz yere sür sular gibi kurbân ol âhûlar gibi
Rağbetde hûb-rûlar gibi cânân cemâlin gösterir
Hizmete eyle gayreti hizmet ile al himmeti
Her dü-cihân bul devleti cânân cemâlin gösterir
Olur isen ehl-i edeb edeb seâdete sebeb
Edeb ile ol müntehab cânân cemâlin gösterir
Kibr ü riyâdan ol berî buhl ü hasedden kal geri
Hak yoluna ver bu seri cânân cemâlin gösterir
Mahlûk-ı Hakk’a merhamet eyle bu halka menfaat
Ol müsteîd bul mekremet cânân cemâlin gösterir
Her rûz u şeb eyle niyâz niyâz ile ol ser-firâz
Çâre kıla ol çâre-sâz cânân cemâlin gösterir
LUTFÎ gibi olma alîl gönlünde bul nûr-i Cemîl
Dest-gîrin olur Celîl cânân cemâlin gösterir
|