| |
İLMİN KISIMLARI
Ey kardeşim, bilmiş ol ki ilim, şer'î yani dinî ve aklî olmak üzere ikiye
ayrılır. Fakat hakiki âlimler nazarında şer'î ilimlerin çoğu aklî, aklî
ilimlerin çoğu da şer'îdir. Eşyayı bu şekilde kavramak için nuranî bir bakış
açısına sahip olmak gerekir. Nitekim Allah Teâlâ,
"Allah bir kimseye nur vermemişse, artık onun nurdan nasibi yoktur"21
buyurmuştur.
1-Şer'î İlimler
Şer'î ilimler iki kısma ayrılır: a-Aslî ilimler [ilm-i usûl] b-Fer'î ilimler [ilm-i
fürû]
a. Aslî İlimler
Bunlar da üç kısma ayrılır:
1. Tevhîd İlmi. Bu ilim Allah Teâlâ'nın zatını ve
sıfatlarını araştırır. Ayrıca nebîlerin sîretini, imam ve sahâbîlerin
yaşantılarını inceler. Hayat, ölüm, kıyamet, ölümden sonraki diriliş, haşir ve
rü'yetullah gibi âkaid meselelerine açıklık getirmeye çalışır. Bu ilimle meşgul
olan âlimler, önce Kur'ân-ı Kerîm'den âyetlere, sonra sırasıyla hadislere, aklî
delillere ve kıyasî burhanlara dayanırlar.
Kelâmcılar, mutasavvıflar vb. zümreler, adî ve cedelî kıyasın öncüllerini,
cevher, araz, delil, nazar, istidlal, hüccet gibi terimleri mantıkçılardan
almışlar, fakat yerli yerinde kullanmamışlardır. Her biri bu kavramlara muhtelif
mânalar yüklemiş ve hatta "cevher" kavramı hüke-mâ nazarında farklı,
mutasavvıflar ve kelâmcılar nezdinde farklı bir şeyi ifade eder hale gelmiştir.
Bu risale ile maksadımız, zümrelere göre lafızların mânasını araştırmak olmadığı
için bu konuyu uzatmayacağız.
Tevhîd ilmi ve kelâmla uğraşan âlimlere "mütekellimîn" ismi verilir. Tevhîd
ilmi, kelâmî meseleleri de içerdiğinden, daha çok kelâm ilmi olarak bilinir.
2. Tefsir İlmi. Kur'ân-ı Kerîm eşyanın (var olan
şeylerin) en muazzamı, en yücesi, en azizi, en açık olanıdır. Bununla birlikte
onda her aklın kavrayamayacağı birtakım müşkül noktalar vardır ki onları ancak
Allah Teâlâ'nın "fehim" [ince kavrayış] verdiği kimseler anlayabilir. Zira
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurur:
"Kur'an'ın her âyetinin bir zahiri, bir de bâtını vardır, ayrıca her bir bâtının
da yedi -veya dokuz- bâtını vardır."22
Kur'an harflerinden her birinin bir anlamı, her anlamının da işaret ettiği bir
şey vardır.
Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de bütün ilimler ile görünen görünmeyen, büyük küçük,
aklî ve hissî mevcudattan haber vererek, "Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir
kitaptadır"23
buyurmakta ve, "Aklıselim olanlar O'nun âyetlerini derinlemesine düşünsünler ve
ibret alsınlar"24 diyerek insanları tefekkür ve tezekküre
davet etmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'in tefsir edilmesi zor bir iş olduğundan hiçbir müfessir tam
olarak onun hakkını verememiş, gizli sırlarını çözememiştir. Evet, bütün
müfessirler gücü yettiği, aklı erdiği, ilimlere vukûfiyeti nisbetinde onu izaha
çalışmışlar, fakat hiçbiri kâmil mânada hakikati söyleyememişlerdir.
Tefsir ilmi, aslî, fer'î, şer'î ve aklî ilimlere kılavuzluk eder. Müfessir,
Kur'an'a lügat, istiare, lafızların terkibi, nahiv [gramer] kaideleri, Arapların
örf ve âdetleri, ehl-i hikmetin fiilleri, mutasavvıfların sözleri cihetinden
bakmalı ki onun tefsirinin hakikatine yaklaşmış olsun. Müfessir Kur'an'a tek
yönden bakmakla yetinir ve bir tek ilme göre açıklama cihetine giderse onun
sırrını çözemez. O müfessire ilmî ve imanî delilleri izah etmek gerekir.
3. Hadis İlmi.
Hz. Muhammed (s.a.v) Arap ve Acem'in en fasihidir. O, Allah Teâlâ tarafından
kendisine vahyedilen bir muallim, aklı ile ulvî ve süflî meselelerin hepsini
kavrayan, her sözü hatta her kelimesi esrar okyanuslarını ve rumuz hazinelerini
ihata eden bir zat idi. Bu sebeple ondan gelen haber ve hadislerin bilinmesi ve
izahı çok mühimdir.
Bir kişi nefsini şeriata tâbi kılıp edeplendirmeden, şeriatın ölçüleriyle
kalbindeki sapıklıkları zail etmeden Hz. Peygamberin (s.a.v) sözlerini hakkı ile
kavrayamaz.
Eğer bir kişi tefsir ilmi ve hadislerin te'vili hakkında konuşmak, sözlerinde
isabetli olmak istiyorsa, lügat ilmini tahsil etmeli, nahiv ilminde
derinleşmeli, î'rab [cümle çözümlemesi] sahasında uzman olmalı, sarf ilmine
vâkıf olmalıdır.
Çünkü lügat ilmi, diğer ilimlerin tahsili için bir basamak ve merdiven
mesabesinde olup, onu bilmeyen kimse başka ilimleri öğrenemez. Şüphesiz yüksek
bir yere çıkmak isteyen kimsenin önce merdiveni kurması gerekir. Demek ki ilim
tahsil etmek isteyen kişinin lugâvî kaideleri bilmesi şarttır.
Lügat ilminin tahsilinde önce edatlar, sonra mücerred ve mezîd fiiller
öğrenilir. Bu ilimle meşgul olanlar Arap şiirini, özellikle de bunlardan
Câhiliye devrine ait olanları incelemelidir. Çünkü bu şiirler, insanın ufkunu
genişletmesi ve ruhunu okşamasının yanı sıra fesahat ve belagat açısından büyük
önem arzeder.
Bunlara ilâveten nahiv ilminin de öğrenilmesi lâzımdır. Çünkü lügat ilmi için
nahiv bilgisi; altın ve gümüş için mihenk taşı, felsefe için mantık, şiir için
aruz, kumaş için metre, tahıl için ölçek mesabesindedir. Malûmdur ki ölçülmeyen
bir şeyin eksik veya fazla olduğu bilinemez.
Lügat ilmi hadis ve tefsir ilimlerine giden bir yol, tefsir ve hadis ilimleri de
tevhîd ilmine varmada birer kılavuz gibidirler. İnsanların felaha ermesi, âhiret
korkusundan kurtuluşu ancak tevhîd ilmiyle mümkündür.
b. Fer'î İlimler
İlimler ya nazarî olur ya da amelî olur ki, aslî ilimlere nazarî ilimler, fer'î
ilimlere de amelî ilimler denir.
Fer'î ilimler üç kısma ayrılır:
1. Hakkullah. İnsanın Allah Teâlâ'ya karşı
vazifelerinden yani ibadetlerden bahseden ilimdir. Taharet, salât, zekât, cihad,
hac, zikirler, bayram namazları, çeşitli farzlar ve nafileler bu gruba girer.
2. Hakku'l-ibâd. İnsanın insana karşı
vazifelerinden, hak ve hukuktan, örf ve âdetlerden bahseden ilimdir. Muamele ve
muâkade [sözleşme] olmak üzere iki sahada cereyan eder.
Âlım-satım, ortaklık, bağış, borç verip alma, kısas ve diğer cezalar "muamelât";
nikâh, talâk, köle edinme ve azat etme, miras gibi sözleşmeler "muâkadat"
kısmına girer.
Hakkullah ve hakku'l-ibâd olarak nitelendirdiğimiz, insanın Allah'a ve insanın
insana karşı durumundan bahseden ilimlerin bu iki kısmına "fıkıh" denir. Fıkıh
herkes için gerekli, faydalı bir ilimdir.
3. Hakku'n-nefs [Ahlâk İlmi]. Ahlâk ya kötü
huylardır ki bunların terk edilmesi gerekir yahut iyi huylardır ki bunları elde
etmek, ruhları bu güzel huylarla tezyin etmek lâzımdır. İyi ve kötü huyların
hepsi Allah Teâlâ'nın kitabında ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadislerinde
zikredilmiş olup, iyi ahlâk sahibi olan kimselerin cennete gireceği
bildirilmiştir.25
2.- Aklî İlimler
Aklî ilimlerin öğrenimi güç olup bunlarda hataya düşmek mümkündür. Bunlar da üç
aşamada incelenir:
1. Riyazî ve mantıkî
ilimler birinci aşamayı oluşturur.
Riyazî ilimlerden olan hesap ilmi [aritmetik] sayılarla, hendese ilmi [geometri]
şekil ve oranlarla uğraşır. Coğrafya, astronomi ve astroloji ilimleri de riyazî
ilimler kategorisine girer.
Yıldızların durumunu gözetleyerek mahlûkların talihlerine dair hükümler çıkaran
nücûm ilmi ile sesleri inceleyen mûsiki ilmi de bunlara dahildir.
Mantıkî ilimler ise tasavvur ile idrak edilebilir eşyanın tarifini ve genel
çerçevesini inceler, deney ve gözlemle elde edilmiş bilgileri burhan ve kıyaslar
doğrultusunda araştırır.
Mantık ilmi -metodolojik olarak- önce kavranılan, sonra sırasıyla konu ve
yüklemleri, önermeleri, kıyas ve kıyasın bölümlerini tetkik eder ve mantığın
gayesi olan sonuca varır.
2. Bu aşamayı tabii
ilimler oluşturur. Bu ilimlerle meşgul olanlar mutlak cismin mahiyetini, âlemi
oluşturan unsurları, cevher ve arazları, hareket ve sükûnu, gök cisimlerinin
durumunu, müessir ve müteessir şeyleri inceler.
Bundan başka mevcudatın mertebelerini, ruh ve mizaçların kısımlarını, duyuların
kemiyetini, mahsûsatın (hissedilenlerin) nasıl doğru anlaşılabileceğinin
keyfiyetini araştırır.
Sonra bu ilim hekimlik bilgisini, bedenlere sirayet eden hastalıkları, bu
hastalıkların tedavisini ve bu tedavide gerekli olan ilâçları araştıran tıp
ilmini incelemeye sevk eder. Ayrıca tabii ilimlerin bir kısmını da ulvî eserler
ilmi (ilm-i âsâr-ı ulviyye), madenler ilmi ve eşyanın özelliklerini tanımak
oluşturur.
Bir de kimya ilmi vardır ki içinde maraz taşıyan maddeleri ve madenlerin organik
dokusundaki boşlukları inceler.
3. Bu aşamadaki ilimler diğerlerine göre üstün bir
mevkîye sahiptir. Bu ilimler önce mevcudatı, bunların vacip ve mümkün olarak
taksimini, sonra yüce yaratıcının zâtını, sıfatlarını, fiillerini, emirlerini,
hükümlerini ve bunların ne şekilde yürüdüğünü, mevcudatın yaratılışını tetkik
etmesinin yanı sıra ulvî varlıkları, cevherleri, selîm akılları, kâmil ruhları,
melek ve şeytanları araştırır.
Ayrıca nebîlerin mucize ve kerametlerini, mukaddes ruhların hallerini, uyku ve
uyanıklık durumlarını inceler. Tılsım ve büyü de bu ilimlerin bölümlerindendir.
Tabii ilimlerin tafsilâtı ve dereceleri pek çok olup uzun izahlara ihtiyaç
vardır. Lâkin biz bunlara kısaca temas etmenin yerinde olacağını düşündük.
21-
Nûr 24/40.
22- Bk. İbn Hibbân, Sahîh, nr. 75; Bagavî,
Şerhu's-Sünne, 1/262; Bezzâr, Müsned, nr. 2312; Taberânî,
el-Kebîr, nr. 10090; Heysemî, ez-Zevâid, 7/152.
23- En'âm 6/59.
24- Sâd 38/29.
25-
"Kıyamet günü bana en sevgili ve en yakın olanınız ahlaken en güzel olanınızdır"
(bk. Tirmizî, Birr, 71).
|
|