MEVZÛU:
a) Nakıs vasıflı olanlardan tarikat almaya mani olmak ve böylesinin mazarratı..
b) Küfür ehlininkine benzeyen lakapları almayı engellemek..
***
NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hanlarhanı lâkabı İle
bilinen Abdurrahim'e, mektubunun cevabı olarak yazmıştır.
***
Allah-ü Teâlâ, bize ve size; halden yana boş olan sözden necat ihsan eylesin.
Keza, amelden yana boş olan ilimden de..
Siyaha da, kızıla da peygamber olarak gönderilen Beşerin Efendisi Resulûllah
hürmetine.. Ona ve âline salâtların en faziletlisi, selâmların en kemallisi..
Bu duaya:
— Âmin!.
Diyen kula Allah'ın rahmeti ulaşsın..
***
Salih sadık kardeş, mektubunuz uygun görüldüğü şekilde ulaştı; zatınızdan
tercüman olarak, anlatacağını anlattı. Şöyle bir şiir söyledim:
Devletliye de, elçiye de merhaba güzel; Yüzü sevgide elçinin, yollayan kadar
güzel.
***
Ey kemalât zuhurlarına kabiliyetli kardeş, bilmiş olasın ki.. —Allah-ü Teâlâ,
fiillerinizi kuvveden çıkarsın
Dünya âhiretin ekim yeridir; oraya bir şeyler ekmeyene yazıklar olsun. Ki:
İstidad arzını boş bıraktı; amellere ait tohumları da zayi etti.
Şunun da bilinmesi gerekir ki; yerin boşa giderilip zayi edilmesi birkaç
türlüdür. Şöyle ki:
a) Oraya hiç bir şeyin tohumu ekilmez.
b) Oraya habis ve fasit işlerin tohumu ekilir.
İkinci olarak anlatılan, mazarrat itibarı ile daha zorlu; fesad ciheti ile daha
çokluğa sahiptir. İşbu mana açıktır; izaha gerek yok.
Tohumun habaseti ve fesadı şöyle olur: Noksan bir salikten tarikat alınır; onun
gittiği yola girilir. Şundan ki, o nakıs kimse nefsanî nevasına uyan bir
kimsedir. Hevaî arzuların tercih yönü olmadığına da şüphe yoktur. Şayet böyle
bir tercih yapılırsa; nefsani arzulara yardım olur. Bundan hâsıl olan da, zulmet
üstüne zulmettir. Çünkü, nakıs olan kimse, Sübhan Allah'a ulaştıran yollarla, o
Yüce Sübhan zata ulaştıramayan yolları ayırd edemez. Zira: Kendisi hiç oraya
ulaşan bir kimse değildir. Sonra o: Talebelerdeki. değişik istidadları da, ayırd
edemez. Böyle olunca, cezbe yolları ile, sülûk yollarını da birbirinden ayırd
edemez. Halbuki, çoğu kez, bir talibin istidadı, cezbe yoluna daha uygundur;
başta, sülûk yoluna uygun değildir.
Anlatılan mana icabı olarak, nakıs kimse: yollarla, değişik istidadları
ayrıntıları ile bilemediği için, uygun olmadığı halde birim sülûk yoluna sokar;
yoldan saptırır; tıpkı kendisi saptığı gibi..
Kâmil ve mükemmel bir şeyhe, anlatılan hale uğrayan bir talibin terbiyesi ve
sülûkü düştüğü zaman; önce şunu yapmalıdır: Durumu belirtilen noksan şeyhten
kendisine isabet eden şeyi izale ede.. Onun sebebi ile fesâd olan halini
düzelte.. Bundan sonra, istidâd toprağına, onun kabiliyetine uygun yararlı
tohumu ata.. İşte o zaman, orada: Güzel bitki biter..
Anlatılan mana, şu âyet-i kerimelerde ifadesini bulur:
— «Kötü bîr kelimenin misali, toprağın üstünden koparılmış bir ağaç gibidir;
onun kararı yoktur.» (14/26)
— «Görmez misin?. Allah iyi bir kelimeye nasıl misal getirir?. O, güzel bir ağaç
gibidir. Kökü sabittir; dalları semada bir ağaç gibidir.» (14,24)
Kâmil şeyhin sohbeti, kibrit-i ahmerdir. Onun nazarı devadır. Onun sözü şifadır.
Anlatılan zatın sohbetinden gayrisi, dikenli ağaç gibidir.
Allah-ü Teâlâ, bize ve size Şeriat-ı Mustafaviye caddesinde sebat ihsan eylesin.
O şeriatın sahibine, en faziletli salât, selâm ve saygılar. Çünkü Resulûllah
S.A. efendimiz, esas emrin sahibidir; necatın medarıdır, saadet kaynağıdır. Onun
şanında, Fars dili ile şu şiir ne güzel söylenmiş:
Arabi Muhammed, efendisi iki cihanın:
Vay haline, onun kapısında toprak olmayanın..
Sözü burada bitirelim: Resullerin efendisine salât, selâm, tahiyyet ve
bereketler duası okuyarak..
***
TETÜMME: (Eksik kalan bir hususu belirtmek.)
Her bakımdan şaşılacak bir husus.. Doğru sözlü bir kardeş anlattı:
Kendi arkadaşlarından biri imiş: Değerli şairlerden biri; şürde, KÜFRİ sözünü
kendisine bir lâkab ismi yapmış. Halbuki, kendisi büyük sadattan ve nukaba-i
kiramdanmış.. Keşke bileydim; bu şenaati belli şeni ismi seçip almaya kendisini
ne götürdü?. Müslüman kişiye lâyık olan odur ki: Yırtıcı arslandan kaçışından
daha fazla, bu gibi isimden kaça.. Tam manası ile, bu ismi kötü göre.. Şundan
ki: Bu isim ve bu ismi alan Allah katında. Resulûllah indinde buğzedilmiştir.
Müslümanlar dahi, küfür ehline adavetle, sertlikle memurdurlar. Bu mana icabı
olarak: Bu gibi kabih isimden sakınmak, vaciptir.
Ancak; sekir halinin ağır basmasından ötürü; bazı meşâyihin ibarelerinde küfrün
medhi, ZÜNNAR (1) bağlamaya teşvik ve benzeri sözler, zahiren sarf edilmiştir;
ama tevil götürür. O zatların sırlarının kudsiyeti artsın. Zira sarhoşların
sözleri tevellidir; zahiren söylenen sözlerdir. Bunun için onlar, sekr halinin
ağır basmasından ötürü, bu gibi şeylerin irtikâbında mazur sayılırlar. Şu da bir
gerçektir ki: Bu büyük zatlara göre, küfrün hakikati, İslâm'ın hakikatına
nazaran pek noksan sayılır. Bunun için, sekir halinde olmayanlar, o halde
olanları taklid etmekte mazur sayılmazlar; hem bu zatlar katında, hem de şeriat
ehli zatlar katında.. Çünkü: Her şeyin bir mevsimi ve kendine has bir vakti
vardır. O şeyin yararlı oluşu da, o mevsime göredir; diğer mevsimde iyi olmaz.
Akıllı olan, birinci durumu, ikincisi ile kıyas etmez.
Benim tarafımdan onu bulunuz; bu ismi değiştirsin. Onun yerine, daha hayırlı
olan: Allah ve Resulü katında sevilip, beğenilir, razı olunan İ S L Â M İ ismini
alsın. Çünkü, bir Müslümanın haline ve sözüne bu daha uygundur; Îslâm dinine
bağlılıktır. Aynı zamanda bu İ S L Â M î ismini almakla:
— «Töhmet yerlerinden sakınınız.»
Hadis-i şerifi ile aldığımız emre uyup, korunmak olur. Bu kelâm doğrudur;
üzerine hiç bir şüphe tozu konmamıştır. Aynı manada, Sübhan Allah şöyle buyurdu:
— «Mümin bir kul, müşrikten hayırlıdır.» (2 221)
Selâm hidayete tabi olanlara..
(1) ZÜNNAR: Yunanca bir kelime olup rahiplerin bellerine bağladıkları iplere
verilen kimdir.
Hakîkat Kitâbevi Tercümesi