MEVZUU: Öğütler, halktan kesilip yüce Sübhan Cenab-ı Hakka iltica. NOT: İmam-ı Rabbanî Hz. bu mektubu, Camiul-esrar vel-ulum Hazret-i Mahdumzade Hâce Muhammed Masum'a yazmıştır. *** Alemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun. Darlıkta ve genişlikte, kolaylıkta ve güçlükte, nimette ve hikmette, rahmette ve zahmette, şiddette ve rahatlıkta, iyilikte ve belâda... Salât ve selâm o zata olsun ki, hiçbir nebi onun gibi eziyet görmemiş, onun uğradığı iptilâya hiçbir resul uğramamıştır; bunun için de alemlere rahmet, evvellerin ve ahirlerin efendisi olmuştur. Ey evlad-ı kiram, İptila vakti, her ne kadar acı, tadı kötü olsa da; fırsat ganimettir. Bu vakitte, size fırsat verildiği için; yerinde olur ki, sanı yüce Allah'a hamd edesiniz. Nefsinize, bir an ve bir lahza dahi boşluk bırakmadan, işinize devam edesiniz. Şu üç şeyden hali kalmanız yakışmaz: a) Kur'an-ı Mecid'i okumak. b) Çokça Kur'an okuyarak namazı eda etmek. c) LA İLAHE İLLALLAH (Allah'tan başka ilâh yoktur) kelime-i tayyibesini tekrar etmek. Yerinde olur ki, – "LA... (Yoktur...)" Lâfzı ile, nefsani arzuların ilâhları yok edile... Maksatlar ve muradlar dahi atıla... Zira, insanın kendi talebi, kendisinden gelen bir uluhiyet davasıdır. Bu mânâdan olarak, yerinde olur ki, sine sahasında bir murad yeri asla bulunmaya... Muhayyilede dahi, kesin olarak bir heves kalmaya... Böyle olmalı ki, kulluk hakikati ile tahakkuk edile.. Kulun, kendi muradını husule gelmesini taleb etmesi; Mevlâsının muradını bir yana atmayı gerektirir ve Rabbi ile çekişme olur. Böyle bir mânâ ise, Mevlâsının nefyini, kendi nefsinin de mevlâlığını getirir. Bu işin çirkinliğini idrak etmek gerek... Mevlânın muradı dışında; heva, heves, murad cinsi şeyler kalmayıncaya kadar, uluhiyet davasını nefsinden atmaya çalışmak gerek... Ümidimiz o ki, bu mânâ, belâlı günlerde ve iptila vakitlerinde Allah'ın inayeti ile kolayca müyesser olur. Amma bu anlatılan günlerin dışında, şu heva ve hevesten her biri, Ye'cuc Me'cuc şeddi gibidir. Zaviyelerde oturup bu işle meşgul olmak gerek... Zira, fırsat ganimettir. Fitne zamanındaki az, fitnenin bulunmadığı zamanlardaki çok yerine geçer. Riyazetler ve mücahedeler eylemek şarttır. Haberleşmek dahi şarttır; mülakat ya vaki olur ya da olmaz. İşte nasihat budur: Hiçbir murad ve heves asla kalmamalıdır. Validenizi dahi bu mânâdan yana muttali ediniz; kendisinin bu manaya delil olunuz. Bu hayatın halleri geçicidir; beyan sahasında ondan ne getirelim? Küçüklere merhametli olunuz ve onları Kur'an okumaya teşvik ediniz. Mümkün olduğu kadar hak sahiplerini bizden yana razı ediniz. İman selâmeti duası ile muavenette ve yardımda bulununuz. Şunu tekrar tekrar yazıyoruz: Bu vakti, hiçbir işe yaramayacak şeylere harcamayınız. Lâyıktır ki, şanı büyük Allah'ın zikri dışında bir şeyle meşgul olmayasınız. İsterse, kitapların mütalaası ve talebe okutmak olsun. Zira vakit, zikir vaktidir. Nefsani arzuları: – LA... (Yoktur...) lâfzı altına alınız ki; tam manası ile nefyedile ve sinede bir maksat ve murad olmaya... Hatta bilfiil halâsım olan dahi, sizin en önemli maksatlarınızdandır. Sizin için, bir murad olmamalıdır. Yüce Allah'ın muradına, fiiline ve takdirine razı olunuz. Yine yerinde olur ki, kelime-i tayyibenin isbat canibinde gayb-ı hüviyetten başka bir şey olmaya. Bu dahi, bilinenlerin ve hayal edilenlerin, ötesinin dahi ötesindedir. Ev, köşk, kuyu, bahçe, kitaplar ve daha başka şeylerin derdi kolaydır. Yerinde olur ki, hiçbir şey sizin vaktinizi almaya. Yüce Hakkın razı olduğu şeyler dışında sizin için beğenilen ve arzulanan olmamalıdır. Biz, gittiğimiz zaman, eşya dahi tamamen gider; biz hayatta iken gitsinler. Bu mânâda hiçbir endişeniz olmamalıdır. Allah'ın veli kulları, bunları kendi arzulan ile bıraktılar. Biz dahi, yüce Allah'ın ihtiyarı ile bırakıp o Sübhan Zat'a şükredelim. Bu sayede ümit edilir ki, muhlas kullardan oluruz. Hangi yerde oturursanız, orayı vatan bilmelisiniz. Bu az günlerin hayatı, hangi mahalde geçer ise, şanı büyük Hakkın zikri ile geçmelidir. Zira, dünya işleri kolaydır; ahiret işlerine yönelmek gerek. Validenizi teselli edip kendisine ahireti sevdiriniz. Eğer dünyada mülakat Sübhan Allah'ın takdiri ise, müyesser olur. Olmazsa, Allahu Teâlâ'nın takdirine razı ve teslim gerek. Dua gerektir ki, yüce Sübhan Allah, dar-ı selâmda toplaya. Dünyadan kalan mülakatın telâfisini dahi, keremi ile ahirete havale eyleye. Herhalde Allah'a hamd olsun.
|