MEVZUU: Harika hallerin zuhurunun çokluğu ve azlığı. NOT: İmam-ı Rabbanî Hz. bu mektubu, Derviş Habib Hadim'e yazmıştır. *** Bilesin ki, Fuzuli mubahları irtikâb etmek, harika kerametlerin azalmasına sebeptir. Bilhassa bu fuzuli şeyler, şüpheliler haddine ulaşacak olur ise... Oradan dahi haram sınırlarına ulaşır ise... Bu durumda, keramet nerede!.. Harikaların zuhuru nerede!.. Her ne miktar mubahlara mübaşeret çemberi daralır ise, onunla zaruri miktar iktifa edilir ise, keşif, keramet mecali o miktar geniş olur. Harika hallerin zuhuru dahi o miktar açık vazıh olur. Harika hallerin zuhuru, nübüvvet şartlarından olup, velayet şartlarından değildir. Zira, nübüvvet izahı vaciptir; velayet izharı değil. Hatta, bu velayet mertebesinde gizlilik ve saklılık evlâdır. Çünkü, nübüvvette halkı davet vardır. Bu mânâdan olarak şu husus malumdur ki: Davet için izhar lâzımdır. Yakınlık için de, kapamak münasip olur. Bir veliden çokça harika hallerin zuhur etmesi; kendisinden zuhur eden harika hallerin benzeri zuhur etmeyen başka velilerden daha faziletli olduğuna delâlet etmez. O kadar ki, kendisinden asla harika bir keramet zuhur etmeyen bir veli, kendilerinden çokça harika kerametler zuhur eden velilerden çok daha faziletlidir. Nitekim üstte anlatılan mânâyı Şüyhü'ş-Şüyuh (Şeyhler Şeyhi - Şihabüd din Sühreverdi) AVARİF nam kitabında tahkik etmiştir. Harika hallerin çok veya az zuhuru, nübüvvet şartı olmasına rağmen; daha faziletli olma mucibi olmayınca, velayette daha faziletli olma mucibi nasıl olabilir? Halbuki harika hallerin zuhuru onda şart da değildir. Zannım o ki, enbiyanın riyazetlerinden, mücahedelerinden ve nefislerini mubah işlemek için tazyik etmelerinden asıl maksat; kendilerine vacip olan nübüvvetleri için şart olan harika hallerin zuhurunu tahsildir. Yüce Sultan kurb-u ilâhi derecelerine vusul değildir. Onlara salât ve selâm olsun. Zira peygamberler seçilmiş zatlardır. Muhabbet cezbesinin zinciri azar azar onları çeker ve şanı büyük Allah'ın yakınlığına ulaştırır. Hem de, kendilerinden gelen bir meşakkat olmadan. O yolda ki, yüce Sultan Allah'ın yakınlık derecelerine vuslat için riyazete ve mücahedeye ihtiyaç duyulur; bu yol, inabe ve irade yolu olup müridlere göre bir yoldur. İçtiba yolu (Allahü Teâlâ'nın rızâsına kavuşmak için peygamberlerin aleyhimüsselâm ve seçilmiş evliyâların yolu. Mürid değil, murâdlar ve mahbûblar yolu. Sevilenleri, çabuk ilerletme yolu.) ise, murat olanların yoludur. Müridler, meşakkat ve mihnetle ayakları ile giderler. Muratlar, izaz ikram ile menzil-i maksuda alınıp taşınırlar. Kendilerinden gelen hiçbir mihnet olmadan, büyük derecelere ulaştırırlar. Şunun da bilinmesi yerinde olur ki, riyazet ve mücahedeler, inabe ve irade yolunun şartları arasındadır. Amma bunlar, içtiba yolunun şartları arasında değildir. Bununla beraber faydadan hali de değildir. Meselâ bir kimseye, parça parça taşınarak götürülme işi hasıl olunca, bu arada kendisinden de, bir miktar gayret olur ise, hiç şüphe edilmeye ki, bunun gidişi, kendisinden hiçbir çaba çıkmayandan daha çabuk olur. İsterse, zaman zaman tek başına çekilmek, iki taraflı çekilme işinden daha kuvvetli ve daha faydalı olduğu caiz olsun. Hulâsa, içtiba yolunda, sa'y (çaba harcamak, çalışmak) kemalli mânâda vusul için şart değildir. Tıpkı vusulün kendisine şart olmadığı gibi. Evet, bunda fayda ihtimali, bazı mahallerde olsa dahi vardır. Rizayetlerin faydaları, mücahedelerin menfaatten ki, bunlar mubah işlerin zaruri olanları ile yetinmektir; içtiba erbabı için, anlatılan mânâ dışında dahi çoktur. Meselâ cihad-ı ekberin devamı, dünya telvinatından batın tahareti ve nezafeti gibi. Zira, her ne ki, zaruri sayılır; dünya işlerine dahil değildir. Her ne ki, fuzulidir; o da dünyaya dahildir. Riyazette ve zaruri olan işlerle yetinmekte bir başka fayda odur ki, uhrevi olan muhasebe ve muahaze az olur. Bu da derecelerin yükselmesine bir sebeptir. Zira, ahiret sürürü, dünya mihnetinin katına göre olacaktır. İş bu mânâdan; enbiyanın riyazetleri ve mücahedeleri için, anlatılan vecihler dışında bir başka vecihler zahir oldu. Şu da vuzuha kavuştu ki, riyazet ve zaruri olanlarla yetinmek, her ne kadar içtiba yolunda şart değilse de, haddizatında beğenilir ve güzel olur. Hatta anlatılan faydalara nazaran, zaruri ve lâzımdır. Dua makamında bir ayet-i kerime meali: – "Rabbimiz, bize katından rahmet ver. İşimizde bizim için muvaffakiyet hazırla..." (18/10)
|