Bu mektûb, hâce Kâsıma
yazılmışdır. Bütün varlığımızla Allahü teâlâ ya dönmek lâzım olduğu ve bu
ni’mete kavuşmak için, Ebû Bekr-i Sıddîkın yoluna sarılmak îcâb etdiği
bildirilmekdedir:
Hak teâlâ, bu alçak dünyâyı gözünüze aşağı ve değersiz göstersin. Kalb
aynanızı, âhıretin güzel cemâli ile süslesin! Bu düâmızı, mi’râc gecesi,
kendisinden gözü hiç ayrılmayan, tertemiz Peygamberi hurmetine kabûl buyursun
“aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ”!
Okşayıcı, kıymetli mektûbunuz ve yüksek değerli hediyyeleriniz geldi. Lutf eylemişsiniz. Allahü teâlâ, hayrlı karşılıklarını ihsân eylesin! Sevenlerimize ve iyi gözle bakanlarımıza nasîhatimiz şudur: Bütün varlığımızla
Allahü teâlânın mukaddes zâtına dönmeliyiz! Ondan başka her şeyden
yüz çevirmeliyiz! Fârisî mısra’ tercemesi:
İş budur, bundan başkası hiçdir!
Bugün, bu büyük ni’mete kavuşmak için Ebû Bekr-i Sıddîkın yoluna
inanmak ve bağlanmak lâzımdır. Bu yolda bulunan büyüklerin “rahmetullahi
aleyhim ecma’în” bir sohbeti ile kavuşulan şeyler, sıkı riyâzetlerle ve
ağır mücâhedelerle ele geçemez.
[(Riyâzet) nefsin istediklerini yapmamak, harâmlardan, mekrûhlardan
sakınmakdır. (Mücâhede), nefse ağır gelen, onun istemediği şeyleri yapmak,
farzları, sünnetleri, müstehabları işlemek demekdir].
Bu büyüklerin yolunda, sonda kavuşulan ni’metler, başlangıçda yerleşdirilmişdir. Sona varanların kavuşduklarını, dahâ ilk sohbetde ihsân ederler.
Bu büyüklerin yolu, Eshâb-ı kirâmın yoludur. Eshâb-ı kirâm “rıdvânullahi teâlâ
aleyhim ecma’în”, insanların en üstününün, dahâ birinci sohbetinde “aleyhi ve
aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” öyle ni’metlere kavuşdular ki, ümmetin Evliyâsı,
bunlara en sonda belki kavuşabilir. İşte bu, nihâyetin bidâyete
yerleşdirilmesidir. Öyle ise, bu büyükleri cân ile, gönül ile
seviniz! Çünki, bütün se’âdetlerin temeli, sebebi bu sevgidir. Allahü teâlâ,
size ve doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın izinde bulunanlara selâmet
versin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm!”