|
Bir sinek bir kartalı salladı
yire urdı
Yalan değil gerçekdür ben de
gördüm tozuni
Bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu
"Sinek" güçsüzlüğü belirtmek için kullanılır;
"Sivri sinekten daha zayıf" deyiminde olduğu gibi...
Sağır ve dilsiz olduğu için en uzun ömürlü kuş olduğu söylenen kartal, cüsse ve
kuvvetin sembolüdür. İnsanlar ise, bülbül ve benzerlerinin sesleri sebebiyle
avlanıp kafese kondukları gibi, galiba lisanları yüzünden helâk olur.
Bu beyitte iki düşünce vardır ki, birinci mânâ şudur: Sinek, zayıf fikirlere ve
rahatsızlık vermeye işaret; kartal, güçlü kalb ve dayanıklılığa remzdir. Bazen,
zayıf fikirlerin ele geçirdiği kalb, çok küçük şeyler karşısında güçsüz kalıp,
mağlup olur ve bulunduğu makamdan aşağıya, toprak seviyesine düşer. Onun için,
düşmanı zayıf ve hakir görmemelidir ki, hile sebebiyle acziyet ve kusur ortaya
çıkmasın.
Aslanın kamışlık içine yavrulaması, karıncanın, bu kadar güçsüzlüğüne rağmen
onun ve benzeri güçteki hayvanların yavrularına musallat olarak, yavrularını
helak etmesi sebebiyledir. Arapların "dübb" dediği ayının da, karınca
korkusuyla, bir et parçası şeklinde doğurduğu yavrusunu, âzâları tamamlanıncaya
kadar ağzında taşıyıp yere koymadığına dair rivayetler vardır.
Bu şekilde, "toz" ile kastedilen ise, zayıf fikirlerin eserlerinin ortaya
çıkışıdır.
Ve ikinci mânâ şudur: Hâl ve gönül ehli bazı zayıf ve fukaralar vardır ki,
görünüşlerindeki zayıflık itibariyle sivrisineğe benzerler; ancak Allah'ın
"Kavi" ve "Metin" sıfatlarına mazhar olarak, batınî bakımdan kuvvetlidirler. Ve
bazı, görünüşleri kuvvetli kişiler vardır ki, gerçekte iç hâlleri boştur.
Dışarıdan bakıldığında kartal gibi cüsseli ve kuvvetli, ancak içleri gayet zayıftır; zira tevhid kuvvetiyle melekût metanetini bulamamışlardır. Dolayısıyla, bu
söz ehli dedikoducular, hâl ehli karşısında acziyete düşüp mağlup olur. Buna da
herkes şahitlik eder. Fahreddin Razi'nin, Necmi Dâye karşısında aciz kalıp,
mecliste bulunanlarca ayıplanması gibi... Kendini aslan, karşısındakileri
tavşan yerine koyan Fahreddin Razi, tavşan zannettiğine mağlup olunca
anlaşıldı ki, meğer tavşan gibi zayıf gördüğü aslan, kendisi ise tavşan imiş...
Bazı vakitler, bu görünüşte güçlü olan zahir ehlinin bazıları, sülûk ehlinin
fukarâsına taş atıp onların incinmesine sebep olunca, İlahi gayretin zuhuruyla
bâtini tasarruf okuna hedef olurlar. Bu ürkek ve şaşkınlar, inat ve taassupla
uçmaya yeltendiklerinde kanatları kırılarak zillet toprağına düşer ve helak
olurlar. Bu helak oluşu müşahede edenler, onların kabirleri üzerine toprak
yığarlar da geriye toz-toprak kalır.
Bazı şairlerin dediği gibi:
"Bülbüllerin yakıcı nağmeleri sebebiyle küstah çiğ tanesinin ömrü, bir
anlıktır."
Anlatıldığına göre, Bursa'da yaşayan Hazreti Emir'in (r.a.) öldürülmesi için
Yıldırım Bayezid tarafından kırk kişi gönderildiğinde, Emir hazretleri, Yasin sûresinden "Onların cezası ancak bir naradan ibaret oldu; hemen sönüverdiler" âyet-i kerîmesini okuyup, kuvvetli ve Rahmanî nefesiyle gelenlerin üzerine üflemiş ve gelenlerin üzerine yıldırım düşmüş gibi olmuştur. Gelenler, emanet
olarak taşıdıkları hayatlarını sahibine teslim ederek, zelil ve yalnız kalmış
mücerret ruhlarıyla yokluk cihetine gitmişlerdir. Görün başlarına neler
gelmiş...
Bu hâdise, bütün Bursa halkının önünde olmuş, Mevlana Fenari ve yakınları
ölenlerin namazlarını kılarak, hepsini Kadidler Kubbesi denilen yere gömmüşlerdir.
Hazreti Şeyh-i Ekber (k.s.) cennet kokulu Şam'da yaşarken, şeyâtinü'l-ins nâmında
olan bir taifenin reisi onu oradan çıkarmak ve belki öldürülmesine fetva ile
yerinden koparıp ayırmak niyetindeyken, (bir gün) yıkanmak için Şam'ın
havuzlarından birine daldığında, Hazreti Şeyh'in, zâtî elinin kuvveti zâhir
olup, vücudunu yıkayan o kişinin boğazını sıkmakla canını uçurmuş ve onu al-i
Firavun gibi sudan ateşe götürmüştür. Bu zatın leş parçasını havuzdan dışarı
çıkarıp, namazını yine Hazreti Şeyh'e teklif etmişler; amma ne fayda...
Bu kıssa, Fahr-i Âlem ile münafıkların reisi İbni Übey hikâyesine benzer.
Mesnevi'de gelir: "Allah birisinin perdesini yırtmak, yani hakîr etmek isterse,
onun meylini temiz insanlar aleyhinde bulunmaya çevirir."
İbret verici büyük belalar dahi buna kıyas olunsun.
|
|