MEVZUU:
a) Şeyhinin vefatından sonra, Haniganın fukarasına (tekkenin dervişlerine) zahirî destek olması dolayısı ile teşekkür izharı..
b) Camiiyet-i İnsan (insanda her şeyin var olması) onun kemaline sebeb olduğu gibi; noksan kalmasının da sebebi olduğunu beyan..
c) Ramazan ayının faziletleri ve buna münasib bazı şeyler..


***

NOT: ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

***

Allah-ü Teâlâ size, ecdad-ı kirâmınızın yolunda sebat; aylar seneler boyunca, üzüntü ve kederi mucib olacak şeylerden sizlere selâmet ihsan eylesin.

***

Bilmiş olasın ki,

«İnsan sevdiği ile beraberdir.»

Hadis-i şerifinin ifade ettiği mânâ gereğince, Allah'ın veli kulları, Yüce Mukaddes Allah ile olmaktadırlar. Bu bedenle ilgilenmek, anlatılan engel manilerden biridir. Bu heyulanı karargâhtan çıkıp bu zulmani kalıptan ayrıldıktan sonra yakınlık içi bir yakınlık; ittisal içi bir ittisal olur..

– «Ölüm, sevgiliyi sevgiliye ulaştıran bir köprüdür.»

Kelâmındaki mânâ üstte anlatılanı daha güzel ifade eder.

– «Her kim, Allah'a kavuşmayı bekliyorsa; (beklesin) Allah'ın tayin ettiği ecel vakti elbette gelecektir. (Yani: Bildiğimiz manada ölüm.)» (29/5)

Mealine gelen âyet-i kerime müştaklara bir tesellidir; anlattığımız mânâda ise bir beyan..

Bu acizlerin halleri şöyledir; bu oyalayıcı alâkalar onları huzur devletine ermekten alıkoydu. Din uluları katında, onların hali harap ve pek beterdir. Kesiktir; verimsizdir.

Kaldı ki, Allah sırlarının kudsiyetini artırsın; büyüklerin ruhaniyetinden istifade edip feyz almak, bazı şartlara bağlıdır. Bu şartları da, her şahsın yerine getirmeye takati yoktur.

Ancak, nimet ve ihsan sahibi Allah'a hamd olsun; bu korkunç hadiselerin zuhuru vaktinde, ürkütücü, korkutucu vakıaların çıktığı zamanda, nübüvvet ehl-i beytinden birine bu aciz fukaranın (dervişlerin) terbiyesini verdi; onlara yardımcı kıldı. O nübüvvet sahibi zata salât, selâm ve tahiyyet..

Onun, anlatıldığı gibi yardımcı ve terbiyeci olması sebebi ile, bu Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiye intizama girdi. O vasıta ile, Nakşibendiye birliği bağı bozulmadı.

Durumun, anlatıldığı gibi olmasında şaşılacak bir şey yoktur.

Bu üstün bağlılığın, bu diyarda cidden garib olduğu; onun müntesiplerinin dahi bu memlekette azlıkta son hadde vardığı – tıpkı ehl-i beyt mensuplarının diğer nesillere mensup olanlar arasındaki azlığı gibi – için, ehl-i beyt mensuplarından birinin onlara hami ve mürebbi olması en uygunudur. Bu yolun da öyle biri ile takviye edilmesi en uygunu ve en lâyıkıdır. Taa ki, bu büyük devletin tekmili bir yabancıya düşmesin.

Anlatılan mânâ icabı olarak; bu yolun mensubu fukaraya; erdikleri büyük nimete şükür etmek nasıl gerekli ise; kendilerinin terbiyesini üzerine almak sureti ile büyük bir devlete kavuşmalarına sebeb olan zata dahi teşekkür etmeleri icab eder.

Şu da bir hakikattir ki; batınî manada derli toplu olmaya muhtaç olunduğu gibi, zahirî hallerde dahi derli toplu birlik olmaya ihtiyaç vardır. Hatta, bu ikinci derecede sayılan ihtiyaç durumu, birinciden önce gelir. Mahlukatın dahi, en muhtaç olanı insandır. İçinde bulunduğu ihtiyacın şiddeti de toplayıcı olması yolundan gelmiştir. Zira, sair mahlukatın tümüne lâzım olan şeyler, tek başına (insanın) kendisine lâzımdır. Böylece, kendisine lâzım olan her şeyle bir bağlantısı vardır. Bu durumu ile, onun bağları, bütün mahlukatın bağlarından pek çok olmaktadır. Bu bağlantı kurduğu şeylerin her biri, Yüce Mukaddes zattan irâzını (yüz çevirmesini) gerektirmektedir.

İşbu anlatılan mana icabıdır ki: İnsan, mahrumiyet cihetinden, mahlukata nazaran pek çok sıkıntıya düşmüştür.

Bu mânâ üzerine gelen bir şiir şöyledir:

Halkın ötesindedir insanın mertebesi;

Bundandır huzur izzetinde gerilemesi..

Ayrılmazsa uzaklığından, gurbet halinden;

Bulunmaz hiç mahrumiyette insan gibisi..

İnsanın, bütün yaratılmışlardan daha faziletli olmasına gelince; bu dahi onun camiiyeti (toplayıcı olmasının) icabıdır. Zira onun mânâ aynası pek tamamdır. Tüm halkların aynalarında her ne gibi bir şey zuhura gelirse; onlar, tek tek insanın aynasında parlar..

İşbu cihettendir ki, insan: Tüm yaratılmışların en faziletlisidir.

İşbu cihettendir ki, insan: Tüm yaratılmışların şerlisidir.

Fazilet tarafında, Muhammed aleyhissalâtü vesselam vardır.

Şer tarafındaysa.. Ebu Cehil lâini vardır.

***

Hiç şüphe yok ki, zahirde bu fukara dervişlerin topluluğuna tekeffül etmektesiniz. Haliyle, Aziz Celil Allah'ın ihsan eylediği başarı ile.. Ve:

– Çocuk babanın sırrını taşır..

Hükmünce.. Aynı şekilde, vasıtanızla, batınî manada; toplu hale ereceklerine ümit tamdır.

***

Kıymetli mektubunuz, mübarek ramazan ayında geldi. Dolayısı ile hatıra geldi ki, bu kadri yüce ayın faziletlerinden bir nebze yazayım.

Bilinmesi gerekir ki:

Ramazan ayı, büyük bir aydır, Bu ayda nafile olarak yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri ibadetler diğer aylarda edâ edilen farz ibadetlerin sevabı ile eşittir.

Ramazan ayında bir farz ibadeti edâ eden, diğer aylarda yetmiş farz ibadeti edâ sevabı alır.

Bir kimse, ramazan ayında bir oruçluya iftar ettirirse; kendisi için günahlarına kefaret olacağı gibi; boynunu da ateş azabından kurtarmış olur. O iftar ettirdiği kimsenin sevabı kadar kendisine sevap verilir ki; o kimsenin sevabından da bir şey eksilmez.

Ramazan ayında, bir kimse kölesinin (veya hizmetinde bulunanın) vazifelerini hafifletse, Yüce Allah kendisini bağışlar ve cehennem azabından âzad eder..

Resulûllah S.A. efendimiz, ramazan ayına girdiği zaman; bütün esirleri serbest bırakırdı. Dilenciye ihsanlar ederdi.

Bir kimse, ramazan ayında; hayırlı işler ve yararlı amellerde başarılı olursa; sene boyunca, başarılı olur.

Bu ramazan ayı, dağınıklık ve perişanlık içinde geçerse; sene boyunca, dağınıklık ve perişanlık sürer. Bunun için, mümkün olduğu kadar, bu ay içinde, gönül birliği elde etmeye bakmalıdır. Böyle bir şey için de bu ayı ganimet bilmelidir.

Yüce Sübhan Allah, bu gecelerin her birinde; cehennem azabına hak kazanan binlerce kimseyi âzad eder.

Bu ay içinde, cennet kapıları açılır; cehennem kapıları kapanır; şeytanlar zincire vurulur; rahmet kapıları da açılır.

İftarda acele etmek, sahuru biraz sona bırakmak sünnettir. Bunun üzerinde Resulûllah S.A. efendimiz önemle dururdu. Bu işlerde önemle durmak şu m
ânâyı çıkarır: Kulluk makamına uygun bir şekilde ihtiyacını arz etmek..

Hurma ile iftar etmek sünnettir.

Resulûllah S.A. efendimiz iftarda şu duayı okurdu:

– «Susuzluk gitti; damarlar ıslandı; inşaallah ecir sabit oldu.»

Bu ayda, teravih namazı kılmak, Kur'an-ı Kerim'i hatmetmek sünnet-i müekkededir; bunların neticesi çok faydalıdır.

Allah-ü Teâlâ, hepimizi muvaffak eylesin. Habibi hürmetine.. Ona ve âline salât ve selâm..

***

Söylenecek bazı cümleler kaldı.

Mübarek mektubunuz, ramazanın ortasında geldi; yoksa emre imtisâlde kendime müsamaha etmezdim. Mezkûr ramazan ayından sonra konuşmak, gaybe hüküm ve uzun emele mebni bir şeydir.

Bütün mesele sizin rızanızı almaktır. Hiç bir şekilde, nefsimi esirgemek cihetine gitmiyorum. Kaldı ki: Zahir ve batın sizin haklarınız üzerimizdedir. Önderimiz Hazretleri şöyle buyurdu:

– Şeyh Ciyo'nun hepinizde sabit olduğu mukarrer hakları vardır. Zira o, bu toplu halinizin oluşmasına bir sebeptir.

***

Allah-ü Teâlâ, hepimizi rızası bulunan amellere muvaffak eylesin.

Resulûllah ve onun şerefli âli hürmetine.. Ona ve diğerlerine salât ve selâmlar..

Bundan fazlasını yazmak tam baş ağrıtmak olur.


Hakîkat Kitâbevi Tercümesi