MEVZUU:
a) Bu tarikat'ın tümü yedi adımdan ibaret olduğunun beyanı..
b) Nakşibendiye meşâyihinin diğer silsileler hilâfına ilk seyirlerine âlem-i emirden başlamayı tercih ettikleri..
c) Bu büyüklerin yolları, ashab-ı kiramın yolu olduğu.. Ve, bu münasebetle bazı şeyler..


***

NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Mahmud'a yazmıştır.

***

Mübarek mektubunuz ulaştı. O mektubunuzdan, bu Taife-i Aliyye'nin sözlerini dinlemeye karşı şevkinizi anlayınca, zarurî olarak bazı cümleleri yazmak istedim. Bu, bir suale icabet, arzulanan işe teşvik kabilindendir.

***

Ey Mahdum,

Kat etmek üzere olduğumuz bu yolun tümü; insanın yedi letâif adedine göre, yedi adımdan ibarettir.

Bu yedi adımın ikisi, âlem-i halkta başlar ki; kalıpla ilgilidir. Bu unsurî bedenle nefsi kasd ediyorum.

Bunların beş tanesi dahi âlem-i emirde olup kalb, ruh, sır, hafi ve ahfaya bağlıdır.

Bu yedi adımdan her biri, on bin hicap açar ki: Bunlar nuranî de olabilir; zulmanî de.. Bu manada gelen bir hadis-i şerif şöyledir:

– «Allah-ü Teâlâ'nın, nurdan ve zulmetten yetmiş bin hicabı vardır.»

Emir âleminde atılan adımlardan: BİRİNCİSİ İLE: Fiiller tecellisi zahir olur.

İKİNCİSİ ÎLE: Sıfatlar tecellisi olur.

ÜÇÜNCÜSÜ İLE: Zatî tecellilere giriş vaki olur.

Bundan sonra, derecesine göre, olanlar olur ki; erbabına malumdur.

Bu yedi adımdan her birinde: Salik, kendi nefsinden uzaklaşır; noksan sıfatlardan münezzeh Rabbına yakınlık bulur. Bu adımların tamamı ile de yakınlık tamam olur. İşte o zaman, fena ve beka ile müşerref olur. Ve, has velayet derecesine ulaşır..

***

Nakşibendiye meşâyihi, bu seyrin iptidasına âlem-i emirden başlamayı tercih ettiler. Allah-ü Teâlâ, onların sırlarının kudsiyetini artırsın. Onlar, bu seyir zımmında âlem-i halk mesafesini dahi kat ederler. Ama, diğer silsilelerin meşâyihi böyle değildir.

İşbu mana icabı olarak, Nakşibendiye tarikatı, tarikatların en yakını oldu. Böyle olunca, hiç şüphe yok ki: Diğerlerinin nihayeti, bunun bidayetine derc edilmiş oldu.

Bu manada bir mısra:

Yazının güzelliğine, delâlet eder baharı.

***

Bu büyük zatların yolu, ayniyle, ashab-ı kiramın yoludur. Allah-ü Teâlâ onlardan razı olsun. Hayrülbeşer Resulûllah S.A. efendimizle sahabeye ilk sohbette nasib olan, nihayetin bidayete girgin olması durumu, az kere, işin nihayetinde pek kâmil evliyaya hasıl olur.

Anlatılan mana icabıdır ki, Hazret-i Hamza'nın şehadetine sebeb olan vahşî r.a. tabiinin hayırlısı olan Veys'el karanî'den fazilet itibarı ile hayırlıdır. Bunu, Resulûllah S.A. efendimizle olan bir sohbeti sonunda elde etmiştir.

Abdullah b. Mübarek'e şöyle soruldu:

– Ömer b. Abdülaziz mi yoksa Muaviye mi fazilet itibarı ile hangisi daha öndedir?.

Şöyle dedi:

– Vallahi, Resulûllah ile beraber halinde iken, Muaviye'nin atının burnuna giren toz Ömer b. Abdülaziz'den şu kadar faziletle ileridir (1).

Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir iştir. Bilhassa şu topluluk üzerinde ki: Başkalarının nihayeti, bunların bidayetine derc edilmiştir; acaba bunların nihayeti nasıl olur?. Başkalarının idrâki buna nasıl yetişir?.

Şu âyet-i kerime bu manada ne kadar güzeldir:

– «Rabbın ordusunu, ancak kendisi bilir..» (74/31)

Bu manada bir şiir şöyledir:

Ayıblarsa kusurlu biri, bilmeden onları;
Kem sözlerden hep beridir onların sahaları..
Kırabilir mi hiç o zinciri hilekâr tilki;
Bağlanmıştır onlarla dünyanın tüm arslanları..

***

Sübhan olan Allah, bu varlığı pek kıymetli taifenin muhabbetini size ve bize nasib eylesin.

***

Bu mektup, her ne kadar küçük ise de, içinde, yüksek maarif bilgileri derc edilmiştir; üstün hakikatlar sığdırılmıştır. Bunlardan ötürü, onun değerli tutulması gerekir.

 


(1) Buradaki rivayette kısmen mübalağa olsa dahi, ashâba sevgiden ötürü olduğundan hoş görülmelidir. Bilhassa:

– Resulullah ile beraber iken..

Kısmına dikkat edilmelidir. Ancak, bu rivayet bir başka yerde şöyle gelmiştir:

– Muaviye, Ömer b. Abdülaziz misâli yüz bir kimseden hayırlıdır.


Hakîkat Kitâbevi Tercümesi