Mektuplar

MEVZUU:

Sülûkün( tarikatta yapılması gereken ön işler) öncesi gelen cezbenin esas maksad olmadığı, belki de, sülûk menzillerinin suhuletle kat edilmesine bir vesile olduğunun beyanı.. Asil maksud olan cezbe, sülûkten sonrakidir. Bu münasebetle bazı şeylerin beyanı.

NOT: ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Mirza Hûsameddin Ahmed'e yazmıştır.

***

Allah'a hamd olsan. Seçtiği kullarına da selâm.. Bilmiş olasın ki, vusul yolu, iki parçadan mürekkeptir: Cezbe ve sülûk.. Bir başka tabirle: Tasfiye ve tezkiye..

Sülûkten önce gelen cezbe, esas maksadları değildir. Tezkiyeden önceki tasfiye dahi, esas matluplar arasında sayılmaz.

Asıl maksud olan cezbe ve matlub olan tasfiye ancak sülûkun tamama ermesinden seyr-i fillahtaki tezkiyenin husulünden sonra olurlar.

Sülûk ve tezkiye için geçen cezbenin ve tasfiyenin faydası, ancak sülûk yollarında bir kolaylık olması içindir. Zira bu iş, sülûksuz olmaz. Matlubun cemali dahi, menziller kat edilmeden tecelli yüzü göstermez.

Birinci cezbe, ikinci için bir suret gibidir. Hakikatta, bu mânâ hariç; aralarında bir münasebet yoktur.

Bu Silsile-i Aliyye meşâyihinin tabirlerinde de geçtiği gibi, nihayetin bidayete derc edilmesinden murad; Nihayet suretinin bidayete dere edilmiş olmasıdır. Yoksa nihayetin hakikati, bidayete sığmaz. Nihayet ile bidayet arasında bir münasebet de yoktur.

Bu bahsin tahkikini; cezbenin, sülûkün ve emsali hallerin incelenmesini yaparken, bir risâlede tafsilatı ile yazdım.

***

Hâsılı: Suretten hakikata geçmek, zaruridir. Hakikat yerine suretle yetinmek ayrılıktır.

Allah-ü Teâlâ, gerçek olarak, bize hakikatle tahakkuk etmeyi nasib eylesin. Batıl suretlerden bizleri uzaklaştırsın. Nebiyy-i Muhtar ve onun ebrar âli hürmetine.. Resulûllah efendimiz ve âline salâtların ekmeli, tahiyyatın en faziletlisi olsun.


Sağ Ok Hakîkat Kitâbevi Tercümesi