|
|
MEVZUU:
a) Taziye.
b) Kazaya razı olmaya delâlet..
c) Taun hastalığı sonunda ölümün faziletini beyan.
Bundan kaçmanın dahi, askerden kaçmak gibi büyük bir günah olduğu..
***
NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Şeyh Ferid
Rabholi'ye yazmıştır.
***
Allah"a hamd olsun. Salât ve selâm onun Resulüne.. Sizlere dahi dualar
etmekteyim.
***
Mübarek mektubun bize ulaştığı malum olsun. O mektupta başa gelen musibetler
dahi beyan edilmiş.. (Bu arada bir âyet meali:)
— «Biz, Allah içiniz; ona döneceğiz.»
(2/156)
Yaraşan iş, sabır ve tahammüldür. Kadere de razı olmak gerek..
Bu mânâda bir şiir:
Döndürmez senden beni gelen eziyet;
Berekettir bana dosttan gelen zillet..
***
Bir başka âyet-i kerimede ise. Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:
— «Size bir musibet gelirse, ellerinizle
kazandığınızdır; bununla beraber, (Yüce Allah) çoğunu affeder.»
(42/30)
Bir diğer âyet-i kerimede ise, Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:
— «İnsanların elleri ile ettikleri işler sebebi
ile, denizde ve karada fesat zuhura geldi..» (30/41)
Bu veba hastalığında; amellerimizin şumluğundan dolayı, bizlerle ihtilatları
(karışıklıkları) sebebi ile sığırlar dahi öldü.
Erkeklerden daha çok kadınlar öldü; halbuki,
onların varlığı,
insan nev'inin bekâsı ile daha alâkalıdır.
O kimse ki, bu veba hastalığından kaçıp kurtuldu; toprak onun hayatına
olsun. O kimse ki, bu hastalıktan kaçmaz ve onun sebebi ile ölür; ona
mübarek olsun. Kendisine şehadet müjdesi vardır.
Şeyh'ül-İslâm İbn-i Hâcer, BEZL-I MAUN FİFAZLİ TAUN isimli eserinde kesin
olarak şöyle anlattı:
— Taun (veba) hastalığı ile ölene sorgu yoktur. Zira o, harp meydanında
düşman tarafından katledilen gibidir. Taun hastalığında:
— Ancak, Allah-ü Teâlâ'nın kendisine yazdığı başına gelecek..
Diye inanıp bilen ve sabırla bekleyen, o sırada taun hastalığından başka bir
hastalıkla ölse dahi aynı hükme tabidir; âhiret fitnelerine uğramaz. Zira
onun durumu dahi askerde nöbet bekleyen gibidir.
Bundan başka Büyük Şeyh Süyutî dahi, ŞERH-İ SUDUR Bİ-ŞERH-İ AHVAL'İL-MEVTA
VEL-KUBUR kitabında üstteki mânâyı anlattı. Sonra şöyle dedi:
— O mânâ, bu hususta bir hüccettir.
O kimse ki, o hastalıktan kaçmayıp bekler ve ölmez; gaziler ve mücahitler
cümlesinden, sabırlılar, mübtelalar (ağır belalara tutulmuşlar) zümresinden
sayılır.
Her şahsın, belli zamanda gelecek eceli vardır. Bunda ne takdim (öne alma)
vardır, ne de tehir (erteleme).. Ondan kaçanlardan çoğunun selâmeti,
ecellerinin gelmeyişindendir;
firar, onları ölümden kurtarmış değildir. Sabırla bekleyip ölenlerin pek
çoğu dahi, ecelleri geldiği için ölmüşlerdir. Aslında ne kaçmak onları
ölümden kurtarabilir; ne de orada kalmaları onları öldürür.
Anlatılan mânâda bir firar, harp zamanı askerden kaçmak gibi büyük bir
masiyettir. Yine bu durum, Yüce Allah'ın bir mekri (hilesi, düzeni) olup
kaçanlar kurtulur; kalanlar ölür. Dolayısı ile şu âyet-i kerime ile
anlatılan mânâ zuhura gelir:
— «Onunla çoklarını hidayete erdirdiği gibi,
çoklarını dalâlette bırakır.» (2/26)
Sabrınızı, tahammülünüzü ve Müslümanlara imdad ve yardımınızı duyduk.
Allah-ü Teâlâ sizi hayırla mükâfatlandırsın. Çocukların terbiyesinde
kalbinize darlık vermesin. Onların eziyetlerine tahammül versin. Bunun
üzerine bolca ecir ihsan eylesin.
Bundan daha fazla ne yazayım?.
Vesselam..
Hakîkat Kitâbevi Tercümesi
|
|
|