MEVZUU: Ashab-ı Yemin, Ashab-ı Şimal ve Sabikun
beyanındadır. NOT: İmam-ı Rabbanî Hz.
bu mektubu, Seyyid Abdulbaki Sarankpuri'ye yazmıştır.
***
Rahman Rahim Allah'ın adı ile. Allah'a hamd olsun; seçmiş olduğu kullarına dahi
selam Bilesin ki, Allahu Teala seni irşad eylesin. Ashâb-ı Şimal, zulmani
hicapların ehlidir. Ashâb-ı Yemin, nuraniyet hicaplarının ehlidir. Sabikun ise,
o hicaplardan ve bu hicaplardan halâs bulmuşlardır. Akranlarına nazaran, yarış
okunu kazanmışlardır. Asıl olan 'meydana dahi ulaşmışlardır. İki ayaklarından
birine şimale (sola) diğerini dâhi yemine (sağa) basmak sureti ile imkân
zılâlından de, vücup zılâlından de yükselmişlerdir. Yüce Mukaddes Zat dışında;
ne isim, ne sıfat, ne de itibar görmüşlerdir.
Ashâb-ı şimal, küfür ve şekavet erbabıdır.
Sabikun ise, asaletten enbiyadır; onlara salât ve selâm olsun. Tebaiyeten ise,
bu devletle müşerref olan herkestir. Yani tebaiyet devleti ile... Tebaiyet yolu
ile bu devlet, peygamberlerin ashabında daha çoktur. Onlara salât ve selâm.
Ashabın gayrında dahi, bu devlet kıllet ve nedret yollu tahakkuk etmiştir.
Bu şahıs (İmam Rabbani Hz.leri kendisini kastediyor. Yani, bu devleti bulmakta)
dahi, hakikatta ashab zümresine dâhildir. Enbiyanın kemalâtına mülhak
bulunmaktadır. Onlara salâtlar ve selâmlar. Resulullah (sav) Efendimiz onun
hakkında söyle buyurmuştur: "Bilinmez, onların evveli mi, yoksa ahiri mi
hayırlıdır?" Her ne kadar Resulullah (sav) Efendimiz:
"Asırların hayırlısı, benim asrımdır"
buyurmuş ise de, bu asırlar itibarı ile olup öbürü dahi şahıslar itibarı iledir.
En iyi bilen Sübhan Allah'tır.
Ne var ki, ehlisünnetin icmaı: Hazret-i Ebu Bekir'in ve Hazret-i Ömer'in daha
faziletli oldukları üzerindedir. Allah onlardan razı olsun. Peygamberlerden
sonra, Hazret-i Ebu Bekir'i (ra) geçen yoktur. Onlara salât ve selâm. Bu ümmetin
sabikun olanlarının en ilerisinde, Hazret-i bu Bekir (ra) vardır. Bu milletin
kıdemli olanların en kıdemlisi odur. Hazret-i Faruk (ra) dahi, onun tevessülü
ile en faziletli olma devletine ermiştir; onun tasavvufu ile ahirlerin fevkine
yükselmiştir. Bu mana icabı olarak, Hazret-i Faruk için:
—Hazret-i Sıddık'ın halifesi, demişler ve hutbede:
—Resulullah’ın (sav) halifesinin halifesi... diyerek, onun adını okumuşlardır.
Bu muamele meydanının süvarisi, Hazret-i Sıddık'tır. Hazret-i Faruk dahi, onun
redifidir. O ne güzel bir rediftir ki, süvarinin refakatındadır. En has
vasıflarında onun ortağıdır. Allah onlardan nazı olsun.
Biz yine esas sözümüze dönelim. Deriz ki:
—Sabikun, yeminin ve şimalin hükümlerinden hariçtirler. Nuraniyet ve zulmaniyet
muamelelerinin de üstündedirler. Bunların kitabı, yeminin ve şimalin kitapları
ötesindedir. Bunların hesapları dahi, ashab-ı yeminin ve asnab-ı şimalin
hesaplarının ötesindedir.
Bunların meşguliyetleri ve halleri, kendi başına ayrı bir mana taşır. Bunların
işvesi, sevgisi bir başka manada ayrıdır. Ashâb-ı yemin ve ashab-ı şimal misli
olan nasıl bunların kemalâtını idrak edebilir? Avam mü'minler gibi velayet
erbabı dahi, onların sırlarına nasıl nail olsun?
Kur'an-ı Kerim'deki mukattaat harfleri, bunların sırlarının remzidir. Furkan-ı
Kerim'deki müteşabih ayetler, bunların vusul basamaklarının hazinesidir.
Bunların asla vâsıl olmaları, zıldan fariğ eylemiştir; zılâl erbabını dahi
onların has hariminden uzaklaştırmıştır.
Bunlar, yakınlığı bulanlardır. Revh ü reyhan bunların nasibidir. Faraza-ı ekber,
(büyük kıyamet bunları mahzun etmez. Başkaları gibi, mahşerde kıyamet
dehşetleri, bunları yerlerinden oynatmaz.
Allah'ım, bizi, onları sevenlerden eyle. Zira insan sevdiği ile olacaktır.
Seyyidü'l-mürselin hürmetine. Ona ve âline salâtlar, selâmlar, tahiyyat ve
bereketler.
|