|
|
MEVZUU:
a) Müptedinin cezbesi ile, müntehinin cezbesi arasındaki
farkın beyanı..
b) Meczupların müşahedeleri önceleri kalbin üstünde bulunan ruhtur. Halbuki
onlar, bu müşahedeyi Hakkın müşahedesi olarak hayal ederler.
***
NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu. Cemaleddin Hüseyin'e
yazmıştır.
***
Allah'a hamd olsun. Selâm, Allah'ın seçtiği kullarına..
***
Bilmiş olasın ki,
İncizap ve incirar, (salikin, manen çekilip çıkarılması) ancak salikin makamının
üstündeki makama olur; kendi makamının fevkine değil.. Müşahede ve benzeri
durumlarda dahi hal böyledir. Henüz sülûke girmeyen meczuplara üstte anlatılan
cezbe nev'inden bir şey yoktur. Bunlar için ancak, kalb makamında iken, ruh
makamına bir incizap vardır. Bu dahi, kalb makamının üstündedir. Asıl ilâhî
incizap; ancak müntehinin cezbesindedir ki, bunun üstünde bir makam yoktur.
Amma, bidayet cezbesinde müşahede edilen ruh-u menfuhtan başkası değildir: Yani
Âdem'e üflenen ruh..
Bu ruh, kendi aslî suretinde yaratıldığından; ki bu manada hadis-i şerif vardır:
— «Allah-ü Teâlâ, Âdem'i kendi sureti üzerine yarattı.»
O ruhu müşahede eden kimse, sandı ki, o müşahede Yüce Mukaddes Hakkı
müşahededir.
Bu ruhun, az da olsa cisimler âlemi ile münasebeti olduğundan-bazı kereler bu
müşahedeye:
— Kesrette ehadiyet müşahedesi.. Adını verdiler; bazan da:
— M a i y y e t..
Dedikleri olmuştur.
Her ne olursa, olsun; mutlak fena husulü olmadan Yüce Hakkın müşahedesi tasavvur
edilemez. Bu fena hali dahi, sülûkün nihayetinde tahakkuk edecektir.
Bir şiir:
O ki bulmaz fena, Mevlâsı sevgisinde;
Nasipsizdir, onun Kibriyâsı izinde..
***
Bu son anlatılan müşahedenin, bu âlemle asla bir münasebeti yoktur. Şekillerin
herhangi biri ile, bu âlemle bir münasebeti olsa, o Sübhan Hakkın müşahedesi
değildir. İki müşahede arasındaki fark da budur. Eğer bu âlemle münasebeti
kesilirse; işte o: Şühud-u ilâhînin alâmetidir. Aslında buna:
— Şühud..
Denmez; ama, ibare darlığından ötürü öyle deniyor. Yoksa, bu nisbet, misli ve
keyfiyeti olmayan bir şeydir. Tam olarak, ona intisab edilmiş gibi bir halettir.
Zira o Melik Zat'ın ihsanlarını taşımaya ancak, kendi taşıyıcıları dayanabilir..
Hakîkat Kitâbevi Tercümesi
|
|
|