MEVZUU:

a) Peygamberlere tabi olmaya teşvik. Onlara selâm olsun,
b) Şer'î tekliflerde bir zorluk bulunmadığı..


***

NOT: İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Hanlar Hanına yazmıştır.

***

— «Bunu, bize hidayet ettiği için Allah'a hamd olsun. Allah bize hidayet etmeseydi; biz hidayeti bulamazdık. Rabbımızın resulleri hakkı getirdiler..» (7/43)

Bilesin ki,

Ebedî saadet, sermedi necat (ebedi kurtuluş), peygamberlere tabi olmaya bağlıdır. Umumî manada hepsine, hususî olarak en faziletlilerine salât ve selam olsun.

Pek ağır riyazetlerle, şiddetli mücahedelerle bin sene ibadet edildiğini farz edelim; bu yapılanlar şeriât sahibine uyularak uyunan kayluleye (öğlen zamanı uykusuna) muâdil olamayacağı gibi, riyazetler dahi müsâvi gelmez.

Hem de yarım arpa mikdarı bile.. Halbuki o uyku, önünden sonuna kadar gaflet doludur.

Yapılan ibadetler ve riyazetler, büyük işlerinde ve küçüklerinde; bu büyüklere uyulup nurlanmadıkça, hemen hepsi şu âyet-i kerime'deki mânâ çerçevesine girer:

— «Amelleri çöldeki bir serap gibidir; susuz onu su sanır.» (24/39)

Noksan sıfatlardan münezzeh Hakkın kemal manadaki inayetinden ötürü; kolaylığın son derecesini, suhuletin sonunu, şer'i tekliflerin, dinî hükümlerin tümünde gösterdi. Meselâ:

Bir gün ve bir gece içinde on yedi rekât namazı emretti. Bunların tümünün toplam edası bir saati bulmaz. Bununla beraber, bu namazlarda okunacak kıraat olarak mümkün olan mikdarını yeterli buldu. Ayakta durmak zor olduğu takdirde, oturmak için cevaz verdi. Oturmak zor olduğu takdirde, yan yatmaya da cevaz verdi. Rükû ve sücud zor olduğu takdirde, ima emrini verdi. Suyu bulmak zor olduğu takdirde, onun yerine teyemmümü koydu.

Malların zekâtında, fakirlere ve çaresizlere kırkta bir hisse tayin etti. Bu zekâtın dahi, ticaret malları ile, ehlî çayır hayvanları için verilmesi kaydını koydu.

Bütün ömürde bir defa hacca gitmeyi farz kıldı. Bu haccı eda işine dahi; yol emniyetini, yolculuk rahatım, yiyecek içecek işlerine dair güç yetmesi şartını koydu.

Allah-ü Teâlâ, mubahlar çerçevesini dahi geniş tuttu. Şöyle ki: Dört kadınla evlenmeyi mubah etti. Bunlara sahib olabilindiği kadar cariye adedini de ekledi. Kadın değiştirmek için, boşanmayı vesile kıldı.

Yemek içmek işlerinden ve giyilecek elbise kumaşlarından pek çoğunu mubah kıldı; bunlardan haram olan kısmını pek az eyledi..

Allah-ü Teâlâ'nın haram kıldığı şeyler dahi, kulların yararınadır. Şöyle ki:

Eğer zararı çok, acı bir şarabı haram kılmışsa, bunun yerine nice içimi güzel, tatlı şerbetleri mubah kılmıştır; hem bu mubah kıldıklarının faydalan da çoktur. Karanfil ve tarçın sularını görmez misin?. Bunların içilmeleri kolaydır; kokulan hoştur; çokça menfaatleri, bolca faydalı vardır. O kadar ki: Onları yazıp bitirmek mümkün olmaz. Bunları bırakıp acı, tadı kötü, kokusu pis, aklı alan, tehlikesi büyük bir acıyı tercih etmekte ne gibi bir fayda vardır. İkisi arasında o kadar çok fark var ki.. Bunlar arasında bir başka fark daha var; o da: Birinin helâl, diğerinin dahi haram oluşudur. Şu da bir başka iştir ki; Allah-ü Teâlâ'nın rızası olan bir şeyle rızası olmayan bir şeyi, kendi durumlarına göre temyiz etmek gerekir..

Eğer Allah-ü Teâlâ, bazı ipekli elbiseleri haram etmişse bunun ne zararı var?. Onun yerine nice çok renkli, nakışlı, süslü kumaşları bırakmıştır. Yünlü kumaşları mubah kılmıştır ki, ipekli kumaşlardan nice mertebe daha iyidir. Halbuki, ipekliyi Allah-ü Teâlâ, kadınlara mubah etmiştir; ama bunun faydaları erkekleredir.

Altının gümüşün hali de böyledir. Kadınların bunlarla süslenmesi yine erkeklerin yararınadır.

Bu kadar kolaylığa ve bu kadar suhulete rağmen, her kim, şer'î hükümleri zor ve güç olarak sayarsa; bu insafsızlık olur. Böyle bir kimse, kalb marazına, batın illetine mübtelâdır. Sağlık durumu yerinde olanlara göre, nice kolay işler vardır ki, zâiflere ve hastalara pek zor gelir..

Kalb marazı: Semadan inzal buyurulan hükümlere kalbin yakin bulamaması durumundan ibarettir. Bu hükümleri tasdik etmeleri, ancak surette bir tasdiktir; hakikatta değildir.

Hakiki tasdikin alâmeti şudur: Şer'i hükümleri yerine getirirken kolaylığın, hâfifliğin, şen gönlün olmasıdır..

Bundan sonrasını savrulan ağaç dikenleri say.. Bu manada Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:

— «Kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah-ü Teâlâ, ona istediğini seçer.. Kendisine yönelenleri ona hidayet eyler..» (42/13)

Selâm hidayete tabi olanlara ve mütabaat-ı Mustafa'yı bırakmayanlara.. Ona ve âline salâtların en tamamı, selâmların ekmeli..

 


Hakîkat Kitâbevi Tercümesi