MEVZUU: Dünyanın hakikati onun süslerinin çirkinliği bu düşük dünya muhabbetinin izale çaresi.. Bu münasebetle bazı hususların beyanı..

***

NOT: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hanlar Hanına yazmıştır.

***

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah: dünyanın hakikatini, onun süslü şeylerinin çirkinliğini, onun düşük evsaflı yaldızlı şeylerini basiret nazarında inkişaf ettirsin.. Âhiretin güzelliğini, cemalini, cennetlerinin, ırmaklarının, bunlardan daha fazlası Âlemlerin Rabbı likasını âhirette tecelli ettirsin.. Seyyid'ül-mürselin hürmetine.. Ona ve âline salâtlarını en faziletlisi, selâmların ekmeli..

Bütün bunları nasib eylesin ki: Bu çabuk zeval bulan, kabih şeye karşı nefret duyasın ve ona rağbet etmeyesin.. Ve, Yüce Mevlâ'nın mahalli olan bekâ âlemine bütünüyle teveccüh müyesser ola..

Bu düşük dünyanın çirkinliği zahir olmayınca, tam olarak ondan kurtulmak muhaldir. Ondan halâs hâsıl olmadıkça da, âhiret necatı çok zordur. Çünkü:

— «Dünya sevgisi, bütün hataların başıdır.»

Hükmü kesindir. Zira çare aramak, zıdlarla olur. Böyle olunca da; dünya muhabbetinin izalesi âhiret işlerine rağbet etmeye ve şeriat-ı garra hükümleri uyarınca yararlı ameller işlemeye bağlıdır.

Sübhan Hak dünyayı beş şey üzerine inhisar ettirdi; hatta dört şey üzerine.. Şöyle buyurdu:

— «Dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süstür, aranızda bir böbürlenmedir. Evlâdda ve mallarda çoğalmadır.» (57/70)

Bir insan, salih amellerle iştigale başlarsa; dünyanın en büyük parçaları olan oyun ve eğlence noksan olur.

İpekli giymekten, altın gümüş kullanmaktan sakınıp korunmak hasıl olduğu zaman, dünyanın zinet sayılan ikinci kısmı dahi, zevale yüz tutar.

Ne zaman ki, Allah katındaki fazilet ve kerametin veraa ve takvaya bağlı olduğuna, hasep neseple olmadığına yakin hâsıl olursa... elbette o zaman böbürlenme kalmaz.

Evlâdın ve malların Allah zikrine engel oldukları bilinirse; onun Yüce Zat'ına teveccühten aldıkları anlaşılırsa; o zarurî olarak, mal artırılması kalır.. Ve; onun artan kısımları dahi, ayıp görülmeye başlanır..

Hülâsa, şu âyet-i kerimenin hükmüne göre amel ediniz ki. size bir şeyin zararı dokunmaya:

— «Resul'ün size getirdiğini tutunuz; size yasak ettiğini de yapmayınız.» (59/7)

Bir şiir:

İşte sana gösterdim hazinenin yolunu;
Ben bulamadım ama, belki bulursun onu..

***

Anlatılması gereken bir husus şu ki:

Şeyh Meyan Abdülmümin, büyük zatların çocuklarındandır. îlim tahsilini bitirdikten sonra, sofiye tarikatına sülûkle meşguldür. Bu sülûku zımnında ehil ve ayali tarafından gelen beşeri zaruretler ve garip haller müşahede etmektedir. Gayr-i ihtiyarî bu durum onu muztar duruma düşürmektedir. Bu Fakir, zatınıza varıp kerem kapınızı çalması için delili oldum. Ta ki, bu muztar durumu kalka.. Zira, kerem kapınız çalana açılır.

Vesselam..
 

 


Hakîkat Kitâbevi Tercümesi