Bu gün Ahmed benim, ama dünkü AHMED değil.
Bu gün anka benim, ama yemle beslenen kuşcağız değil.
Ene'l-Hak kadehiyle bir yudumcuk içen sızdı Hak şarabından,
Şişelerle, küplerle içtim ben sızmadım.
Ben sultanların aradığı sultan.
Ben hacetler kıblesiyim,
Gönlün kıblesiyim ben.
Ben Cuma mescidi değilim, insanlık mescidiyim ben.
Ben saf aynayım, sırım dökülmemiş, paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim,
Tur-i Sina'nın gönlüyüm ben.
Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
Benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben,
Cân yemeği yerim, içerim cân şerbeti.
İşte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi,
Altın haline geldin artık.
Sen altına aşıksın, altın benim rengime aşık.
Gönlü saf sûfiyim ben,
Benim tekkem alem, medresem dünya benim.
Değilim âbalı sufilerden.
İster yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen, bundan sanki ne çıkar?
Yok Cumartesiymiş, yok Cumaymış, bence ne farkı var?
Gerçeğin tadını alan er, ne altına aldırış eder, ne kalender tâcına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini.
Ey Tebrizli hak Şemsi!
Yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun,
Ne gönlü olurdu, ne dini...
* * * |